NADA kongresi: Bir hayalimiz varsa o da kendi bağımsızlığımız olmalı
- 16:29 15 Mayıs 2025
- Güncel
SILEMANİ - NADA kongresinde konuşan Jineoloji yazarlarından Rojda Yıldız, Tanrıçalık ve analık kültürünün çok fazla tahribe uğradığını ama buna rağmen kadının mücadelesinde çok fazla tanrıçalığın nüvesi olduğunu belirtirken, diğer katılımcılar ise, “Bir hayalimiz varsa oda kendi bağımsızlığımız olmalı” sözlerini kullandı.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesel Demokratik Kadın Koalisyonu (NADA), Silemanî’de birinci kongresini bir otelde gerçekleştiriyor. Kongreye, Orta Doğu, Kürdistan, Türkiye, Kuzey Afrika, Kuzey ve Doğu Suriye ve birçok ülkeden kadınlar katılırken, kadınlar kongreye ulusal kıyafetleri ile katıldı.
Verilen aranın ardından kongre ikinci oturumuyla sürdü. İkinci oturumda, “Orta Doğu’da Tarihsel Kadın Mücadelesi”, “Anacıl Toplum Mirası”, “Kadınların Toplumsal-Kültürel Varlığı Yaşatma ve Geliştirmedeki Rolü”, “21 yüzyılda Kadın Mücadelesi Düzeyi-Zorluklar- Fırsatlar”, “Güney Kürdistan’da Kürt kadın gerçekliği” başlıkları üzerinden sunum yapıldı.
İlk olarak Jineoloji yazarlarından Rojda Yıldız, “Anacıl Toplum Mirası” üzerine sunum yaptı. Tarihi ağrılığı üzerinden taşıyan çok önemli bir çalışma olduğunu belirten Rojda Yıldız, Jineoloji’nin selamlarını kadınlara iletti.
‘Yeni olan her şey güzel midir?
Jineoloji’nin 15 yıldır Abdullah Öcalan’ın ortaya koyduğu kavram olduğunu ve bunun üzerinden yürütülen bir kavram çalışması olduğunu kaydeden Rojda Yıldız, “Kadına yönelik şiddetin daha köklü daha derin tartışmak gerektiğini önemsiyoruz. Kapitalizm ve ulus devlet zihniyeti kadını, kadının yarattığı ilişki biçiminde tahribat yaratmıştır ama sadece bu değil. Mitoloji, din, felsefe, bilim düzenli olarak kadın ve erkeğin ne olması gerektiğini kadın aleyhine yorumladılar. Sadece kapitalist modernitenin bir bütün içerisinde bilgi yapılanmalarını içeriyor. Orta Doğu, Afrika coğrafyası toplumsallaşmanın ilk çıktığı coğrafya. Batı toplumlarına göre çok daha derin yaşamaya devam ediyor. Sadece kadına yönelik şiddetle ilgili değil bu şiddetin ortadan kalkması için tartışılması gerekiyor. Sürekli hepimizi yeni ve ilerici düşünmemizi istiyor. Yeni olan nedir? Yeni olan her şey güzel midir? Jineoloji uzun bir süredir kapitalizme ve modern kapitalizme eleştirel getiriyor. Hepimiz, bin yılların tahrip edilen beyinleriyle düşünen insanlarız. Hakikat kırımına tabi tutulmuş insanlarız. Kadın nedir? Erkek nedir? Kadın erkek toplumsallaşması nedir? Geçmişi referans alarak bugünde canlı olarak yaşadığımız şeyler var” dedi.
Kavramların yeniden dizayn edilmesi
Toplumsallık denilen olgunun çok eski bir olgu olduğuna dikkat çeken Rojda Yıldız, “Orta Doğu’da bir savaş gerçekliği var. Savaş kelimesi insanlar bir arada yaşadıktan çok sonra ortaya çıkan bir kelime tıpkı barış ve özgürlük gibi. Başlangıçta insanların bir arada yaşadığı sürece bunlar doğmamış, erkek egemenliğin inşası bütün bu olguları yeniden tanıma ihtiyacı doğurdu. Hem yapılan çalışmalar, elde edilen bulgular, bizlerin hikaye diye bildiği kadın yaratımı olan değerlere baktığımız da kadın erkeğin başkan tanımladığı hakikatlerde ortaya çıkıyor. ‘Kadın dediğin meraklıdır, bütün kötülüklerin anasıdır’ kadınların fıtratında var olan doğal meseleler varmış gibi gösteriyor. 5 bin yıllık insan tarihinde bu kavramların inşa edildiğini, yeni düzende inşasının var olduğunu görüyoruz. Yapılan çalışmalarda, yaşamın içerisinde kadının ve erkeğin daha kolektif, birlikte yaşadığı tartışmalar var. En fazla barış mücadelesinde yer alan kadınların olması, geçmişin yaratığı kadın-erkek ilişkisinden farklı değil. Öldürmek, toplum içerisinde, tecavüz etmek bunlar kabul görmüş kelimeler değil. Bu kelimleler en fazla reddeden kadınlar oldu. Ekolojik mücadelede kadınların önde olması, sularını, yaşamı, doğayı kadınların en fazla korumak istemesi, kadının toplumla kurduğu inanç ilişkininden farklı değil. Bu kadar krizin yaşadığı dünya gerçekliğinden açlıktan ölmemizin bir sebebi var. İnsanları bir arada tutan şey dayanışma kültürüdür” ifadelerini kullandı.
Ana soyluyu yeniden tartışabilir miyiz?
Rojda Yıldız şöyle ekledi: “İnsanlık çok uzun bir süre ekonomisini, kültürünü, yaşamını eşitlikçi, ve özgürlükçü kurgulamış. Anlattığımız şeyler bilimin dışına itilmiş. Kadının ürettiği bilginin hiçbir değeri yok. Kadın aynı zamanda ilk öğretmen. Nasıl oldu da yavrusuna dünyayı anlatmakla başlayan bir gerçeklik 21. Yüzyılda okula gönderilmeyen bir duruma dönüştü? Geçmişin o değerleri bugünü şekillendirmeye devam ediyor. Geçmişe duyulan kolektif, savaşsız, özgürlüğe meyilli bir yaşamın dışında değil. Hepimiz bunun içinden geçerek bugünlere geldik. Mücadelemizde bunu fark etmiyoruz ama Orta Doğu, Latin Amerika gibi coğrafyalarda özgürlüğe meyilli, komşuyla dayanışmaya meyilli, bu kültürün fark etmeden birer yaşayıcısı oluyoruz. Tanrıçalık, analık kültürü çok tahribe uğradı ama kadının mücadelesinde çok fazla nüvesi var. Geçmişin getirdiği manevi kültürünü bugün mücadelemizin içerisinde yeniden şekillendirebilir miyiz? Ataerkil aile çocuğu, kadını yok sayan bir aile. Ana soyluyu yeniden tartışabilir miyiz? Demokratik aileyi yerine koyabilir miyiz? Özgür eş yaşam kuramı tartışmaya açabilir miyiz? Bütün bunları kapitalist ekonomiye karşı komünal ekonomiye çevirebilir miyiz? Bütün bunların kendisi mücadelenin ruhu aynı zamanda kemiği keşfi, daha fazla üzerinde tartışılmaya, gündelik hayatımız da yaşatmakla gün yüzüne çıkacaktır. Birçok kadın devrimci, aktivist bu topraklarda katledildi. Bütün bu değerler için kişisel bir değişim değil bunların paradigmatik ve kurumsallara ihtiyacı var. Yeni yaşam için bilimin, kadın mücadelesinin bir dönüşümü aslında yeniden tartışmak, güncelleştirmek gibi bir sorumluluğumuz var.”
Abdullah Öcalan’ın dil ve kadın değerlendirmeleri vurgusu
Rojda Yıldız’ın ardından Bêsi Şamarî, “Kadınların Toplumsal-Kültürel Varlığı Yaşatma ve Geliştirmedeki Rolü” başlıklı sunum gerçekleştirdi. Kadınların rolünün kültürde, dilde, Orta Doğu’da ve dünyada birçok pozisyonda olduğunu ifade eden Bêsi Şamarî, “Kapitalist sistemde kadınlar anlamdan uzaklaştırılıyorlar ve meteryal şeklinde öne sürülüyor. Dünyada kültürün, dilin korunması birçok dönemden daha çok son zamanlarda var.Bir anne çocuğunu kendi anadilinde büyütmüyorsa, bir kadının orada durup şunu diyorsa; ben bir aracı değilim ben kültürüm, kimliğin temel taşıyım, medeniyetin kurucusuyum diyorsa değişim vardı. Dili öğreten kadındır, kadınlar tarihi, kültürü ve duyguları da öğretiyor. Kadınlar toplumun annesi, aile ve evin temel taşıdır, bir ulusun temel yapısıdır. Toplumu değiştirecek kadınlardır. Abdullah Öcalan, Kürdistan özgürlük hareketinin önderi, devrimci bir perspektif sunuyor. Kadınların rolleri üzerine birçok görüş dile getirdi. Abdullah Öcalan, ‘Kadın tarihte ilk kolonidir’ diyor. Devletler kölenize edilmeden önce kadın ilk kişiydi. Ataerkil sistemin ortaya çıkmasında kadın kendi rolünü kaybetti ve kolektif yaşamdan uzaklaştırıldı. Dil bir özgürlük materyali mi yoksa kölelik mi? Abdullah Öcalan, dilin sadece iletişim kurulması gereken bir materyal olmadığını söylüyor. Ataerkil dili yönetme üzerine kurulu. Yine Abdullah Öcalan göre; Kürtçe sadece bir dil bilimi değil bir kültür, siyasi materyaldir. Kadınların özgürlüğü yeni yaşamı sağlayacaktır. Kadınlar sadece bir öğretmen değil, siyaset konuları ve toplumun yeniden inşası gibi misyon ve rolle sahipler. Abdullah Öcalan, kadının kültürün savunması, dilin savunması, rolünü oldukça değindi. Abdullah Öcalan’a göre bir kadın; anlattığı masallarla, söylediği ninnilerle, gerçekleştirdiği törenlerle kültürünü korumaktır. Asıl kültürün savunucuları kadınlardır devlet değildir. Orta Doğu’da kadınlar mücadele bayrağının taşıyıcılarıdır” şeklinde konuştu.
Lübnan’da kadın kazanımları
Xedîce El- Huseyni, 21 yüzyılda Kadın Mücadelesi Düzeyi-Zorluklar- Fırsatlar” başlığı üzerine sunum gerçekleştirdi. Dünya gittikçe bir değişim ve dönüşüm yaşadığını ifade ederek, “Siyasi anlamda da kadınlar çok büyük mücadele etti. Lübnan’da son kazanımlarımızdan bazıları da aile içi şiddete dair bir kazanımdı. Kadınlara sürücü hakkı verilmesi, kadınları öldüren adamları sınır dışı edilmesiydi” sözlerini kullandı.
‘Güney Kürdistan’da kadın bakan yok’
Ardından Kinêr Abdullah, “Güney Kürdistan’da Kürt kadın gerçekliği” başlıklı sunum yaptı. Güney Kürdistan’ın özgürleştikten sonra seçimler yapıldığını şimdiye kadar altı seçim gördüklerini dile getiren Kinêr Abdullah, “2018 yılında parlamento sekreterimiz kadın olması bizim için önemliydi. 2025 yılında kadın kotasının yüzde 25’e inmemesi gerektiğini tartıştık. Hükümet şimdiye kadar KDP’den seçilmedi onlar oraya atandı. Başbakan, bakanlar, vezirlerde kadın sayısı sıfır. 2018’de 22 bakandan ikisi kadındı. Bazen iki, üç en fazla dört kadın bölgesel Kürt yönetimin kabinesinde yer alıyor. Eskiden encümenler vardı. Kürdistan bölgesinde 15 siyasi parti var. Bu partiler arasında kadın başkan yer almıyor. Eskiden kadın çalışanlarda yoktu ama son zamanlarda biraz arttı. Birçok ülkede kadın kotasının olması önemli bir şey. Kürdistan yönetim bölgeseli olarak öyle bir kotamız yok. Değişiklikler yapmak istediğimiz de önümüze çok fazla engel çıkıyor. Özellikle kadına yönelik şiddete karşı mücadelemizde çok fazla engel ile karşılaşıyoruz. Diğer ülkelerdeki ‘namus, şeref’ kanunları burada da var. Bunun çözümü ise dayanışma. Geçmişe göre daha iyiyiz ama daha iyi olabiliriz. Kürdistan’da kadınları kabul etmek zorundalar, hem Irak hemde Kürdistan parlamentosunda” ifadelerini kullandı.
Dayanışmanın önemi
Kadın mücadelesini kadın gibi vermek istediklerini erkek gibi vermek istemediklerine vurgu yapan Kinêr Abdullah, “Kürdistan bölgesel yönetiminde, kadınların katledilmesi yasak ve cezalandırılması gerekiyor ama yasalar cezasızlığın önünü çok fazla açıyor. Kendi aramızda çok fazla tartışıyoruz. Kadınlar öz gücüyle mücadele edecek ama hükümetlere çok fazla iş düşüyor. Bağımsız olmayan bir yargı, kendi çıkarlarını düşünen siyasetçiler kadınların mücadelesine gölge düşürmeye çalıştı özellikle İslami partiler. Bir hayalimiz varsa oda kendi bağımsızlığımız olmalı. Kadınlar kendilerini güvende hissetmezse özgürlük mücadelelerini veremezler. Dayanışmanın, birliğin ve birbirini desteklemenin önemini bilelim” şeklinde konuştu.
Konuşmaların ardından konferans, soru ve cevap şekline sona erdi.
Kongre yarın ikinci gününde farklı başlıklarla sürecek.