Maden arayışı ile doğa tehlikede

  • 09:02 11 Haziran 2025
  • Ekoloji
Memihan Zeydan
 
AGIRÎ - Giyadîn’de yürütülen maden arama çalışmaları ile doğanın tehlike altında olduğuna dikkat çeken Wan Barosu yöneticilerinden avukat Jiyan Özkaplan, “Maden arama çalışmalarıyla büyük yıkımlara davetiye çıkarıyorlar, Kürdistan’ın doğasına saldırmak özel savaş politikasıdır” dedi.
 
Özel savaş politikaları kapsamında, Kürdistan doğasına yönelik kıyım devam ediyor.  Doğa kıyımının yaşandığı kentlerden biri olan Agirî’nin Giyadîn ilçesinde Koza Holding tarafından maden arama çalışmaları başlamış durumda. Doğadaki kaynak suyun ve toprağın kirlenmesine, kimyasal maddelerin doğaya salınmasına yol açan maden arama çalışmaları, aynı zamanda, bölge halkının da göçe zorlanmasına yol açıyor. 
 
Wan Barosu yöneticilerinden avukat Jiyan Özkaplan, Giyadîn’de yürütülen maden faaliyetlerine dair değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Hazırlanan ÇED raporu hukuka aykırı’
 
Fırat su havzası içerisinde yer alan Erzincan İliç Bakırtepe maden aramalarından sonra sıranın Giyadîn’e (Diyadin) geldiğini ifade eden Jiyan Özkaplan, “Giyadîn’in Mollakara köyünde maden arama çalışmaları başladı. Orada üç büyük ÇED alanı mevcut. Tepelerden birinde maden arama çalışmalarına başlandı. 2004 yılında Amerika’ya ait bir şirket tarafından orada cevher arama faaliyetleri gerçekleştiriliyor. Daha sonra bu çalışmaları Koza Holding devralıyor ve 2008 yılında cevher arama faaliyetlerini tamamlıyor. Cevher arama faaliyetleri tamamlandıktan sonra 2013 yılında bir ÇED raporu hazırlanıyor.  Rapor, tamamen usule ve hukuka aykırı olarak hazırlanıyor.  2022 Temmuz ayında Diyadin Öğretmen Evi’nde 50 kişinin katıldığı madenler noktasında halkı bilgilendirmek adına göstermelik bir toplantı düzenleniyor. Toplantıda uzmanlar değil şirket yetkilileri yer alıyor. Toplantıda orada ne madeni olduğu nasıl çıkarılacağı, oluşacak doğal tahribattan ve çıkacak kimyasal atıktan bahsedilmiyor. ÇED raporunun hazırlanması için en gerekli olan halk toplantısı göstermelik olarak gerçekleştiriliyor” dedi.
 
ÇED toplantılarında, maden çalışmalarının nasıl ve kim tarafından yapıldığına dair tüm bilgilerin halkla paylaşılmasının yanı sıra konuya dair halkın bilgilendirilmesi gerektiğini söyledi. Jiyan Özkaplan, “Yapılan göstermelik toplantıyla ‘ÇED olumlu’ raporu alınarak çalışmalara başlandı” ifadesi kullandı. 
 
Kürdistan’ın su kaynağı madenler arasında kalıyor
 
ÇED alanının, akarsuların bulunduğu Murat havzasını çevreleyen üç tepede olduğunu kaydeden Jiyan Özkaplan, “Bu tepelerin altında tonlarda altın var. En büyük tepeye şu anda maden çalışmaları için tesisler kurularak, faaliyete geçirilmiş durumda. Oraya gittiğimizde, birçok işçi vardı ve çalışmalar yürütülüyordu. Diğer iki tepede de faaliyete başlanacak. O üç tepe arasında uluslararası su havzası niteliği taşıyan Fırat havzasını besleyen, kaynak olan Murat havzası kalıyor. Murat havzası için Kürdistan’ın su kaynağı diyebiliriz. Wan’a da suyun bir kısmı aynı kaynaktan geliyor. Kürdistan’ın su havzasını çevreleyen tepelerde altın arama çalışmaları başladı ve devam edecek gibi duruyor” diye belirtti. 
 
‘Geriye katledilmiş bir doğa kalacak’
 
Altının nasıl elde edildiğine değinen Jiyan Özkaplan, siyanür kullanıldığını vurguladı. Jiyan Özkaplan, “Altın çıkarmak için kullanılan siyanür, daha sonra toprağa karışıyor, böylece binlerce metrekarelik toprak kullanılamaz hale geliyor. Orası aslında meraların, temiz toprağın yer aldığı bir alan. Kürdistan’ın tarım hayvancılık konusunda en verimli yerlerinden biridir. Maden faaliyetleri, oradaki toprağı tamamen kullanılamaz hale getirecek. Arkasında bırakacağı tek şey ekokırımın yanı sıra kimyasal atıklar. Paso denilen kayaçların bütünüyle kaplanmış bir alan. Kısaca katledilmiş bir doğa kalacak geriye” diye kaydetti. 
 
 
‘Kürdistan topraklarını insansızlaştırma çabası var’
 
Sadece Giyadîn özelinde değil, Kürdistan’ın birçok alanında yer altı kaynaklarından ve madenlerinden yararlanmak için kimyasal maddelerle toprağın tahrip edildiğini vurgulayan Jiyan Özkaplan şunları dile getirdi: “Hal böyle olunca, insanlar daha fazla o alanlarda kalamıyor, göç etmek zorunda kalıyor. Bunlar bir yandan da Kürdistan topraklarını insansızlaştırma çabasıdır. Tabii bu faaliyetlerin bir diğer önemi de ekonomik çıkarlar. Çok büyük  yatırımlar söz konusu. Orada yüzbinlerce ton altından söz ediliyor. Bu tonlarca altın uğruna sayısız kimyasal atıkla, toprağı yok edecek, kullanılamaz hale getirecekler. Beraberinde su ve hava kirliliğine sebep olacak. İnsan sağlığına da etkileri olacak tabii. İnsanlar da kısırlaştırma ve kanser gibi birçok  riskli ve bulaşıcı hastalık baş gösterecek. O alanlarda geçim kaynağı olan hayvancılığı da büyük oranda etkileyecek, çünkü hayvanların içtiği  sudan otlandığı alanlara kadar her yerin kimyasallarla yok edilmesi söz konusu.” 
 
Madenlerle büyük yıkımlara davetiye çıkarıyorlar
 
 
Bölgede yıllar önce patlamış Tendürek Dağı ve henüz patlamamış olan volkanik dağlar olduğunu hatırlatan Jiyan Özkaplan, “Aynı zamanda fay hattı da var. Bir deprem bölgesinden söz ediyoruz. Yapılan bu maden çalışmalarıyla olacak patlama ve doğal afetler, büyük yıkımlara sebep olacak. Önümüzde bir Erzincan İliç örneği  var. Birebir Giyadîn ile aynı. Kaldı  ki, Giyadîn’in olası etkileri, çok daha büyük olabilir. Çünkü üç ayrı ÇED alanı var. İliç’te maden arama faaliyetleri sırasında işçiler hayatını kaybetmişti. Şimdi gidip, İliç’e baktığınızda bir yığın kimyasal atık  görüyorsunuz. Başkaca hiçbir şey göremezsiniz. Orada artık bir yaşam alanı yok ve bununla beraber hava ve su kirliliği de devam ediyor” sözlerini kullandı.
 
‘Ruhsat iptali’ davası açıldı
 
 
Giyadîn’deki doğa kıyımına karşı hukuki sürecin başladığını paylaşan Jiyan Özkaplan, “Ruhsatın iptali için dava açtık. Bu davayı, Giyadîn’de taşınmazı, tapuları olan yurttaşlar, Ağrı Barosu ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Ağrı Şubesi adına açtık.  Davamızda ‘yürütme durdurulmalı’ diye talep ettik. Olası meydana gelmiş ya da gelebilecek zararlara yönelik uzman görüş raporlarıyla beraber emsal kararlar sunarak dava dosyasını hazırladık. Dünyada bu yönde birçok emsal karar da var. Son olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), ekokırımı insan hakkı ihlali olarak nitelendirdi” diye belirtti. 
 
‘Kürdistan’ın doğasına saldırmak özel savaş politikasıdır’
 
Son olarak Jiyan Özkaplan şöyle konuştu: “Tüm bu maden arama faaliyetleri, Zilan’da hiç gerekli olmadığı halde Hidroelektrik Santralleri (HES) şeklinde yürütülen projelerin, ekonomik sebeplerle beraber bir diğer amacı ise Kürdistan bölgesini, insansızlaştırma, oradaki halkı göçe zorlama çabasıdır. Bu da bir özel savaş politikasıdır. O alanlar artık kullanılamaz, yaşanamaz hale geliyor. Kürdistan’ın doğasını bu kadar tahrip etmek yer altı kaynaklarına saldırmak özünde biri özel savaş politikasıdır”.