Toplumsal sistemin inşası (9)

  • 09:01 13 Ağustos 2025
  • Dosya
Kapitalizme alternatif: Komün temelli toplumun İnşası
 
Leyla Ayaz
 
HABER MERKEZİ – Abdullah Öcalan’ın savunmalarında yer alan Demokratik Komünal Ekonomi modeli, yerinden yönetim, kolektif üretim ve ekolojik yaşam anlayışıyla kapitalist sistemin karşısında özgün bir toplumsal örgütlenme önerisi sunuyor.
 
Komün temelli yaşam modeli; demokratik katılım, ekolojik mimari, eşitlikçi eğitim ve kolektif üretim anlayışlarını bir araya getirerek alternatif bir toplumsal örgütlenme örneği sunuyor. Merkezi yapılara karşı halkın doğrudan söz ve karar sahibi olduğu bu sistem, toplumsal yaşamın tüm alanlarında yerinden yönetim ilkesine dayalı yeni bir çerçeve inşa ediyor.
 
Dosyamızın bu bölümünde Abdullah Öcalan’ın Sosyal Bilimler Akademisi savunmalarında yer alan Demokratik Komünal Ekonomi Başlığı ile sunduğu derlemede “Komünlerin inşası” bölümünü paylaşıyoruz. 
 
Örgütlenme ve yönetim 
 
Abdullah Öcalan burada örgütlenme ve yönetime şu sözlerle vurgu yapıyor: “Komünlerin oluşumu, yaşamı, işleyişi ve faaliyetlerinde bir bütün olarak tüm üyelerin aktif ve doğrudan katılımı esas alınır. Bu esas üzerinde demokratik öz yönetim mekanizması varlık bulur. Komünler ortaklaşma, paylaşım ve dayanışmaya dayalı toplumsal yaşamı kurma amacı taşır; yerleşim birimleri merkez alınarak örgütlenir, yaşam alanları ve temel faaliyetler bu çerçevede oluşturulur. Bununla birlikte komün içerisindeki her bir örgütlenme, birim veya grup hem genel komünün bir parçası hem de kendi bağımsız komünü olarak varlığını sürdürür.
 
Komün yaşamı ve faaliyetlerini ilgilendiren tüm kararların alınması, politikaların belirlenmesi, görevlendirmeler, iş bölümleri ve örgütlenmeler komünde yaşayan herkesin oluşturduğu Komün Meclislerinde gerçekleşir. Toplumsal yaşam alanları ve faaliyet dallarına cevap olmak üzere oluşturulan her birim demokratik-özerk temelde çalışır. Tüm gruplar, komünlerin ve halk kongresinin kararlarını uygular. Ancak genel hedefler, ilkeler, kurallar ve ölçütlere aykırı olmamak kaydıyla kendi iç işleyişini ve karar alma süreçlerini kendileri belirleyebilir. Komün, kooperatif ve halk kongresine bireysel veya ortak öneriler sunabilir. Bu birimlerin karar ve faaliyetleri, içinde bulundukları komün ve halk kongresince kurulmuş çalışma grupları tarafından onaylanır ve denetlenir. Böylece komün, kooperatif ve halk kongresi içindeki her bir yapı demokratik-özerk yapılanma temeliyle işler ve birbirleriyle uyumlu birliktelikleri toplumun demokratik öz yönetimini oluşturur.”
 
Mimari ve yerleşim modeli 
 
Mimari ve yerleşim modeline dikkat çeken Abdullah Öcalan, bu konuda şunlara dikkat çekiyor: “Köylerin kentleştirilmesi ile kentlerin köyleştirilmesi veya her ikisinin birbirinden koparılarak marjinalleştirilmesi, toplumsal yaşam ve köy kent yerleşimlerinin inkarıdır. Demokratik Komünal toplumda köy ile kent arasındaki ilişki bağımlılık veya rekabet değil, birbirini tamamlayan bütünlüktür. Yerleşim birimlerinin nüfus yapısı ve yüz ölçümleri kendine yeterli büyüklükte olmalıdır. Köyler ve kentler barınma, sağlık, ekonomi, eğitim, kültür, altyapı, ulaşım gibi konularda bütünlüklü, yeterli ve ekolojik çözümleri üretecek şekilde yeniden tasarlanır ve inşa edilirler. Köyler komünal yaşam ve kolektif çalışmanın merkezi olup tarım hayvancılığa dayalı ekonomik faaliyetlerin odağını oluşturur. 
 
Ekonomide köyler arası dayanışma ve kentle doğru ilişkilere dayalı kendine yeterlilik esas olmalıdır. Köy topluluklarının ürettiği tarım hayvancılık ürünleri köylerde veya köyler arası kurulan endüstriyel işletmelerde işlenir. Bu amaçla komünlere bağlı kooperatifler kurulur. Bir köyün kendi kapasitesini aşan durumlarda dayanışma esas alınarak eğitim, sağlık gibi ihtiyaçlar ortaklaşa karşılanır. Köyler arası mesafeler arazi, sulama ya da ulaşım sorunlarına yol açmayacak, işbirliğine elverişli biçimde düzenlenmelidir. Her köyde, komün veya kooperatifin ortak kullanımında; araziler, hayvanlar, işletmeler, teknik donanım, ulaşım ve iletişim araçları, enerji, orman yeşillik ve su kaynakları bulunur. Köylüler belirlenen kurallar çerçevesinde bireysel üretim için de bu kaynaklardan faydalanabilir. Elde edilen ürünler köyler arası ya da kentte kurulan kooperatif pazarlarında paylaşılır.”
 
Kentlerin yeniden düzenlenmesi
 
Kentlerin yeniden düzenlenmesini ve kendi kendine yeterliliğe işaret eden Abdullah Öcalan, “Demokratik komünal toplumda; kimliği, doğal tarihi ve kültürel dokusu olan, altyapı, barınma, sağlık, eğitim ve ekonomi gibi temel sorunlarını çözmüş; her bakımdan kendine yeterli ve kendi kendini yönetebilecek büyüklükte kentlerin inşa edilmesi ve mevcut kentlerin bu temelde yeniden düzenlenmesi esas alınır. Kent ekonomisi köy ekonomisini veya tarım hayvancılığa dayalı ekonomik faaliyetleri destekler. Ancak endüstriyel üretim başta olmak üzere birçok üretim dalı kentlerin sınırları içinde değil; yerleşim alanlarına uzak, planlı bölgelerde konumlandırılır” diye belirtiyor. 
 
Abdullah Öcalan burada ekolojik, estetik yerleşim ve ortak alanların önemine işaret ediyor ve şunları ekliyor:  “Ekoloji ile demokratik komünal yaşam ve ekonomiye uyumlu; yaşanılan bölgenin coğrafi ve iklim koşullarına elverişli, doğal, tarihi ve kültürel dokusuna uyumlu; insan toplum ve doğa sağlığını esas alan, sağlam, kullanışlı, israfa yol açmayan altyapısı eksiksiz, sosyal kültürel sportif aktiviteler için gerekli imkânlara sahip; ekolojik ve estetik yerleşim birimleri ve konut modelleri esas alınır. Konutlar bireyciliğe değil, demokratik komünal yaşam tarzı ve değerlerini geliştirmeye yönelik tasarlanır; mutfak yemekhane, fırın, çamaşırhane gibi ortak kullanım alanları bulunur. Tüm komünde kültür sanat için tiyatro, sinema, sergi salonu; spor için salon, sahalar, havuz; halk evi, kütüphane, konferans salonu gibi imkânlar yer alır. Bu olanakların dağılımı komünün büyüklüğü ve yerleşim birimlerinin konumuna göre planlanır; tüm üyeler tarafından ortak, eşit ve ihtiyaca göre paylaşılır. Planlamadan kullanıma hazır hâline gelinceye kadar inşa süreci komün toplulukları tarafından kararlaştırılır ve uygulanır.”
 
Eğitimin demokratik-komünal yaşamla bağına değinen Abdullah Öcalan şu tespitlerde bulunuyor: “Komünlerdeki eğitim sisteminin amacı demokratik komünal yaşam konusunda bilinç ve sorumluluk duygusunu güçlendirmek; özgür birey demokratik toplum hedefinin düşünce, anlayış, kişilik, yaşam tarzı ve davranışlarda gerçekleşmesini sağlamaktır. Komünal demokratik yaşam ve ekonomisi aynı zamanda bir eğitim sürecidir; toplumun tüm üyeleri yaşarken, üretirken ve paylaşırken öğrenir. Eğitim sistemi çocuklara, kadınlara, gençlere, meslek gruplarına ve toplumsal yaşamın çeşitli alanlarına dönük özgün ve karma programlar içerir. Eğitim programı komünler ve diğer özyönetim mekanizmaları aracılığıyla toplum tarafından doğrudan oluşturulur, yürütülür ve denetlenir. Eğitimden tüm toplum ücretsiz ve eşit ölçüde yararlanır; gereksinimler komünler ve Halk Kongresi tarafından karşılanır. Çocuklar belirlenen süre boyunca anneleri tarafından eğitilir; bu süreçte annenin çocuğun eğitiminden alıkonulması değil, desteklenmesi esastır. Eğitim; okul öncesinden (6 yaşa kadar), 6–18 yaş arası zorunlu ve kesintisiz biçimde sürdürülür.”
 
İş bölümü ve katılım hakkı 
 
İşbölümü ve katılım hakkını öne çıkaran Abdullah Öcalan,  “Komünlerde çalışma ve yaşam bir bütünlük içinde ele alınır. Komünde yaşayan herkes eşit üyedir. Komün, karar alabilme ve uygulama gücüne sahip bireylerin seçme seçilme, görev üstlenme, hesap verme, eleştiri, öneri sunma ve proje hazırlama haklarını tanır. Komün ve kooperatif çerçevesinde ekonomik ve sosyal çalışmalara aktif katılım yapılır. Bireyler ve aileler kolektif çalışmalar yanı sıra bireysel üretim ve aktiviteler de gerçekleştirebilir; bunlar komünün denetiminde olup sonuçları değerlendirilir. Çocuklar, doğal gelişimlerine uygun olarak görüş ve öneriler sunup karar alabilir; seçimleri destekle ilgili bileşenlerce hayata geçirilir. 
 
Komün ihtiyaç duyarsa çocuklar uygun alanlarda ve sürelerde destekle katılım sağlayabilir; bu daha çok eğitim ve toplumsal yaşama hazırlık amacı taşır. İşbölümü ve görevlendirmeler toplumun tüm alanlarını kapsar; bu süreç komün meclisleri, kooperatif genel kurulları ve Halk Kongresi’nde yürütülür. Sosyal ve ekonomik faaliyetlerle kültür sanat spor etkinlikleri birbirini güçlendirecek biçimde planlanır. ‘Herkesin yeteneğine göre’ ilkesiyle hareket edilir; üyelerin meslek öğrenimi, beceri geliştirme ve kişisel gelişim olanakları eşit olarak sağlanır. Eğitimler kesintisiz, düzenli ve yeterlidir ve üye değişikliklerine açıktır” ifadelerini kullanıyor. 
 
Sağlık alanında örgütlenme 
 
Sağlık sisteminin toplum temelli örgütlenmesi üzerinde duran Abdullah Öcalan bu örgütlenmeyi şu sözlerle anlatıyor: “Demokratik toplum, sağlık alanının ticarileşmesine ve kapitalist biyolojik tıbbi yaklaşımla toplumun hastalıklı hâle getirilmesine karşı çıkar. Komünlerde insan, toplum ve çevre sağlığı bir bütünlük içinde düşünülür; sağlık yaşamın ayrılmaz parçasıdır. Yerleşim birimleri, yaşam ve çalışma koşulları sağlığa uygun olmalıdır. Üyelerin tamamı sağlık konusunda karar verebilir; doğal korunma ve tedavi yöntemleri esas alınarak doğal ilaçlar, geleneksel şifa yöntemleriyle komünal ve koruyucu bir sağlık sistemi oluşturulur. Sağlık emekçileri, halk hekimleri ve bilge kadınların öncülüğünde sistem toplum tarafından kurulur, yürütülür ve denetlenir. Her komünde yeterli donanım ve kapasiteye sahip sağlık birimleri örgütlenir. Önemli tıbbi operasyonlar için komünler arası ortak sağlık tesisleri kurulur. Sağlık hizmetleri tüm üyelere eşit, ücretsiz ve yeterli şekilde sunulur.”
 
Kültürün topluma kazandırılması 
 
Manevi kültürün topluma kazandırılmasının önemine dikkat çeken Abdullah Öcalan’ın bu konudaki değerlendirmesi şöyle: “Komün, manevi kültürün en fazla gelişebileceği toplumsal yaşam biçimidir. Paylaşım, ortaklaşma, dayanışma, eşitlik, sevgi, saygı, birbirini anlama ve tamamlama gibi değerler yalnızca komün yaşamında var olabilir. Bu değerler zihniyet ve manevi gelişime, yaratıcılık, estetik, düşünme, ifade ve anlam gücünün artmasına yol açar. Komün sisteminde manevi kültür ticari bir alan değildir ve endüstrileştirilemez. Kültür sanat toplum için ve toplumla yapılır. Komün yaşamı kültürün özgürleştirici ve toplumsal temelde gelişebileceği bir zemin sağlar. Ayrıca kültürel alanın gelişimi için gerekli zaman ve maddi koşullar sunulur. Kültürel üretim içinde kendini var etme, yaratıcılığını topluma sunma olanakları tüm üyelere eşit şekilde tanınır. Bu nedenle komün imkanlarının önemli kısmı manevi kültüre ayrılır. Kültür sanat akademileri, enstitüler, kurslar, atölyeler, seminerler, tiyatro ve sinema salonları, açık sahneler, sergi mekanları gibi altyapılar bu amaçla hazırlanır.”
 
Ekonomik ihtiyaçların karşılanması 
 
Temel ekonomik ihtiyaçların karşılanma biçiminden söz eden Abdullah Öcalan, şunları dile getiriyor: “Komün üyelerinin beslenme, barınma, korunma (giyim, ısınma, temizlik vb.) ve diğer bireysel temel ihtiyaçları ile komün topluluğunun temel kolektif gereksinimleri maliye lojistik birimleri aracılığıyla komün tarafından karşılanır. Nitelik ve niceliklerine göre üyeler ihtiyaçlarının bir kısmını maliye lojistik birimlerinden, bir kısmını da komün ve kooperatiflere ait dağıtım merkezleri, pazarlar ve mağazalardan temin eder. Temelde ‘herkesin ihtiyacına göre’ ilkesi uygulanır. Komünün imkânları, topluluğun ortak ihtiyaçları ve bireylerin gereksinimlerini en iyi biçimde karşılayacak şekilde değerlendirilir. Temel ihtiyaçların dağıtımı toplum denetiminde olur. Komünler ve kooperatiflerin oluşturduğu maliye lojistik birimler Halk Kongresi bünyesindeki maliye lojistik komitesinin bileşenleridir.”
 
Yarın: Devlet ve komün ikilemi