
İranlı Shaghayegh Noruzi: Direnişin tapusu kadınların elinde
- 09:02 14 Ocak 2024
- Güncel
Melek Avcı
ANKARA - İranlı aktivist Shaghayegh Noruzi, kadınların eylemlerinin tüm şiddete rağmen sürdüğünü, yeni bir ayaklanmanın da yakın olduğunu belirterek, “Bu direnişin tapusu kadınların elinde. Bunun teorisi bu protestoyu ileri taşıyor. Daha ne yapmalıyızı düşünmeli ve bunu toplum için daha anlaşılır hale getirmek için dikkatli olmalıyız. Kazanmanın tek ve en önemli yolu hükümeti devirme başarısı olacaktır” dedi.
Kürt kadın Jîna Emînî’nin katledilmesinin ardından İran ve Rojhilat’ta eylemler sürüyor. Eylemler sürerken aynı zamanda hükümetin kadınlara yönelik şiddeti de devam ediyor. Geçtiğimiz haftalarda, İran'da kadın hakları savunucusu Roya Heshmati, birkaç ay önce başkent Tahran'da başı açık şekilde çekilmiş fotoğrafını paylaştığı için 74 kırbaç cezasına çarptırıldı. İran hükümeti 3 Ocak'ta kırbaçlandığını ve başörtüsü takmadığı için para cezasına çarptırıldığını duyurmuştu. İnsan hakları kuruluşu Hengaw'a yazdığı mektupta yaşadıklarını anlatan Roya, kırbaçlama sırasında "Jin jiyan azadî” sloganı attığını ve "Esaret elbisesi yırtılmıştır. Esaretimizin kara gecesi şafak vakti olacak, bütün taze yaralar iyileşecek, bütün prangalar baltaya dönüşecek" dediğini belirtmişti.
İranlı aktivist Shaghayegh Noruzi JINNEWS’in yaşanan gelişmelere ilişkin sorularını yanıtladı.
“Bu günlerde direnişin asıl yüzü yine kadınlar. Kadınlar, zorunlu başörtüsü takmayı reddediyor ve başörtüsü takmadan sokağa çıkıp çalışıyorlar, halka açık yerlerde de bunu yapıyorlar. Bu hükümet için gerçekten büyük bir mesele çünkü zorunlu başörtüsü hükümetin bayrağı.”
*Öncelikle, İran’da tüm protestolar hükümetin baskı aracı olarak kullandığı şiddet ve katliamlara rağmen devam ediyor. En son yaşanan gelişmeler nelerdir?
Biliyorsunuz, şuan yaşanan hareketlilikte bir organizasyon eksikliği yaşanıyor. Sendikalar çalışıyor, örneğin işçi sendikaları grev yapıyor, örgütlenmeye çalışıyorlar, dilekçe yazıyorlar; öğretmen sendikaları bir araya gelmeye çalışıyor, aktifler ama bu günlerde direnişin asıl yüzü yine kadınlar. Kadınlar, zorunlu başörtüsü takmayı reddediyor ve başörtüsü takmadan sokağa çıkıp çalışıyorlar, halka açık yerlerde de bunu yapıyorlar. Bugünlerde direnişin en parlayan yüzü budur. Roya da bu örneklerden biridir. Hâlâ başörtüsü takmayı reddediyorlar ve hükümet bundan dolayı onlara saldırıyor, onları tutukluyor ve şiddet uyguluyor. Kadın direnişine karşı hükümet bu yöntemle direniyor. Bu eylemlerle baş etmenin hükümet için çok basit olmadığını bilmelisiniz çünkü kadınların hepsi örtü takmamayı bir protesto eylemine dönüştürerek reddediyor. Bu hükümet için gerçekten büyük bir mesele. Çünkü zorunlu başörtüsü hükümetin bayrağı; bu bayrağı varlıkları için tutmak istiyorlar, varlıklarının, kuruluşlarının bir sembolü ve kadınlar başörtüsüne direnerek onların varlığını reddetmiş oluyor. Bu nedenle hükümet için çok ama çok büyük bir zorluk haline geldiğini söyleyebilirim ve onlar bu mücadeleyi sürdürmeye devam ediyor. Yanı artık ayaklanmanın geldiği nokta, "kadın, yaşam, özgürlük" meselesidir ve bu aşamada direnişi yaşamın tüm alanı içinde tutmaya çalışıyorlar. Fakat İran'daki tüm aktivistlerin ve halkların bir sonraki ayaklanma için hazır olduklarını söyleyebilirim, hatta oldukça eminim bir sonraki ayaklanma dalgası çok yakın.
“Roya, bugünlerde İran'daki tüm kadınların yapmaya çalıştığı eylemlerin, direnişlerin bir sembolü haline gelen kadınlardan biri oldu. İran rejimi onun adını duydu ve ne yapmaya çalıştığını anladılar bu nedenle peşini bırakmıyorlar diyebilirim ve yakından izliyorlar.”
*Geçtiğimiz günlerde yine bir kadına dönük şiddet kamuoyuna yansıdı; Roya Heshmati baş örtüsünü reddettiği için defalarca kırbaçlandı. Ve şuan hala baskı altında. Kendisinin son durumuna ilişkin neler biliniyor?
Roya, zorunlu başörtüsüne karşıydı ve takmayan kadınlardan biriydi, kendisini önce tutukladılar sonra kırbaç cezası verdiler. Tutukluluk boyunca bu cezayı uyguladılar, yaptıkları tek şey bu. "Kadın, yaşam, özgürlük" sloganını atıyor ve bunu savunuyor. Bunun için onu gözaltına aldıklarında dahi başörtüsü takmayı reddetti. İstediklerini yaptıramadılar. Defalarca başını örtmesini istemişler, tehditler savurmuşlar fakat o bunu asla kabul etmedi. Bu nedenle Roya, bugünlerde İran'daki tüm kadınların yapmaya çalıştığı eylemlerin, direnişlerin bir sembolü haline gelen kadınlardan biri oldu. İran rejimi onun adını duydu ve ne yapmaya çalıştığını anladılar. Bu nedenle peşini bırakmıyorlar diyebilirim ve yakından izliyorlar. Hükümet, kendisinin tüm bağlarını, hakkında çıkan haberleri, sosyal medya paylaşımlarını her şeyi kontrol etmek için onu ve onun gibi kadınları izlemeyi sürdürüyor. Olan şu ki, onu toplumdan izole etmeye ve kimsenin ondan haber almamasını sağlamaya çalışıyorlar. Bundan dolayı tedirginiz ama bunun olmasına kimse izin vermeyecek. Çünkü böyle bir şey olursa ve izole etmeye çalışırlarsa medya ve aktivistlerle olan bağından uzaklaşırsa, iletişimi kesilirse daha çok baskı altında tutulacaktır. Kendisini kolayca baskılama yolunu bulmuş olurlar. Roya'nın bu izolasyona izin verecek bir kadın olduğunu düşünmüyorum. Halâ medyayla iletişime geçmesine ya da mesaj göndermesine izin vermiyorlar. Çünkü herhangi bir mesaj gönderirse onun direndiğini herkes duyacak. Gönderdiği bir mesajda rejime karşı direndiğine ve onların istediklerini yapmaya izin vermediğine dair bir haber aldık. Roya gibi birçok örnek var, bunlardan biri yazar Sepideh Rashnu. O tam olarak Roya gibi başka bir kadın ve zorunlu başörtüsü takmayı reddetmiş, onu tutukladılar ve hakkında bir itiraf attılar. Bütün bunları yaptılar ama o hâlâ sokakta ve başörtüsüz protesto yapıyor. İran'daki kadınların direnişiyle ilgili tüm dünyaya mesaj gönderiyor.
“Hepimize karşı olan rejime karşı, gelmesi çok yakın olan bir sonraki büyük ayaklanma için kendimizi seferber etmeye ve örgütlemeye çalışıyoruz. İnsanlar çok yakında keşfetmek istedikleri büyük bir enerji ile hükümete karşı yeniden birleşecek. Dolayısıyla bir sonraki ayaklanmanın sırf bunun için geleceği açık.”
*Her gün yeni bir mücadeleye ve eyleme tanıklık ediyoruz, kadınlar hükümete karşı bir mücadele halinde ve yaşamlarından vazgeçmiyorlar. Bu gücü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Açıkça söylüyorum, "kadın yaşam özgürlük / jin jiyan azadi" hareketinin bir sonraki adımı yine bir buçuk yıl önce gördüğümüz gibi büyük bir ayaklanma olacak. Bunu bekliyoruz ve aslında bir sonraki ayaklanma için kendimizi harekete geçirmeye çalışıyoruz. Tüm gruplar, feministler, işçiler, partiler, İran dışındakiler ve içindekiler. Hepimize karşı olan rejime karşı, gelmesi çok yakın olan bir sonraki büyük ayaklanma için kendimizi seferber etmeye ve örgütlemeye çalışıyoruz. Diğer yandan hükümetin kadına ve genel olarak topluma yansıttığı şiddetin boyutu da ortada. Yeni protestoların çok yakında yeniden gerçekleşeceği ve bunun ciddi bir şiddetle karşılaşacağı da çok yüksek bir ihtimal. Bunu istemiyoruz, bu şiddeti istemiyoruz ama şiddetin bir kez daha bir kadının canını acıtabileceği ve yine çok büyük bir trajediye yol açabileceği ortada. Bunu yaşananlardan görebilirsiniz. Dolayısıyla durum hükümet açısından çok hassas. İnsanlar çok yakında keşfetmek istedikleri büyük bir enerji ile hükümete karşı yeniden birleşecek. Dolayısıyla bir sonraki ayaklanmanın sırf bunun için geleceği açık, özellikle de İran dışındaki grupları harekete geçirmek ve sisteme karşı savaşmak ve bir sonraki ayaklanmada halka yardım etmek için oluşturmak istediğimiz sistem hakkında çok bilinçli olmalıyız. Amaç halkın tamamının sokağa çıkıp sisteme karşı mücadele etmesidir. Yani artık her ey kendimizi organize etmeye, kaynaklarımızı buna odaklamaya, harekete geçirmeye ve İran'ın içinde ve dışında bağlantıları sürdürmeye odaklanılıyor; aktivistlerin üzerinde çalıştığı ana şey budur.
“Bu direnişin tapusu kadınların elinde. Bunun teorisi bu protestoyu ileri taşıyor. Eylemler kadınların elinde ve bu böyle kalmalı. Çünkü toplumdaki en çok ezilen grupların devrime nasıl daha iyi bir öncülük yapabileceğine dair pek çok neden ve örnek var.”
*Kadınların yanı sıra bu protestolarda erkekleri de görmüştük, fakat ne yazık ki şuan yansıyan erkekler biraz daha geri çekildiği ve kadınların mücadeleyi götürdüğüdür. Böyle bir tespit yapılabilir mi?
Erkeklerin, Jîna Emînî’nin protestolarına katıldıkları doğrudur. Şu anda genel olarak harekete bir şekilde katılıyorlar. Ama büyük gerçek şu; Bu direnişin tapusu kadınların elinde. Bunun teorisi bu protestoyu ileri taşıyor. Bu özgür yaşam için ve toplumdaki belirli bir gruplar, kadınlar, etnik kimlikler üzerindeki ayrımcılık ve baskıya ilişkin kesişimsellik bakış açısıyla ilgilidir. İşte ayrımcılığın kesişiminden gelen protestoların ana enerjisi de buradan besleniyor. Yani şuna dikkat etmemiz önemli; eylemler kadınların elinde ve bu böyle kalmalı. Çünkü toplumdaki en çok ezilen grupların devrime nasıl daha iyi bir öncülük yapabileceğine dair pek çok neden ve örnek var. Diğer yandan evet, erkekler katılmaya çalıştı ama eylemler sırasında tam olarak ne olduğu konusunda biraz daha deneyim kazanıyoruz. Mesela hareketin ortasında şunu anladık; artık erkeklerin feminizm ve kadın hakları konusunda iletişim eksikliğimizin ve farkındalık eksikliğimizin olduğunu görebiliyoruz. Hareketin ortasında bu çok açık bir şekilde ortaya çıktı; tamam, katılıyorlar ama kadınları neden desteklemeleri gerektiğini tam olarak bilmiyorlar. Özgürlük için neden buna önem vermemiz gerektiği konusunda net bir fikirleri yok. Toplumda en çok ezilen grubun özgürlüğü için mücadele etmek gerekiyor. Bu fikir erkeklerin çoğunda açık ve anlaşılır değildi. Bunun farkına varmak bizim için aslında iyiye işaretti, özellikle çalışma yürüten feminist aktivistler için toplumda kadın hakları alanına dair olan bilgi eksikliğiyle başa çıkma konusunda ön açıcı oldu.
“Daha ne yapmalıyızı düşünmeli ve bunu toplum için daha anlaşılır hale getirmek için dikkatli olmalıyız. Kazanmanın tek ve en önemli yolu hükümeti devirme başarısı olacaktır.”
*Sizce çözüm nedir, kadınlar her gün sokakta ve çeşitli protestolar yapıyorlar ama bu eylemler şiddetle bastırılıyor. Daha fazla ne yapılabilir? Halk nasıl hareket etmeli?
Feminist grupların faaliyetlerinin sonunda İran gibi baskı altındaki bir toplumu "kadın yaşam özgürlük" gibi tek sloganla buluşturacak noktaya gelmesinden büyük mutluluk duyuyoruz. Bu bir zaferdi. Ama yine de şunu düşünüyoruz: Daha ne yapmalıyız ve bunu toplum için daha anlaşılır hale getirmek için dikkatli olmalıyız. Siyasal İslam hükümetinin yetkisi altında neler oluyor, azınlık gruplar neler yaşıyor, tüm toplumun bu gruplar için özel olarak mücadele etmesi neden önemli gibi soruları netleştirmek gerek. Kazanmanın tek ve en önemli yolu hükümeti devirme başarısı olacaktır. Benim kişisel fikrim şu; evet, erkeği eşitlik ve özellikle cinsiyet eşitliği konusunda bilinçlendirmeye enerji harcamamız lazım. Bu her zaman iyidir, ama aslında, feminist aktivist olarak sahip olduğumuz sınırlı kaynaklar var. Eril zihniyet ve erkekler siyasi liderliğinizi ve hareketinizi ele geçirmeye çalışıyor. Tüm sınırlı kaynaklarımıza rağmen yine de kadın gruplarına ve ayrımcılığa maruz kaldıkları noktalara odaklanmamız gerektiğini düşünüyorum. Tüm bu gruplar hareketin potansiyel müttefikidir. Benim düşünceme göre, etnik kadın gruplarıyla daha çok bir araya gelmemiz gerekiyor ve zaman, enerji harcamamız gereken budur. Böylelikle tüm toplum üzerinde daha iyi bir etki yaratacağımızı düşünüyorum.