
‘Komisyonun kapalı yada açık olmasından ziyade şeffaf yürütülmesidir’
- 12:01 4 Ağustos 2025
- Siyaset
ANKARA - DEM Parti Grupbaşkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Komisyonun kapalı ya da açık olmasından ziyade, sürecin şeffaf yürütülmesi ve toplumun doğru bilgilendirilmesidir” dedi.
Yarın Meclis’te kurulan komisyonun ilk toplantısından sonra halka bilgilendirme yapılacağını ifade eden Gülistan Kılıç Koçiyiğit, “Komisyonda, nitelikli çoğunlukla karar alacağı kamuoyuna yansıdı. Bizim de talebimiz buydu. Muhalefetin genel talebi buydu. Üzerinde anlaşılan ortaklaşan kamuoyunun gerçekten bilmesi gerekenler üzerinden bir bilgilendirme yapılacaktır. Yoksa sadece bilgi vermişiz olmak için yapılan bir bilgilendirme değildir. İçerik birlikte belirleneceği için üzerinde uzlaşılacağı için ben kamuoyunun bilmesi gereken bütün konuların kamuoyu ile paylaşılacağını düşünüyorum. Bu konuda bir eksiklik olursa da muhalefet olarak oradayız ve süreci müdahil oluruz” sözlerini kullandı.
‘Bütün siyasi partiler komisyonun içinde itirazlarını yükseltmeli dışardan değil’
Komisyona üye vermeyen ve dışardan eleştirmeye çalışan siyasilere ilişkin ise Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Biz bütün siyasi partilerin bu konuya dahil olması ve mutlaka üye vermesi gerektiğini toplantıda ifade ettik. Her siyasi partinin sürece dair farklı yaklaşımları olabilir, önerileri olabilir itirazları da olabilir. Bunları gelip komisyonda yapmalarının çok daha doğru olacağını söyledik. Bir kez daha söylemek istiyoruz komisyonun dışında kalarak değil komisyonun içine girerek itirazlarını yapmalarının sürece katkı vereceğini belirtiyoruz. Bu kendi taktirleridir. Ama biz bütün siyasi partilerin dahil olmasından memnuniyet duyarız” dedi.
‘Komisyonun kapalı olmasından ziyade sürecin şeffaflığı önemli’
Komisyon oturumlarının basına ve kamuoyuna açık olup olmayacağına ilişkin tartışmalara dair konuşan Gülistan Kılıç Koçyiğit şunları söyledi:“Partilerin bunu tek taraflı belirlemesini doğru bulmuyoruz. AK Parti Grup Başkanının, komisyon henüz toplanmamışken ve yan yana gelmemişken ‘komisyon şöyle çalışacak’ demesini doğru bulmuyoruz. Sonuçta bir komisyon var; bu komisyonun kendi hukuku var ve kararları da komisyonun kendisi alacaktır. Elbette her partinin kendi görüşü ya da önerisi orada dile getirilecek ve bir mutabakata varılacağına inanıyoruz. İşin doğası gereği şunu kabul etmek zorundayız: Yüzde yüz basına kapalı ya da yüzde yüz basına açık bir formülasyon mümkün görünmüyor. Sonuçta bazı bilgilendirmeler olacak; örneğin MİT ya da Milli Savunma Bakanlığı komisyona bilgi verebilir. Bu tür durumlarda oturumların kapalı olması daha faydalı olacaktır. Ancak bu, sürecin şeffaf olmayacağı anlamına gelmez. Burada önemli olan, komisyonun kapalı ya da açık olmasından ziyade, sürecin şeffaf yürütülmesi ve toplumun doğru bilgilendirilmesidir. Günün sonunda kapalı oturum yapılmasına karar verilebilir; fakat bu durumda bile toplumun üzerinde mutabakata varılmış şekilde bilgilendirilmesinin, komisyon bileşenleri ya da sözcüsü veya Meclis Başkanı tarafından yapılmasının çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Aksi halde, ‘o bunu dedi, bu şunu dedi, komisyonda şu tartışıldı’ gibi günlük polemiklere çekilen tartışmaların kamuoyunun kafasını karıştırmaktan başka bir sonuç vermeyeceğine inanıyoruz.”
‘Resmi Pandemi ilan edilmelidir’
Konuşmasında yerel üretimdeki sıkıntılara ve hayvancılık alanındaki krizlere dikkat çeken Gülistan Kılıç Koçyiğit, birçok ile yayılan şap SAT-1 virüsü salgını nedeniyle hayvancılık sektörünün büyük bir kriz yaşadığını söyledi. Özellikle Qers, Ardahan, Colemerg, Muş ve Eskişehir’de salgının çok yaygın olduğunu belirterek, Tarım Bakanlığı’nın resmi pandemi ilan etmemesini eleştirdi. Gülistan Kılıç Koçyiğit, “81 ilde hayvan hareketliliği engellenmeli, aşı yapılmaya çalışılıyor. Ancak resmi pandemi ilan edilmediği için gerçek önlemler alınmıyor. 10 ineği olan bir üretici, 5’ini kaybediyor. Neredeyse her ahırda yüzde 50 kayıp var. Üstelik TARSİM, şap hastalığından ölen hayvanları karşılamıyor. İlaç fiyatları denetimsiz bir şekilde arttı ve üretici satıcıların insafına bırakıldı” sözlerini kullandı.
‘Gıda güvenliği tehlikede’
Şap hastalığının sadece üreticileri değil, tüm toplumu etkilediğini kaydeden Gülistan Kılıç Koçyiğit şöyle konuştu:“Bu kriz sadece köylünün değil, hepimizin krizi. Süt üretiminde yüzde 30 ila 70 arasında kayıp yaşanıyor. Et ve süt üretimindeki düşüş, gıda enflasyonunu artıracak; dar gelirlinin ete ve süte ulaşması imkânsız hale gelecek. Bu kriz sadece kırsalda yaşayan üreticilerin değil, aynı zamanda biz tüketicilerin de krizidir. Şehirde yaşayan ve her gün köyde üreten insanların ürünleriyle beslenen bizler açısından, yani milyonlarca insan açısından büyük bir gıda krizinden, ciddi bir gıda güvenliği sorunundan bahsetmemiz gerekiyor.”
‘Yereldeki üreticiyi koruyan tarım reformları hızla hayata geçirilmelidir’
Tarım Bakanlığı’nın 2010’dan bu yana ithalata dayalı politikalar yürüttüğünü belirten Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Üretici gerçek anlamda desteklenmiyor. En ufak borcu olduğunda teşvik kesiliyor, ödemelere haciz konuluyor. Üretimden kopmamaları için özel teşvik ve destek programlarının açıklanması gerekiyor. İthalata dayalı hayvancılık politikasından hızla vazgeçilmeli; yereldeki üreticiyi, merayı ve aile üreticilerini koruyan tarım reformları acilen hayata geçirilmeli. Hayvan refahını gözetmeyen uygulamalara son verilmeli. Koruyucu veteriner hizmetleri yaygınlaştırılmalı; bu hizmetler kamusal nitelikte, ücretsiz, etik ve bilimsel temellere göre yürütülmelidir. Derhal harekete geçilmelidir” ifadelerini kullandı.
Gülistan Kılıç Koçyiğit konuşmasının devamında şunları ifade etti:“Her gelen skandal, bize daha da kötüsünün, daha da çürümüşünün olduğunu gösteriyor. Ülkede tuz kokmuş, su çürümüş; söz bitmiş durumda. Dün cemaat, sınav sorularını sızdırır, yandaşlarını üniversitelere alır, ışık evlerinde besler, büyütür ve stratejik kamu kurumlarına yerleştirerek ülkeyi ele geçirmeyi hedeflerdi. Artık bunun gibi uzun ve meşakkatli bir iş yapmıyorlar; doğrudan sahte diploma veriyorlar ve ülkenin en önemli kurumlarına, üniversitelere atıyorlar. Sahte diplomalı hukukçular, akademisyenler, inşaat mühendisleri, diş hekimleri ve hatta bazı iddialara göre siyasetçiler görüyoruz. Böyle bir ülkede hangimizin hukuk, yaşam ve sağlık güvenliğinden bahsedebiliriz ki? Milyonlarca genç çalışıp çabalıyor, büyük bir KPSS maratonundan geçerek işe girmeye çalışıyor. Ancak üniversiteye emek vererek giren ve bitirenler, bugün üç harfli mağazalarda kasiyerlik yapıyor; açlık sınırının altında çalışıyor ve yorgunluktan bayılıyorlar. Açık ve net bir şekilde, hukuk devleti ve bağımsız, tarafsız yargı ilkesinin ortadan kalktığını görüyoruz. Parlamentonun yürütme üzerindeki denetim yetkisi fiilen ortadan kaldırılmış durumda.”
Sahte diploma vurgusu
Gülistan Kılıç Koçyiğit, güvenlik soruşturmalarına da dikkat çekerek, “Kamuya alımlarda birçok kişiye güvenlik soruşturması yapılıyor. Özellikle Kürdistan’da yüzlerce genç güvenlik soruşturmasını geçemediği için hekimse atanamıyor, hâkim veya savcı olamıyor. Hatta bir danışman bile alınırken güvenlik soruşturmasından geçiriliyor; ufak bir protestoya katılmışsa veto ediliyor. Günün sonunda bu ülkeye emek veren, katkı sunacak insanlar sistem dışında kalırken, umutlarını kesip yurtdışına göç ediyor. Bu ülkedeki kodamanlar ise semirdikçe semirmeye devam ediyor. Van Büyükşehir Belediyemize kayyım atandı; yüzlerce işçi arşiv soruşturması nedeniyle işten atıldı. Bir yandan da e-Devlet sistemine sızan bir şebeke eliyle sahte diplomalı kişiler, sistemin en tepesine kadar yerleştiriliyor. Bu krizin ve skandalın üzerini kimse örtmeye kalkmasın” ifadelerini kullandı.
İşte cezasızlık politikası
Gülistan Kılıç Koçyiğit son olarak şunları söyledi: “Bir yandan, neredeyse çiftliğe dönmüş bir ülke gerçeği var. İsteyen istediğine diploma veriyor, isteyen istediğine vatandaşlık satıyor. Öte yandan, yaşam hakkını ihlal edenlere karşı bu ülkede sistematik olarak uygulanan bir cezasızlık politikası var. Bundan iki yıl önce Hakkâri Yüksekova’da bir uzman çavuş, 5 yaşındaki Erdem Aşkan’a aracıyla çarparak hayatını kaybetmesine neden oldu. Kamera kayıtları ortaya çıktı; söz konusu uzman çavuş hem aşırı hız yapıyor, hem hatalı sollama yapıyor, hem de makas atıyordu. Kendi kusuru ve kastı nedeniyle 5 yaşındaki bir çocuğu yaşamdan koparan kişi, yalnızca 1 yıl 8 ay ceza aldı. Hükmün açıklanması geri bırakıldı ve şu anda elini kolunu sallayarak aramızda dolaşmaya, görevini yapmaya devam ediyor. Bu, cezasızlık sistematiğinin açık ve net göstergesidir. Özellikle de Kürdistan’da, Kürt coğrafyasında ve Kürtlere karşı kolluğun işlediği cinayetlerde bu tabloyu görüyoruz. Her gün fabrikalarda, atölyelerde çocuk işçiler yaşamını yitiriyor. MESEM eliyle çocuk işçiliği resmileştirildi; çocuk emeği sistemin asıl iş gücü haline getirildi. Zırhlı araçların çarptığı çocukların ölümlerine kimse dönüp bakmıyor. Bu, sistematik bir cezasızlık politikasıdır.”