Toplumsal sistemin inşası (3)

  • 09:01 7 Ağustos 2025
  • Dosya
 
Masaldan mitosa, sessizlikten direnişe
 
Derya Ceylan
 
HABER MERKEZİ - Kadın bilgeliği, bastırıldığı her alanda direnişle yeniden doğuyor. Bu direniş yalnızca kadınların sesi değil; aynı zamanda toplumun hakikatle yeniden buluşma çağrısını içeriyor.
 
Masallardan mitolojik anlatılara, şifacılıktan sözlü kültüre kadar kadınlar, yaşam bilgisinin taşıyıcısı ve toplumsal belleğin aktarıcısı olarak yer alıyor. Ancak erkek egemen sistem, bu bilgeliği hem sözlü kültürde hem akademide hem de mitolojik hafızada bastırarak görünmez kılıyor. Bilgi üretimi eril aklın kontrolüne sokuluyor, kadınlar “bilgi öznesi” değil, “anlatının nesnesi” haline getiriliyor.
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, “Kadın tarihi, bilgelik tarihidir. Kadının köleliğe alınmasıyla tarihin bilgeliği de kaybettirilmiştir” diyerek kadın bilgisinin bastırılmasının yalnızca kadınlara değil, tüm topluma yönelik bir hakikat gaspı olduğunu vurguluyor.
 
Bu dosya, kadın bilgeliğinin bastırılmasına karşı sözlü tarih, kadın özgürlük mücadelesinin nasıl bir direniş hattı ördüğünü ele alıyor.
 
Sözlü kültürde kaybolan sesler
 
Dengbêj kadınların anlatıları, Anadolu’nun masal anlatan nineleri, ağıt yakan kadınlar… Tüm bu figürler, halkların hafızasını, değerlerini ve direniş geleneğini taşıyan sözlü kültürün ana taşıyıcıları arasında yer alıyor. Ancak erkek egemen sistem, bu sesleri bastırmak ve kontrol altına almak için onları “cadı”, “deli kadın” ya da “fitne” gibi temsillerle şeytanlaştırıyor.
 
Abdullah Öcalan, “Kadının bilgeliği, yaşamı anlamlandırmanın anahtarıydı. Kadının köleleşmesiyle yaşamın anlamı da köleleşmiştir” diyerek sözlü kültürün bastırılmasının toplumsal anlam krizini nasıl tetiklediğine dikkat çekiyor.
 
Akademide kadın bakışının dışlanması
 
“Modern” akademi de kadının bilgi üretimindeki özne rolünü yok sayıyor. Kadınlar, bilgi nesnesi olarak görülüyor; eril yorumlar hâkimiyetini sürdürüyor. Akademik yayınlara erişimden, fon dağılımına kadar kadınlar öteleniyor.
 
Eril zihniyet ile yapılan yorumlara karşı Feminist epistemoloji, bilginin tarafsız olmadığını; eril bakış açılarıyla biçimlendiğini belirtiyor. Kadın bakış açısının bilgiye dahil edilmesi, yalnızca eşitlik değil; aynı zamanda hakikat arayışının çoğulculuk temelinde yeniden inşası anlamına geliyor. Abdullah Öcalan da bu ihtiyacı şu sözlerle ifade ediyor: “Kadınla birlikte hakikat kaybolmuştur. Kadının yeniden özgürleşmesi, hakikatin de yeniden ortaya çıkarılmasıdır.”
 
Mitolojide bilgeliğin silinmesi
 
Mitolojik anlatılar, kadın bilgeliğini bastırmak için en sık kullanılan sembolik alanlardan biri oluyor. Mezopotamya’da İnanna bilgeliği ve bereketi simgelerken, zamanla eril tanrı figürleri tarafından gölgede bırakılıyor. Yunan mitolojisindeki Lilith ya da Medea gibi figürler bilgeliği ve başkaldırıyı temsil ettiklerinde sürgün ediliyor veya şeytanlaştırılıyor.
 
Bu örnekler, kadının bilgiyle kurduğu ilişkinin eril zihniyet ve kültürde nasıl bir tehdit olarak algılandığını gösteriyor.
 
Bilgeliğin yeniden inşası: Kadınların direnişi
 
Kürt kadın hareketinin hafıza çalışmaları, feminist hareketlerin kutsal metinlerdeki kadın figürlerini yeniden yorumlaması, kadın dengbêjlerin seslerinin kayıt altına alınması… Tüm bu çabalar, bastırılan bilgeliğin görünür kılınması ve toplumsallaştırılması için örülen direniş hattının somut adımlarını oluşturuyor. Abdullah Öcalan, “Kadın özgürlük hareketi, tarihin ilk köleliğini çözerek yeni bir toplumsal sözleşmenin kapısını aralamaktadır” diyerek bu direnişin tarihsel boyutuna dikkat çekiyor.
 
Toplumun hakikatle buluşması kadın bilgisinden geçiyor
 
Kadın anlatılarının bastırılması, yalnızca bireysel bir sessizleştirme değil; toplumsal hakikatin, hafızanın ve adalet duygusunun da silikleştirilmesi anlamına geliyor. Bu nedenle kadının bilgeliğinin kamusal alanda görünür kılınması, sadece bir cinsin özgürleşmesi değil; tüm toplumun hakikatle yeniden buluşması anlamına geliyor.
 
Kadın bilgisinin bastırılmasına karşı yürütülen mücadele, tarihsel bir direnişin parçası olmanın ötesinde, yeni bir toplumsal sözleşmenin de temelini atıyor.