'Özel savaşa karşı kendi yöntemlerimizi bulmalıyız’
- 09:16 18 Kasım 2025
- Güncel
Şehriban Aslan
AMED - Devletin Kürdistan’da gençlere dönük özel savaş politikalarının derinleştiğini söyleyen Eda Bazencir, fuhuşa sürüklenme ve madde bağımlılığına karşı mahalle meclislerinin güçlendirilmesi gerektiğini belirtti. Eda Bazencir, “Engeller sürse de kendi yöntemlerimizi kendimiz bulmak zorundayız” dedi.
Devletin Kürdistan’da gençlere, özellikle de genç kadınlara dönük yürüttüğü özel savaş politikaları son yıllarda belirgin biçimde tırmanmış durumda. Genç kadınların fuhuşa sürüklenmesi, gençlerin ise madde kullanımına yönlendirilmesi devlet eliyle bilinçli bir şekilde yaygınlaştırılıyor.
Güneydoğu Anadolu Belediyeler Birliği (GABB) Kadın Politikaları Müdürlüğü Eğitim Birimi Koordinatörü Eda Bazencir de Kürdistan’da yaşanan özel savaş politikalarına karşı yapılması gereken alternatiflere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Çok ciddi bir sorun olduğunun farkındayız’
JINNEWS’in geçtiğimiz günlerde yaptığı “Genç kadınların nasıl fuhuşa sürüklendiğini anlattı” haberini hatırlatarak sözlerine başlayan Eda Bazencir, “Yapılan haberi okuduğumda açıkçası bu meseleye eğilmiş olmanızın gerçekten ne kadar önemli olduğunu bir kere daha anladım. Bunların basın tarafından yer bulması çok kıymetlidir. Tabii ki de özel savaş politikalarından uzun yıllardır söz ediyoruz. Bunlar devlet politikasından bağımsız yürütülen çalışmalar değil. Burada hepimiz biliyoruz ki Kürdistan coğrafyasındaki gençlerin politik kimlik edinmemesi için başka alanlara yönlendirilmesi söz konusu. Fakat son gelinen aşamada bu ciddi bir artış gösterdi ve birçok alanda bizim de karşılaştığımız bir probleme dönüştü. Gerek saha ziyaretlerinde, gerek kadın çalışmalarında, gerek takip ettiğimiz çalışmalarda da bunlarla çok sık karşılaşmaya başladık. Özellikle genç kadınların fuhuşa sürüklenmesi noktasında ciddi bir problem olduğunun farkındayız” dedi.
‘Arkadaşlar dinamikti, çözüm üretiyordu’
Geçtiğimiz günlerde Amed Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen kadın buluşmasını da hatırlatan Eda Bazencir, “Bu tartışmaları oralarda da yürüttük. Gerçekten de fuhuş noktasında biz nasıl bir tedbir alabiliriz, nasıl önleyici politikalar geliştirebiliriz? Bunun nedenlerini de tartıştık. Özel savaş politikaları zaten önümüzde çok somut bir gerekçe olarak duruyor. Tabii ki de bunun bir geçmişi var. Hatırlarsanız 2012'lerde Özgür Yurttaş Dernekleri vardı. Özellikle mahallelerde gençlerin örgütlendiği, meclislerin örgütlendiği yapılardı ve bu yapılar tam da bu politikalara karşı bir takım çalışmalar yürütüyorlardı. Devletin önlem alamadığı yerlerde halk inisiyatif alıyordu ve bu inisiyatif doğrultusunda da tedbir amaçlı bir takım mekanizmalar işletiliyordu. Fakat zaman içerisinde buralara çok ciddi yönelimler, çok ciddi saldırılar oldu. Birçoğumuzun o dönem o alanlarda çalışan arkadaşları tutuklandı. Arkadaşlar dinamikti, çözüm üretiyordu. O arkadaşlar alakasız birçok gerekçeyle müebbet hapis cezalarına çarptırıldılar. Bu arkadaşlarımız hâlâ tutuklu ve dosyalara baktığımızda somut hiçbir şey yok” şeklinde belirtti.
‘Bu faaliyeti yürüten çeteler var’
Eda Bazencir, İstanbul’da iken bir kurultaya katıldığını ve dönüşünde başından geçen bir olayı anlattı. Eda Bazencir şunları dile getirdi: “Gece biraz geç bir saatte bir kadınla göz göze geldik. Göz göze gelince kadın bana gülümsedi, ben de gülümsedim. Sonra kadın birden yanıma geldi. ‘Bir çay veya kahve içelim mi?’ deyince ben de kabul ettim. Oturduk, bir yerde konu konuyu açtı. Kadın 22 yaşında ve Diyarbakırlıymış. Kürtçe bir ismi var ama orada ismini değiştirmiş, çünkü o cenahta kabul gören bir isimle kendini adlandırmış. Muhabbet ettikçe aslında şunu fark ettim; sürekli şunu söylüyordu: ‘Ben escort değilim.’ Çünkü böyle anılmak onda muhtemelen başka bir psikoloji yaratıyor. Dedim ki ‘ben şu anda senin ne olduğunla ilgilenmiyorum. Ama neden buradasın? Ne yapıyorsun, merak ediyorum.’ Dedi ki ‘Ben Diyarbakır'da yaşıyorum. Diyarbakır ve İstanbul arası git gel yapıyorum.’ Şimdi öyle bir durum olmuş ki bu bir sektör haline gelmiş ve bu sektör Kürdistan coğrafyası özelinde aslında Türkiye'ye de hizmet veren bir sektör haline dönüştürülmüş durumda. Muhtemelen buralarda bu faaliyeti yürüten çeteler var ve bu çeteler bu kadınlar üzerinden para kazanıyor.”
‘Yoksulluktan bağımsız ele alınamaz’
Eda Bazencir konuşmasına şöyle devam etti: “Kadınla sohbet ettikçe 7 kardeş olduklarını öğrendim. Kadın, ‘Babam çoban ve bütün kardeşlerime ben bakmak zorundayım. Bugün annem de benden 3 bin TL para istedi. Henüz onu toparlayamadım. Bu akşam toparlamam gerekir’ dedi. Benim için bu mesele gerçekten çok can yakıcı bir şey oldu. Bu durumu biz yoksulluktan da bağımsız ele alamıyoruz. Dolayısıyla 22 yaşında ve bence daha çocuk olan bu kişi karar verebilecek bir durumda değil. Ailenin de bir gelir beklentisi olduğu için bu işi yapıyor olması da meşrulaştırılıyor. Neden? Belki buralara da bakmak lazım. Bu nedenleri de sorgulamak lazım. Bu çocukların, genç kadınların bu alanlarda bu işi yapmasına ailelerin bu kadar tepkisiz kalması da ekonomiden çok bağımsız değil. Bugün Kürdistan'da özellikle kadının yoksullaştırılması aldı başını gidiyor. Yani bizim yaptığımız bazı saha araştırmalarında da bu veriler çok çarpıcı bir şekilde ortaya çıktı. Yoksulluğun derinliği çok çarpıcı bir şekilde önümüzde duruyor. Buna dair bir takım politikalar ortaya koymak gerekiyor.”
‘Bu sektör işlevsel hale getirilmiş durumda’
Bu yaşananlarla beraber Avrupa’ya göç etme durumuna dikkat çeken Eda Bazencir, bu durumda ortaya çıkan boşluğa işaret etti. Eda Bazencir, “Devletin fırsat alanına döndü. Ve ‘buraları nasıl evriltebiliriz, nasıl toplumsal bir çürümeyi yaratabiliriz’ diye yürüttükleri bir politikanın sonucunda da bugün ortaya çıkıyor. Tabii ki de kafeler üzerinden yürütülen bir politika var. Her kafeyi, işletmeciyi de zan altında bırakmamak gerekir. Fakat genel olarak bunun bilinçli bir politika olarak yapıldığını da biliyoruz. Yine kafelerde sözde kültür sanat faaliyetleri adı altında gençlere sözde ‘özgürlük’ alanı tanımlanmış bu sektör işlevsel bir hale getirilmiş durumda” dedi.
‘Uzman destek sunulmalı’
Bu sorunun çözümü için mahalle komünlerine ve mahalle meclislerine ihtiyaç olunduğunu kaydeden Eda Bazencir, yurttaşların kendi mahallesini koruma, kollama ya da buna dair bir politika üretmesine dair bir alan açılması gibi öneriler sunabileceğini ifade etti. Bu konuların ayrıca uzmanlık ve profesyonel destek isteyen konular olduğunu vurgulayan Eda Bazencir, “Herhangi birinin gelip doğrudan iş yapabileceği bir alan değil. Dolayısıyla belki bu alanlarda çalışma yürütecek kişilere uzman destekleri sunulabilir. Uzman destekleriyle beslenebilirler. Yan yana gelmeye devam edeceğiz. Biz yoksulluk noktasında, ekonominin güçlendirilmesi noktasında çalıştaylar planlıyoruz. Kasım sonunda kadına yönelik şiddetle mücadeleye dair bir çalıştay planlıyoruz. Bunlar her alanda gündemimize geliyor ve konuştuğumuz meseleler oluyor” sözlerini kullandı.
‘Devlet mekanizmaları her açıdan eksik’
Mahallelerde yapılması gereken çalışmalara işaret eden Eda Bazencir, bu çalışmalara dair şunları söyledi: “Yapılabilecekler noktasında belki kapı kapı, ev ev gezip gerçekten tespitler yapmak önemli olabilir. Yine mahalle meclislerini güçlendirmek ve bu mahallelerde halkla buluşup ne yapılabileceğine dair belki bir yol yöntem belirlemek önemli olabilir. Bazen biz böyle çalıştay önerileri yapabiliyoruz. Aslında bu da dar alanlara sıkıştırmaya neden olabiliyor. Çalıştaylar yapmak da kıymetli ama sanki çözümün merkezi daha çok mahallenin kendisi oluyor. Dolayısıyla çözüm de orada yatıyor diye düşünüyoruz. Zaten devlet mekanizmaları işlevsel olsaydı bugün belki bunu çok farklı bir yerden tartışıyor olabilirdik. Özellikle çocukları madde bağımlısı olan kadınlar, yaşadıkları zorluklardan dolayı çaresiz kalıyor.
‘Kendi yöntemlerimizi kendimiz bulmak zorundayız’
“Yerel yönetimler olarak atmak istediğimiz her adımın önünde tasarruf tedbirleri büyük bir engel olarak duruyor. Mesela bir belediye ‘şu mahallede bir rehabilitasyon merkezi kuracağım ve bu yönlü bir çalışma yürüteceğim’ dese tasarruf tedbiri önünde engel olacak. İşçi alımı yapamazsın. Sen malzeme alamazsın. Dolayısıyla elimiz kolumuz bağlanıyor bu noktada. Tabii ki de bu böyle olduğu için hiç, hiçbir şey yapmayıp oturmak ve izlemekten söz etmiyorum. Bu böyle olmuyorsa da eğer bu mekanizmalar engel teşkil edecek yerde durmaya devam ediyorsa bile mahallelerde gerçekten meclislerle kendi yöntemlerimizi kendimiz bulmak durumundayız.”







