Tarihin derinliklerinden TJA’ya uzanan özgürlük mücadelesi
- 09:03 19 Kasım 2025
- Güncel
Derya Ceylan
HABER MERKEZİ – Kürt kadın hareketi,1900’lerden bugüne isyanlardan örgütlenmelere, zindan direnişlerinden demokratik siyasete uzanan bir yüz yıllık mücadele hattıyla bugün TJA çatısı altında en örgütlü ve en dinamik formuna ulaştı. Devlet baskıları, savaş politikaları ve kadın kırımı uygulamalarına rağmen büyüyen bu çizgi, Abdullah Öcalan’ın özgürlük paradigmasıyla toplumsal dönüşümün en güçlü öznesi olarak yoluna devam ediyor.
Kürt kadın özgürlük mücadelesi, yalnızca belirli dönemlerde yükselen bir siyasal direniş değil; binlerce yıllık eril sistemle hesaplaşmanın, toplumsal dönüşüm ve yeniden inşa arayışının en köklü örneklerinden biri olarak bugünlere ulaştı. Tevgera Jinên Azad’ın (TJA) kuruluş yıl dönümünde konuşulan “özgür kadın çizgisi”, kendiliğinden oluşmuş bir yapı değil; 1900’lerden günümüze uzanan isyanların, kırılmaların, örgütlenmelerin ve toplumsal devrimlerin iç içe geçtiği tarihsel bir sürekliliğin ürünüdür.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Kadının özgürlüğü olmadan ne toplum özgürleşebilir ne de demokratik bir yaşam inşa edilebilir” ve “Erkek egemenlik sistemi uygarlığın en köklü tahakküm biçimidir; kadın özgürlüğü olmadan bu tahakküm çözülemez” sözleri, bu tarihsel yürüyüşün ideolojik omurgasını oluşturur. Abdullah Öcalan’ın “Kadın toplumsal dönüşümün kurucu öznesidir; demokratik modernite ancak kadın öncülüğüyle anlam kazanır” vurgusu ise Kürt kadın hareketinin özgürlük perspektifini belirleyen temel yaklaşım olarak öne çıkar.
1900 öncesi: Sessizlik altında büyüyen direniş hafızası
1900 öncesi Kürt toplumunda kadınlar, feodal yapının görünmez sınırları içinde yaşasa da yaşamın tüm ağırlığını taşıyan temel aktörlerdi. Dengbêj geleneğinde yer alan kadınların sesi, o dönemin kadın hafızasının ne kadar derin bir belleğe sahip olduğunu gösteriyordu. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “kadının tarihsel esareti en derin biçimini bu çağda almıştır” değerlendirmesi, bu sessiz dönemin aynı zamanda gelecekteki özgürlük mücadelesinin kültürel köklerini taşıdığını işaret eder.
1920 ve 1930’lu yıllar: İsyanlar ve kırılmalar
20’nci yüzyılın başında Osmanlı’nın çöküşü ve peş peşe gelen savaşlar Kürt kadınların yaşamını da etkiledi. Bu dönemde birçok Kürt kadını hem ailelerini hem köylerini ayakta tutarak toplumsal direncin görünmez taşıyıcıları oldu. 1920’lerde Şeyh Said İsyanı’nın ardından derinleşen devlet şiddeti, toplumda büyük bir kırılma yarattı; kadınlar göç yollarında, boşaltılmış köylerde ve dağılmış aile ortamlarında topluluk hafızasını koruyarak direnişin görünmez örgütleyicileri haline geldi. 1937–38 Dersim Tertelesi ise Kürt kadın hafızasının en ağır travmalarından biri olarak kayda geçti. Binlerce kadın katliamın, sürgünün ve zorla yerinden edilmenin doğrudan hedefi oldu; kız çocukların evlatlık alınması ve aile bağlarının koparılması, kadın bedeninin askeri ve toplumsal bir kontrol aracına dönüştürüldüğü politikanın en sert biçimiydi.
1940’lardan 1980’lere: Sessizlik, birikim ve siyasal uyanış
1940–1950’lerde devlet baskıları arttı, dil yasakları sertleşti ve toplumsal sessizlik derinleşti. Buna rağmen Botan’da, Wan’da ve Dêrsim’de yüzlerce kadın, dili, kültürü ve hafızayı koruyarak direnişin görünmez omurgasını oluşturdu. 1960’larda Türkiye’de yükselen siyasal hareketlilik Kürt toplumunda da bir uyanış yarattı; bu süreçte kadınlar ilk kez daha görünür biçimde kamusal alana çıkmaya başladı. Özellikle kadınlar, siyasal bilincinin gelişmesinde önemli bir rol oynadı. 1970’ler ise özgürlük hareketinin doğuşuyla birlikte kadınların devrimci özneleştiği bir döneme dönüştü. Kadınlar bu yıllarda mücadelenin yalnızca destekleyicisi değil, aynı zamanda kurucu ve belirleyici aktörleri haline geldi.
12 Eylül dönemi ve kadınların politikleşmesi
1980’lerde 12 Eylül askeri darbesi ve Diyarbakır Cezaevi’nde yaşanan sistematik işkenceler, Kürt kadınların politikleşme sürecinde tarihi bir kırılma yarattı. Sakine Cansız (Sara), bu dönemde yalnızca zindan direnişinin değil, aynı zamanda Kürt kadınların siyasal özneleşmesinin en güçlü simgelerinden biri hâline geldi. Sakine Cansız’ın duruşu, kadınların siyasette eşit söz ve irade sahibi olabileceğine dair yeni bir kapı aralarken, sonraki yıllarda kadınların eylem ve kararlılığı, kadın özgürlük ideolojisinin toplumsal ve siyasal alanda daha görünür bir güç olarak şekillenmesini sağladı.
1990’lar ve siyasette yeni bir dönem
1990’lar, Kürt kadınların siyaset sahnesinde tarihsel bir eşiği aştığı ve demokratik siyasetin toplumsal niteliğini köklü biçimde değiştirdiği yıllar oldu. Bu dönemin en sembolik adımı, Leyla Zana’nın 1991’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne seçilmesiydi. Leyla Zana’nın yemin töreninde dile getirdiği, “Bu yemini Türk ve Kürt halklarının kardeşliği için ediyorum” sözleri, hem devletin baskı mekanizmalarını görünür kıldı hem de Kürt kadınların siyaseti dönüştürme gücünü tarihsel bir eşikte ortaya çıkardı. Aynı yıllarda DEP ve HADEP çizgisinde siyaset yapan çok sayıda kadın, mahallelerde, evlerde ve yerel örgütlenmelerde yürüttükleri çalışmalarla toplumsal dayanışmanın temelini güçlendirdi. 1990’lar boyunca kadın derneklerinin, danışma merkezlerinin ve kadın odaklı demokratik kitle örgütlerinin yaygınlaşması, kadın temelli siyasetin kurumsal altyapısının oluşmasını sağladı. Böylece 90’lar, Kürt kadınların siyaseti yalnızca bir temsil alanı olmaktan çıkarıp toplumsal dönüşümün başat mecrası hâline getirdiği bir dönem olarak tarihe geçti.
2000’ler: DÖKH ile büyüyen örgütlülük
2000’ler, Kürt kadın hareketinin hem örgütsel hem ideolojik olarak en görünür sıçramalarından birini yaptığı yıllar oldu. Uzun yılların birikimi ve 1990’larda mahallelerden belediyelere kadar yayılan kadın örgütlenmesi, 2003 Eylül’ünde yeni bir aşamaya taşındı ve Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) kuruldu. 20 kadın kurumunun bir araya gelmesiyle kuruluşunu ilan eden DÖKH, ilk konferansını İstanbul’da gerçekleştirerek kadınların yalnızca siyasal alanda değil, toplumsal yaşamın tüm alanlarında örgütlü biçimde yer alması için yeni bir zemin yarattı.
DÖKH, kadınların ailede, mahallede, partide ve kurumlarda erkek egemenliğine karşı özneleşmesini temel alıyor; çok eşlilik, berdel, kuma, çocuk yaşta evlilik ve şiddet gibi sorunlara karşı ilkesel mücadele kararları alıyordu. Bu yıllarda kadınların evden çıkması, kamusal alanda görünürleşmesi ve yerel yönetimlerde kadın kurumlarının kurulması için örgütlü çalışmalar yürütüldü. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın İmralı savunmalarında kadın özgürlüğünü uygarlık krizinin merkezine yerleştirmesi, jineolojinin gelişimine ideolojik temel sağladı ve kadın akademileri hızla yaygınlaştı. Kota ve eşbaşkanlık sistemi de yine bu dönemde kurumsallaşarak kadın temelli demokratik siyasetin temel ilkeleri haline geldi.
KJA, Orta Doğu Kadın Konferansı ve TJA’ya uzanan çizgi
2010’larda kadın hareketi, DÖKH’ün örgütsel birikimini daha geniş bir platformda yeniden şekillendirerek 31 Ocak–1 Şubat 2015’te Amed’de düzenlenen 1. Kadın Kongresi’nde Kongreya Jinên Azad’ın (KJA) kuruluşunu ilan etti. DÖKH’ün feshedilerek KJA çatısı altında birleşmesi, Kürt kadın hareketinin siyasal ve toplumsal alanda yeni bir örgütsel aşamaya geçişini temsil etti. KJA, hem yerel örgütlenmeleri güçlendirdi hem de uluslararası kadın dayanışmasını büyüten faaliyetlere öncülük ederek kadın özgürlük çizgisinin bölgesel etkisini genişletti. Bu yıllar aynı zamanda DÖKH’ün öncülüğünde gerçekleştirilen 1. Orta Doğu Kadın Konferansı ile kadınların bölgesel ittifaklarını güçlendirdiği, Paris’te katledilen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’e adanan ortak bir mücadele hattının kurulduğu bir dönem oldu. Ancak KJA’nın 12 Kasım 2016’da çıkarılan KHK ile kapatılması kadın mücadelesine dönük baskının en sert örneklerinden biri olarak tarihe geçti; buna rağmen kadınlar sadece 8 gün içinde yeni örgütlenme modeli olarak 20 Kasım 2016’da TJA’yı kurarak mücadeleyi sürdürdü.
2016 sonrası: Saldırılara karşı mücadele
2016 sonrası dönem, kayyımlar, KHK’ler, parti kapatma davaları ve kadın kurumlarına dönük operasyonlarla devam etti. Buna rağmen Kürt kadın hareketi geri çekilmedi; tam tersine her saldırıya daha fazla örgütlenerek cevap verdi. Kürt kadınlar hem siyasette hem toplumda hem de yerel meclislerde yeniden örgütlenme hamleleri geliştirdi. Aysel Tuğluk, Gültan Kışanak, Ayla Akat Ata, Figen Yüksekdağ, Ayşe Gökkan, Sebahat Tuncel ve Leyla Güven gibi siyasetçilerin tutuklanması, kadın hareketinin siyasi hafızasını bastırmaya yönelik bir girişim olsa da, kadınların mücadele kararlılığını büyüttü.
Devlet baskılarının yoğun olduğu yıllarda bile Kürt kadınlar çok eşlilik, çocuk yaşta evlilik, kuma, berdel ve erkek şiddeti gibi konularda yerel karar mekanizmaları işletmeye devam etti. 1990’larda temelleri atılan kadın meclisleri bu dönemde daha yaygın hale geldi; kadın danışma merkezleri ve yerel örgütlenmeler korundu ve yeniden kuruldu. Bu yıllar, Kürt kadınların politik bilincini ve cins mücadelesini en çok derinleştiren dönemlerden biri oldu.
En son gerçekleştirilen operasyonlarla yine çok sayıda kadın gözaltına alındı ve tutuklandı; ancak kadınlar bu baskıları daha fazla örgütlenmek için gerekçe olarak gördü. Örgütlenme, dayanışma ve bilinç yükseltme çalışmaları kesintisiz sürdü.
2023: 'Jin jiyan azadî'' isyanı ile her alanda direniş
TJA, 2023 yılında hem politik hem toplumsal zeminde geniş kapsamlı kampanyalar yürüterek özgür kadın paradigmasını güçlendirdi. Aynı yıl ilan edilen “Bi jin jiyan azadiyê ber bi azadiyê ve!” kampanyası, Kürdistan ve Türkiye’nin birçok kentinde düzenlenen kadın buluşmaları, eğitimler, kültür-sanat çalışmaları ve saha örgütlenmeleriyle büyük bir etki yarattı. Kadınlar mahallelerde, evlerde ve tarlalarda tecrit politikalarını, özel savaş stratejilerini ve toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini tartışarak kolektif farkındalık geliştirdi. Êlih’te düzenlenen “Özgür Kadın Özgür Sanat” etkinliği kadınların kültürel üretimlerini görünür kıldı. 25 Kasım’a doğru gerçekleştirilen “Jin jiyan azadî ile 25 Kasım’a Doğru” buluşmaları ise kadınların sokaktaki örgütlü varlığını daha da güçlendirdi.
2024: Örgütlenme ağları genişledi
2024 yılında TJA, mahalle meclislerinde yürüttüğü çalışmalar, jineoloji eğitimleri, öz-savunma buluşmaları ve genç kadın örgütlenmelerinin güçlenmesiyle sahadaki etkisini daha da genişletti. Genç kadınların artan katılımı, hem yerel meclislerde hem sokakta örgütlü duruşun yenilenmesini sağladı. Kadınlar bu yıl boyunca tecrit politikaları, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve özel savaş stratejilerine karşı kolektif farkındalık çalışmaları yürüttü; birçok kentte halk buluşmaları, forumlar ve eğitimler düzenlendi.
2024’te 25 Kasım’a doğru ise TJA, “Erkek devlet şiddetine karşı Jin jiyan azadî” şiarıyla alanlara çıkarak erkek-devlet şiddetine karşı kadın dayanışmasını büyüttü. Bu süreç, kadınların hem politik hem toplumsal alandaki örgütlü varlığını görünür kılan en önemli mücadele dönemlerinden biri oldu.
2025: Ulusal kadın birlikleri ve büyük yürüyüşün yılı
2025 yılında Kürt kadın hareketi hem ulusal birlik hem de politik mücadele hattında önemli adımlar attı. 14 Nisan 2025’te dört parça Kürdistan’dan 24 kadın kurumunun katılımıyla Kürt Kadın Birliği Platformu kuruldu; ardından 5 Temmuz 2025’te Güney Kürdistan’da “Güney Kürdistan Ulusal Kürt Kadın Birliği Platformu” ilan edildi. Bu girişimler, Kürt kadınların sınırları aşan dayanışmasını kurumsallaştırarak ulusal kadın birliğini somutlaştırdı.
Bu yılın en güçlü politik çıkışlarından biri ise “Umutla Özgürlüğe Yürüyoruz” şiarıyla Amed’den Ankara’ya başlatılan büyük yürüyüştü. Binlerce kadının katıldığı bu yürüyüş; barış, eşitlik ve özgürlük talebinin geniş kitlelerce sahiplenildiğini gösterdi. Yürüyüş boyunca kadınlar cezaevlerinin boşaltılması, tecridin kaldırılması ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün barışın temel koşulu olduğu mesajlarını taşıdı. Genç kadınların yüksek katılımı, özgür kadın mücadelesinin geleceğini şekillendiren en dinamik gücün yeni kuşaklar olduğunu ortaya koydu.
TJA, 2025 yılında 25 Kasım’a giderken kampanyasını “Bi civaka demokratîk ber bi jiyana azad a bê tundî ve” (Demokratik toplumla şiddetsiz özgür yaşama) şiarıyla sürdürerek sokakta, kurumlarda ve meclislerde örgütlü kadın hattını daha da güçlendiriyor.
Toplumsal dönüşümün öznesi olmaya devam ediyorlar
Bugün TJA, yüz yılı aşan Kürt kadın mücadelesinin en güncel, en örgütlü ve en dinamik ifadesi olarak yoluna kararlılıkla devam ediyor. Kürt kadınları, devlet baskısı, erkek-devlet şiddeti ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği karşısında her saldırıyı yeni bir örgütlenme düzeyine dönüştürerek politik ve toplumsal değişimin en etkili öznesi olmayı sürdürüyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Kadın özgürlüğü demokratik toplumun kurucu temelidir” vurgusu, hem bu tarihsel birikimin teorik çerçevesini oluşturuyor hem de özgür kadın çizgisinin geleceğe dair yönünü belirlemeye devam ediyor. TJA, bu perspektifle hem sahada hem siyasette hem de toplumsal yaşamın tüm alanlarında kadın özgürlüğünü büyüten bir mücadele hattı inşa ediyor.












