Ayşegül Doğan: Meclis çalışanını koruyamıyorsa diğer kadınları nasıl koruyacak?

  • 13:06 7 Ağustos 2025
  • Siyaset
ANKARA - Melis’teki basın toplantısında güncel gelişmeleri değerlendiren DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, en son katledilen Meclis çalışanı Saliha Ozan’ı hatırlatarak “Ölüm tehditleri aldığını bildiriyor. Fiziksel, psikolojik ve ekonomik şiddete uğradığını belgeleyen evrakları sunuyor. Fakat buna rağmen, göz göre göre gelen bu cinayet engellenemiyor. Eğer Meclis’te çalışan bir kadın dahi korunamıyorsa, diğer kadınları nasıl koruyacak?” diye sordu.  
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, dün gerçekleştirilen MYK toplantısının ardından, güncel gelişmelere ilişkin genel merkezlerinde basın toplantısı düzenledi.
 
Boşanma aşamasında olduğu erkek tarafından katledilen Meclis çalışanı Saliha Ozan Akkaş nezdinde, kadın katliamlarına dikkat çekerek konuşmasına başlayan Ayşegül Doğan, neredeyse her gün bir kadının yaşamdan koparıldığını ifade etti. Ayşegül Doğan, “Kadın cinayetleri, nihayetinde, aksi mümkünken önlenmediği için Meclis’e kadar uzandı. Sorumluluk üstlenmesi gereken yerin kalbine kadar geldi. Öyle vahşi bir şekilde, öyle hunharca katledildi ki Meclis çalışanı Saliha Ozan… Tam da bu katliamın ardından yapılması gereken, Meclis’in sorumluluk hissederek kadına yönelik şiddetle mücadele için uygulanmayan yasaları hayata geçirmesidir. Yine aynı durumla karşı karşıyayız: İlgili tüm mercilere yapılmış başvurular var. Şimdi biz böyle bir durumda ‘Saliha korunamadı’ mı diyelim? Açıkça söylenmesi gereken şudur: Saliha korunmadı. Korunamadı değil. Korunabilirdi ama korunmadı. 6284 sayılı yasa kapsamında koruma talebinde bulunuyor. Silah ve ölüm tehditleri aldığını bildiriyor. Fiziksel, psikolojik ve ekonomik şiddete uğradığını belgeleyen evrakları sunuyor. Fakat buna rağmen, göz göre göre gelen bu cinayet engellenemiyor. Eğer Meclis’te çalışan bir kadın dahi korunamıyorsa, diğer kadınları nasıl koruyacak?” dedi.  
 
Sahte diploma skandalı
 
Gündemden düşmeyen “sahte diploma” skandallarına da değinen Ayşegül Doğan, “Hiçbir şekilde haberdar değilsiniz. Bunlar olmaksızın çıkarılan elektronik imzalar, sahte diplomalar, ehliyetler, ruhsatnameler ve bunlarla düzenlenen pek çok belge günlerdir iddia olmanın ötesine geçmiş vaziyette. ‘Bunlarla ilgili yargı süreçleri başlatıldı. Sonuna kadar gideceğiz’ falan. Bu açıklamalara Türkiye toplumu artık inanmıyor, aldanmıyor. Toplumu ikna edin. Somut politikalarla ikna edebilirsiniz. Gerçekten koruyucu, önleyici tedbirler aldığınızı göstererek ikna edebilirsiniz. 6 Şubat depremlerinde hayatını kaybeden bazı avukatların kimlik bilgileri kullanılarak sahte diplomalar düzenlenmiştir. Tesadüfen seçilmiş bir cümle değil. Ahlaken sapır sapır dökülüyor ülke” diye belirtti.
 
Devamında Ayşegül Doğan şunları söyledi: “Gelen haberler arasında, yine dün Türk Tabipleri Birliği'nin raporuna göre Ayşe Barım hapiste kalamaz. Ani ölüm riski var. Bu ülkedeki hasta tutukluların meselesi ne olacak? Bu da bizim Merkez Yürütme Kurulumuzun en önemli başlıklarından biriydi. Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık... Daha ne kadar sürdürülecek bu eziyet? Bolu Cezaevi’nden gelen haberler... İnfaz süreleri dolmuş olan 30 yıllık tutsaklar Keyfo Başak, Ahmet Mustafa, Tuncel Doğan, Nurettin Ataman ve Hasan İnci hakkında yeniden bir infaz yakma kararı verildi. Hukukun temel ilkeleri hiçe sayılıyor. Bu hukuksuzluktan vazgeçmek gerekiyor. Cezaevi İdari ve Gözlem Kurulları, açıkça işkence ve zulüm politikasını sürdürmekteki ısrarını gösteriyor.
 
Komisyon değerli, fakat tek başına sorunları çözemez
 
Komisyon nihayet kuruldu. Bizim barış ve demokratik toplum süreci ile ilgili çalışmalarımız, büyük bir kararlılıkla, hiç ara vermeden, kesintisiz bir şekilde devam ediyor. İki bini aşkın halk buluşmamızın finalini Amara’da gerçekleştirdik. Ancak yeni dönem planlamamız da var, Ağustos ayı ve Eylül’ün ilk yarısı için. Komisyon tartışmalarına gelince, biz bu komisyonun en sonunda oluşmuş olmasını ve ilk toplantısını gerçekleştirmiş olmasını çok değerli buluyoruz. Çok önemli bir kavşağa geldik. O yüzden ciddiyet, çaba, gayret; bu konuda yapılacak çalışmaların yapıcı olması, toplumun farklı kesimlerini kapsaması, toplumsal hassasiyetleri layıkıyla anlaması, değerlendirmesi, sorunların dip nedenlerine, kök nedenlerine yaklaşımı... Tüm bunların kıymetli olduğunu söylemiştik. Elbette bütün sorunlarımızı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulan bir komisyon tek başına çözemez. Bir komisyona böyle bir sorumluluk yüklemek de haksızlık olur. Hepimizin birlikte, yan yana gelerek ortak mücadelesiyle yapabilecekleri var.
 
Meclisin zenginliğinin komisyona yansıması önemli
 
Meclis, belki de döneminin, tarihsel açıdan baktığımızda, en zengin temsiliyetini taşıyan bir Meclis. Bunun komisyona yansıması önemli. Bu itirazların, eleştirilerin, taleplerin komisyonda konuşulması; komisyonun yol haritasının komisyon üyeleri ile birlikte belirlenmesi; orada farklı görüşlerin de ifade edilebilmesi ve tartışılabilmesi bizim açımızdan önemli. Meclis Komisyonu'nun yapacağı çalışmaların etkili ve kalıcı bir sonuca ulaşması ve sonrasında atılacak adımların gerçekleşmesi için de partimiz her türlü çabayı gösterecektir.”
 
Celal Fırat’ı önereceğiz
 
İYİ Parti’nin komisyona katılmamasıyla birlikte, üye sayılarının artmasına ilişkin Ayşegül Doğan şöyle dedi: “Bunun resmî olarak bildirimi ve yarınki toplantıda nasıl karara bağlanacağını yarın hep birlikte öğreneceğiz. Ancak tabii bu, bizim MYK’mizin konuştuğu konulardan biri. Çünkü biz İYİ Parti’ye de dedik ki: ‘İtirazınız mı var? Buyurun, gelin komisyonda itirazlarınızı ifade edin.’ Ancak buna rağmen, çeşitli mecralarda yaptıkları açıklamalardan da görüyoruz ki bu komisyona katılmayacakları yönünde bir fikir birliği var. Dolayısıyla, eğer oradan boşalan üye sayısı 3 siyasi parti arasında bölüşülürse, bizden İstanbul milletvekilimiz, Garip Dede Dergâhı Yönetim Kurulu üyesi aynı zamanda, Celal Fırat’ı önereceğiz. Elbette buna komisyon karar verecek. Biliyorsunuz, biz çoğulculuk ilkesini önemsiyoruz, ancak yalnızca önemsemiyoruz; bunu aynı zamanda hayata da geçiriyoruz. Pek çok farklı siyasal temsiliyetin çatısı altında buluştuğu bir gelenekten bahsediyoruz. Ve diyoruz ki: Biz eşit yurttaşlık hakkı herkes için, demokrasi hakkı hepimizin, barış hakkı hepimizin. O yüzden de bir Alevi temsiliyetinin de orada bulunmasının önemli olduğunu düşündük. Komisyona yaklaşımımız da bu şekilde.”
 
Demokrasi için gerekli yasal düzenlemeleri yapalım
 
Ayşegül Doğan son olarak şunları söyledi:  “Komisyon demokrasi diyor. O hâlde Türkiye’nin demokratikleşmeye ihtiyacı var. Yine Sayın Kurtulmuş’un yaptığı açıklamalarda da bunlara göndermeler vardı. Dolayısıyla komisyondan beklentimiz, toplumun beklentisi. Biz komisyona ekstra özel bir anlam yüklemiyoruz. Yakın zamandaki çatışma çözümü deneyimlerinde, Türkiye’nin ilk kez böyle bir üye bileşeniyle kurulan bir komisyon, çok çok kıymetli bir komisyon. Bunun değerini bilmeliyiz. Bunu güçlendirmeli, toplumsallaştırmalıyız ve toplumun ihtiyaçlarına uygun biçimde, yasalar için bir yol açmalı bu komisyon.
 
Bu yalnızca DEM Parti’nin beklentisi değil; toplumun beklentisi. Toplumun özgürlüğe ihtiyacı var. O zaman özgürlük için gerekli yasaları yapalım. Toplumun demokrasiye ihtiyacı var. O zaman demokrasi için gerekli yasal düzenlemeleri yapalım. Uygulanmayanları da uygulayalım. Barış ve Demokratik Toplum Grubu olarak bitirdi Bese Hozat konuşmasını. Ve kendileri de ifade ettiler: Biz siyaset yapmak istiyoruz. Nasıl yapacağız? diye sordular. Tabii ki bu soruların tartışılması, konuşulması ve bunlara ilişkin birtakım çalışmaların yapılmasını bekleriz bu komisyondan. Ama tek başına bu komisyonun, en başta da ifade ettiğim gibi, Kürt meselesinin demokratik çözümü ya da Türkiye'nin demokratikleşmesi gibi büyük sorunları çözmesini beklemek doğru değil; bu yük tek başına bu komisyona yüklenmemeli.”