‘Hapishanelerin olmadığı bir dünyayı inşa etmemiz gerek’
- 19:41 13 Ocak 2024
- Güncel
AMED - TJA’nın “Sessizlik Zinciri: Kadın Siyasi Mahpusların Etrafındaki Duvarları Yıkmak” şiarıyla gerçekleştirdiği konferansta konuşan avukat Altamira Guelbenzu Gonzola-IACTA, “Hapishanelerin olmadığı bir dünyayı birlikte inşa etmemiz gerek” dedi.
Tevgera Jinên Azad’ın (TJA), farklı ülkelerden kadınların da katılımıyla “Sessizlik Zinciri: Kadın Siyasi Mahpusların Etrafındaki Duvarları Yıkmak” şiarıyla Demir Otel’de gerçekleştirdiği iki günlük konferans verilen aranın ardından “Siyasi yargılamalar ve tutuklamalarda ulusal-uluslararası hukuk” başlıklı üçüncü oturumla devam etti.
‘Kapitalizm bir çeşit köleliği benimsedi’
Oturumun moderatörlüğünü avukat Ruken Gülağacı yaptı. Oturumda ilk olarak Avukat Dr. Diana Restrepo Rodriguez, “Latin Amerika Kadın Mahpushaneleri mücadelesi: Sessizlik, asimilasyon ve direniş” başlıklı konuya ilişkin sunum yaptı. Latin Amerika’daki kadın cezaevlerini anlatan Diana, kadınların yaşadıkları ve maruz kaldıkları hak ihlallerini anlattı. Ceza infaz yasasını anlatan Diana, batı dünyasında hapishanenin çıkışını ve kökenini değerlendirdi. Kapitalizmin gelişmesiyle modern hapishanelerin inşa edilmeye başladığına dikkat çeken Diana, “Modern hapishaneler 1600’lü yıllardan sonra açığa çıktı. Hapishane hem kefaret hem de üretim yeri olarak kullanılmaya başlandı. Kadın hapishanelerinde uygulanan politikalar daha sonra erkek hapishanelerinde uygulanıyordu. Kapitalizm bir çeşit köleliği benimsedi” diyerek kapitalizmin türlerine vurgu yaptı.
‘Sistem her türlü direnişi bastırmaya çalışır’
Cezaevlerinin kadın özgünlüğü düşünülerek değil erkeklere göre inşa edildiğini ifade eden Diana, “Hapishaneler kadınların adet koşullarına göre değil, erkeklere göre inşa edildi. Cezaevinde özgürlüğünden yoksun olan kadın sayısı erkek sayısından daha fazla olacak. Kadınların birçoğu uyuşturucu kaçakçılığı suçlamalarıyla tutuklu. Kadınlar en az ücret alanlar ve polisin müdahalesine en çok maruz kalanlar. Latin Amerika’da kadın hapishaneleri yüksek bir ahlaki içeriğe sahip. Sessizlik modern cezalandırma sistemi. Korkuyu teşvik etmek için hapishane insanları ayrıştırmaya, tecrit etmeye çalışır. Empati yaratmak yerine onu yok eder” diyerek Sakine Cansız’ın otobiyografisine vurgu yaptı.
‘Sessizliği bozmak çok önemli’
Cezaevinde bir araya gelmenin önemine işaret eden Diana, “Sistem her türlü direnişi bastırmaya çalışır. İşkenceyle elde edilemeyen şey ödüllerle elde ediliyor. Korku kendimize ve başkalarına ihanet etmemize neden olur. Bu nedenle sessizliği bozmak çok önemli. O nedenle biz kadınların cezaları ortadan kaldıramadığımız müddetçe özgür olamayacağımızı hatırlatmak isterim. Jin, jiyan, azadi” dedi.
Ardından avukat Maria Kristina Conti-NUPL, “Filipinlerde hukuk mücadelesi: Kadın siyasi mahpusların ulusal ve uluslararası hukuk aracılığıyla savunulması” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Maria, yasal ve hukuki işleyişlere, başvuru mercilerine değindi.
‘Artık bir toplulupu birlikte oluşturmamız gerekiyor'
Sonrasında avukat Altamira Guelbenzu Gonzola-IACTA, “Kadın siyasi mahpusları savunmada uluslararası kurumların rolü Katalan örneği” başlıklı konuya dair sunum yaptı. Bir kısım davaya ve hapis cezası alan kadınlara dair süreçleri anlatan Altamira, projelerinden bahsetti. Cezaevindeki kadınların sağlık sorununa dikkat çeken Altamira, cezaevlerindeki intihar vakalarının normalden çok daha fazla olduğunu ifade etti. Katalan cezaevlerinde mülteci kadınların daha çok bulunduğunu belirtti. Katalanya’da çocukların 3 yaşına kadar cezaevinde anneleriyle birlikte kalabildiğine dikkat çeken Altamira, “Artık bir topluluğu birlikte oluşturmamız gerekiyor. Hapishanelerin olmadığı bir dünyayı birlikte inşa etmemiz gerekiyor” dedi.
Kürt kadın mücadelesinde yargının yaklaşımına dikkat çekildi
Oturumun son konuşmasını Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) avukatı Ebru Akkal, “Kadın siyasi mahpuslar için hukuki savunuculuk stratejileri Türkiye örneği” başlıklı sunum yaptı. Ebru, “Kadın mücadelesi güçlendikçe devletin zor aygıtları da artıyor. Son yıllarda kadın kurumlarının kapatıldığı, yargısal baskının arttığını görmek zor değil. Kürt Sorunu doğrultusunda Kürt kadının maruz kaldığı baskılar iki kat artıyor. Tüm baskı maddeleri önce Kürtler üzerinde uygulanıyor. Kürt kadınlarına yönelik baskılar Türkiye’deki diğer kadınlara da yansıyor. İstanbul Sözleşmesi’nin bir gecede iptal edilmesine karşı kadınların direnişi çok önemli. Öyle ki İstanbul Sözleşmesi’nin iptalini protesto eden kadınların davasını protesto eden kadınların yargılaması devam ediyor. AKP’nin siyasi iktidarının kadına yaklaşımının, bakış açısının bir örneği bu. Rosa Derneği, TJA, KJA’nın baskılanması, kapatılması, davaları aynı gerekçelerle oluşturuldu. 8 Mart eylem ve etkinliklere katılmak, eşbaşkanlığı savunmak, anadilde yaşamı savunmak” diyerek Kobanê Davası’na dikkat çekti.
Garibe Gezer’e de vurgu yapan Ebru, infazı yakılan ve tahliyesi engellenen tutsakların durumuna dikkat çekti.
‘Tövbe etmiyoruz, direniyoruz’
Konuşmaların ardından günün kapanış konuşmasını yapan Amed Milletvekili Ceylan Akça, “Çocukluğumuzun ilk gulyabanisi Amed Cezaeviydi. Tövbe etmiyoruz, direniyoruz” dedi.
Konferans yarın “Medya ve basın, “Hukuk ve hak savunuculuğu”, “Sanatın gücü” ve “Siyasetin misyonu” başlıklı atölye çalışmalarıyla devam edecek.