19 Aralık katliamı: Tecrit ve hak ihlalleri sürüyor
- 13:57 19 Aralık 2025
- Güncel
HABER MERKEZİ - "Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü" dolayısıyla birçok kentte yapılan açıklamalarda, cezaevlerinde uygulanan ağır tecrit koşullarının ve tutsaklara yönelik hak ihlallerinin derinleşerek arttığına dikkat çekildi. Açıklamada, söz konusu ihlallere karşı mücadelenin de sürdüğü vurgulandı.
19 Aralık 2000'de cezaevlerinde gerçekleştirilen “Hayata Dönüş Operasyonu” olarak bilinen katliamın yıldönümünde, Türkiye ve Kürdistan'ın birçok kentinde açıklamalar yapıldı. İnsan Hakları Derneği (İHD) tarafından 16-17 Aralık 2002'de 19 Aralık, “Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak ilan edilmişti. Bu vesileyle, katliamda hayatını kaybedenler ve yaralananlar anılırken, cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri ve ağır tecrit uygulamalarının devam ettiği de vurgulandı.
Riha
Riha’da İnsan Hakları Derneği (İHD), “19 Aralık Katliamı’nı unutmadık, unutturmayacağız” şiarıyla basın açıklaması gerçekleştirdi. Çok sayıda kişinin katıldığı açıklamada, basın metnini, İHD Riha Şube Eşbaşkanı Songül Arpa okudu. 16-17 Kasım 2002 yılında İHD Genel Kurulu’nda 19 Aralık Günü’nün “Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak ilan edildiği hatırlatılan açıklamada, cezaevlerindeki ihlallerin devam ettiğine dikkat çekildi.
Wan
İHD Wan Şubesi Hukuk ve Hapishane Komisyonu, şube binasında basın toplantısı gerçekleştirdi. Toplantıya İHD Wan Şube üyeleri katıldı.
Toplantıda basın metnini İHD Wan Şubesi Hapishane ve Hukuk Komisyonu Sözcüsü Avukat Sedat kula okudu.
Ankara
Ankara'da Sakarya Caddesi’nde İHD, basın açıklaması gerçekleştirdi. Çok sayıda kişinin katıldığı açıklamada, "19 Aralık Katliamını unutmadık, unutturmayacağız" pankartı açıldı. Burada konuşan İHD yöneticisi Barış Barışık, kimyasal gazların kullanıldığı operasyonun emrini veren sorumlular ile operasyon sırasında görevli fail kamu görevlileri hakkında açılan davalarda etkin bir yargı süreci işletilmediğini anımsattı.
İzmir
İzmir'de bulunan Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Adalet için Hukukçular Derneği, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Çağdaş Avukatlar Grubu ve İHD İzmir Şubesi, katliamın yıldönümü dolayısıyla basın açıklaması düzenledi. Buca Kırıklar Cezaevi önünde gerçekleştirilen açıklamaya hak ve hukuk dernekleri temsilcileri ile DEM Parti İlçe Örgütü üyeleri katıldı. Açıklamada, “19 Aralık Katliamını Unutmadık Unutmayacağız” pankartı açılırken, “Devrimci tutsaklar onurumuzdur, “Susma haykır tecride hayır” ve “Faşizme karşı omuz omuza” sloganları atıldı. Açıklama metnini ÇHD İzmir Şube Yöneticisi Firdevs Avşar okudu.
Açıklama, Buca Kırıklar Cezaevi demirlerine karanfillerin bırakılmasıyla sona erdi.
İstanbul
İHD İstanbul Şubesi, katliamın 25’inci yılında, katliamın yapıldığı cezaevlerinden biri olan Bayrampaşa Cezaevi’nin eski yerinde basın açıklaması yaptı. “Zamanaşımı katliamı unutturmaz cezasızlığı kabul etmiyoruz!” yazılı pankartın açıldığı açıklamaya, İHD Eş Genel Başkanı Oya Ersoy, Cumartesi Anneleri, 19 Aralık Katliamı Davası avukatlarından Eren Keskin ile Gülseren Yoleri, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul İl Eşbaşkanı Çınar Altan ve Dayanışma Ağı destek verdi. Açıklama metni, İHD İstanbul Şube Başkanı Jiyan Tosun tarafından okundu.
Açıklama sonrası Eren Keskin, şunları dile getirdi: “Biz burada çok büyük acılara tanıklık yaptık. Her gün sokaklardaydık. Buralarda defalarca gözaltına alındık, şiddete maruz kaldık. Bütün toplum izolasyon sistemi için çok uğraştı. 19 Aralık sabahı burada bir cezaevi vardı. Buraya istediğiniz kadar bu yapıları yapın ama o hafızayı buradan silemezsiniz. Burada büyük bir suç işlendi” dedi.
‘Burası bir katliam mekanı’
İHD Eş Genel Başkanı Oya Ersoy ise, “6 ay süren süreç boyunca otopsiye girdiğimizde insanların kömürleşen bedenlerini gördük. Burası bir katliam mekanı, biz hakikat mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.
‘Katliamların son bulması için mücadele önemli’
Son olarak söz alan Gülseren Yoleri ise 19 Aralık gününü şu sözlerle anlattı: “Mahpusların nerede olduğunu öğrenmek neredeyse 1 ayımızı aldı. Yakılarak öldürülen kadınların otopsilerine girdik. Katliamı anlatan mağdurun söylemi 'bu katliam yaşıyor' idi. Hala bugün kuyu tipi hapishanelerle tecrit sistemi derinleştirildi. Bu katliamların son bulması için mücadele edilmesi çok önemli. Barış süreci bu acıların hafifletilmesi için bir vesile olabilir.”
Ortak açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“25 yıl önce 19 Aralık’ta ağır tecrit koşullarını dayatan F Tipi Hapishanelerini protesto etmek amacıyla açlık grevinde olan mahpuslara yönelik 20 hapishanede eş zamanlı bir operasyon başlatılmıştı. 3 gün süren ve televizyonlarda canlı yayında gösterilen bu operasyonda 30 mahpus ve 2 kamu görevlisi olmak üzere 32 kişi yaşamını yitirmiş ve 300’e yakın mahpus ise yaralanmıştır. Katliamı protesto etmek isteyen yurttaşlardan 2 bin 145 kişi gözaltına alınmış ve 58 kişi ise tutuklanmıştı. Katliamdan sağ kurtulan mahpuslar ağır işkence ve tecrit uygulamalarına maruz bırakılmış ve mahpuslar hakkında birçok dava da açılmıştır.
İhlallerin sorumlusu devlet
Kimyasal gazların kullanıldığı ve dehşetin yaşatıldığı bu operasyonun emrini veren sorumlular ile operasyon sırasında görevli fail kamu görevlileri hakkında açılan davalarda ise etkin bir yargı süreci işletilmemiştir. Operasyonda kullanılan kimyasal gazların niteliğinin araştırılması talepleri ise sonuçsuz kalmıştır. Söz konusu olayda insan yaşamını korumakla mükellef olan devlet, bu yükümlülüğünü yerine getirmediği gibi ihlallerin bizzat sorumlusu olmuştur.
Cezasızlık politikası sürdürüldü
19 Aralık katliamı faillerinin yargılandığı davalardan biri 17 Kasım 2025 tarihinde Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmüştür. Söz konusu yargılamada mahkeme heyeti tarafından olağanüstü dava zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle sanıklar hakkında ayrı ayrı düşme kararı verilmiştir. Birçok toplumsal davada olduğu gibi 19 Aralık katliamı davasında da zamanaşımı kararı ile cezasızlık politikası sürdürülmüştür. Söz konusu kararı kabul edilemez buluyor ve katliamda sorumluluğu bulunan failler hak ettikleri cezaları alana dek mücadelemizi sürdüreceğimizi buradan bir kez daha bildiriyoruz.
Mahpusların durumu takip ediliyor
19 Aralık katliamından bugüne tecrit sistemi daha da ağırlaştırıldığı gibi tüm hapishanelerde hak ihlalleri artarak devam etmektedir. Toplum üzerinde zor kullanma aygıtı haline dönüşen hapsetme sisteminde yeni tip hapishaneler ile bugün tecrit sistemi insanın hem fiziksel hem de zihinsel bütünlüğü üzerinde büyük bir tahribat meydana getirmektedir. F Tipi Hapishanelerinin yanı sıra özellikle yeni açılan Yüksek Güvenlikli, S Tipi ve Y Tipi Hapishaneler ile yeni bir infaz sistemine geçilmiş; bu tip hapishanelerde tutulan mahpuslar ağır izolasyon yöntemlerine maruz bırakılmaktadır. Birçok mahpus şu anda 'Kuyu Tipi' olarak adlandırılan hapishanelerde yaşadıkları tecrit ve izolasyon uygulamalarının ortadan kaldırılması, sevk taleplerinin karşılanması ile diğer hak ihlallerine karşı açlık grevi eylemi sürdürmektedir. Derneğimiz tarafından açlık grevi eylemi gerçekleştiren mahpusların durumu da takip edilmektedir.
Tecrit devam ediyor
Özellikle Yüksek Güvenlikli Tip Hapishanelerde mahpuslar ağırlaştırılmış bir infaz sistemiyle karşı karşıyadır. Çoğunluğu tek kişilik yerlerde tutulan mahpuslar, günde yalnızca 1 saat ile 1 buçuk saat arasında başka bir ünitede olan havalandırmaya çıkarılmakta, günün geri kalan 23 saatini tek başına hiç kimse ile konuşmadan, temas etmeden ve kimseyi görmeden geçirmektedir. Burada tutulan mahpuslara kitap, televizyon ve gazetelere erişim konusunda kısıtlamalar getirilmekte ve mahpuslar mutlak bir tecride tabi tutulmaktadırlar. Oysa bu infaz sistemi tüm mahpuslar açısından ağır insan hakkı ihlallerini içinde barındırmakta olup uygulamadan mutlaka kaldırılmalıdır.
Yaşam hakkı ihlal ediliyor
Hapishaneler, birçok sorunun sürekli hale geldiği ve mahpus yaşamını tehdit eden uygulamalar ile başta yaşam hakkı ihlali olmak üzere birçok ihlalin meydana geldiği kapatma mekânlarındandır. Tecrit ve izolasyon, işkence ve kötü muamele, çıplak arama, sosyal hakların engellenmesi, zorunlu sevk ve sürgünler, hasta mahpusların tedavi haklarının engellenmesi, idari gözlem kurulu kararları ile tahliyelerin engellenmesi, şüpheli ölümler gibi yaşam hakkını ortadan kaldıran birçok ihlal meydana gelmektedir.
Hapishanede tutulan mahpusların haklarına saygı gösterilmesi ve haklarını kullanırken ayrımcı bir politika ile karşılaşmaması Devletin sorumluluğundadır. Devletler, hapishanede tutulan mahpusların politik görüşüne, etnik kimliğine, cinsiyetine ve diğer farklılıklarına bakılmaksızın insan onuruna yaraşır bir tutum belirlemekle yükümlüdür.
En az bin 412 hasta tutsak var
Türkiye hapishanelerinde en ağır sorunlardan olan hasta mahpuslar meselesine dair ise Devlet yetkilileri tarafından hiçbir çözüm politikası ortaya konulmamakta; ağır hasta, ileri yaşta ve engelli mahpuslar hapishanede kalamayacak durumda olmalarına rağmen tahliye edilmemektedirler. Özellikle hasta mahpuslarla ilgili tek karar verici merci olan Adli Tıp Kurumu tarafından verilen “Cezaevinde Kalabilir” raporları ile mahpusların yaşam hakları ihlal edilmekte ve tahliyesi engellenen hasta mahpuslar yaşamlarını yitirmektedirler. Yine 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirleri Hakkındaki Kanun’dan kaynaklanan ve hasta mahpusların tahliyelerini engelleyen hükümler yürürlükte kalmaya devam etmektedir. Derneğimizin 2025 yılı Nisan ayında kamuoyuna açıkladığı raporda da belirttiği üzere; Türkiye hapishanelerinde 161’i kadın ve bin 251’i erkek olmak üzere en az bin 412 hasta mahpus bulunmaktadır. Durumlarına göre yapılan tespitlere göre ise durumunu ağır olarak tarif edebileceğimiz mahpus sayısı ise en az 335’tir. Derneğimizin tespit ettiğinden daha fazla mahpusun hapishanelerde birçok sağlık sorunuyla karşı karşıya olduğunu biliyor; bir kez daha Devlet yetkililerini sorumluluk almaya ve hasta mahpuslarla ilgili gerekli düzenlemelerin yapılarak serbest bırakılmaları önündeki engellerin kaldırılmasını talep ediyoruz.
19 Aralık Katliamının yıldönümü vesilesiyle;
*Katliamın yaşanmasında sorumluluğu olan tüm faillerin yargılanması ve adaletin sağlanmasını,
*Ağır tecrit ve izolasyon uygulamalarına son verilerek F Tipi, Yüksek Güvenlikli, S Tipi ve Y Tipi Hapishanelerin kapatılmasını,
*Mahpusların tahliyelerini hukuka aykırı biçimde engelleyen ve keyfi uygulamalarıyla ciddi hak ihlallerine yol açan İdare ve Gözlem Kurullarının kaldırılmasını,
*İşkence ve kötü muamele uygulamalarına derhal son verilmesini; bu iddialara ilişkin olarak yalnızca soruşturma açılmakla yetinilmeyip, İstanbul Protokolü’nde öngörülen ilke ve standartlara uygun biçimde bağımsız ve tarafsız, hızlı ve etkili soruşturmalar yürütülmesini cezasızlığa yol açılmayacak bir şekilde sorumluların tespit edilerek hesap vermelerinin sağlanmasını,
• Mahpusların adil yargılanma, sağlık hizmetlerine erişim, yeterli beslenme, hijyen koşullarına, kültürel ve sosyal haklara, avukatları ve aileleriyle görüşebilme haklarına erişiminin ayrımsız bir şekilde sağlanmasını,
• Yaşam hakkının korunmasını; ölümlerin önlenmesini,
• Hapishanede yaşamını idame ettiremeyecek ağır hasta, engelli ve ileri yaşta olan mahpuslar başta olmak üzere bütün hasta mahpusların tahliyelerinin sağlanmasını talep ediyoruz.
İnsan hakları savunucuları olarak 19 Aralık Katliamının unutmayacağımızı ve hapishanelerdeki tüm hak ihlallerine karşı duracağımızı, mahpusların insan onuruna yaraşır bir şekilde yaşaması için mücadeleye devam edeceğimizi kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.”







