TJA’nın konferansında konuşan kadınlar barış mesajları verdi
- 17:23 13 Ocak 2024
- Güncel
AMED - TJA’nın “Sessizlik Zinciri: Kadın Siyasi Mahpusların Etrafındaki Duvarları Yıkmak” şiarıyla gerçekleştirdiği konferansta konuşan kadınlar, onurlu bir yaşam ve barış mesajları verdi.
Tevgera Jinên Azad’ın (TJA), farklı ülkelerden kadınların da katılımıyla “Sessizlik Zinciri: Kadın Siyasi Mahpusların Etrafındaki Duvarları Yıkmak” şiarıyla Demir Otel’de gerçekleştirdiği iki günlük konferans verilen aranın ardından ikinci oturumuyla devam etti.
‘Her kadın politik bir tutsak’
“Siyasi kadın mahpus deneyim ve mücadeleleri” başlıklı oturumun moderatörlüğünü Ayşe Düzkan üstlendi. Cezaevinde olan her kadının politik bir tutsak olduğunun altını çizen Ayşe, “Kendilerine eziyet eden erkeklerden kurtulmak için onları öldürmek zorunda kaldıkları için cezaevindeler. Bunun sebebi politiktir. Bu kadınların birçoğunun hiçbir meslekleri olmadığı için faklı nedenlerle cezaevine giriyor. Bunlar politik gerekçeler. Mücadele eden bütün politik tutsakları selamlıyorum” diyerek, 1989 yılındaki cezaevi deneyimini ve dayatılan “tek tip elbise” uygulamasına karşı mücadele pratiklerini paylaştı.
‘İsrail askerleri ben 16 yaşındayken beni tecavüzle tehdit ettiler’
Konferansın ikinci oturumunda ilk söz alan Filistinli aktivist Kifah Afifi, “Filistinli kadın siyasi mahpusların deneyim ve mücadeleleri” başlıklı konuya dair konuştu. Sözlerini cezaevlerindeki tutsakları selamlayarak başlayan Kifah, geçmiş yıllarda Filistin’den göç etmek zorunda kaldığını belirtti. Mülteci olduğunu ifade eden Kifah, savaşın ardından kardeşlerinin cenazelerine dahi ulaşamadığını belirtti. Yurtseverliğin anlam ve önemine vurgu yapan Kifah, mülteciliğin zorluklarına dikkat çekti. Kifah, “Ben 12 yaşında bir çocukken tutuklandım ve yaralandım. Ben vatanım için mücadele ederek, silah kaldırdım. Tutukluluk sürecimde çok zor zamanlar geçirdim. Ama vatanım için yaptım her şeyi. İsrail askerleri ben 16 yaşındayken beni tecavüzle tehdit ettiler. 16 yaşında, tecavüzün ne olduğunu bilmeyen bir çocukken onlara, ‘Siz vatanıma tecavüz ettiniz’ dedim. Ben 16 yaşındaydım ve benim hayallerim vardı. Çok kötü koşullarda kaldım, işkence gördüm. Her türlü kötü muameleye maruz kaldım. Biz artık kadınlar olarak uyanmamız gerekiyor ve tüm dünya kadınları olarak bir olmamız gerekiyor. Şu anda Filistin’de 76 kadın tutsak var. Bu sayı daha fazla. Bu isimler arasında yaşlı kadınlar ve çocuklar da var. Bu rakam geçen haftanın rakamları. Tecrit koşullarında tutuluyorlar. Biz halk olarak hayatı seviyoruz. Ve onurlu bir yaşam sürmek istiyoruz” diye vurguladı.
‘Bebeğe tecavüz ettiler’
Kaldıkları hapishanenin “ölüm hapishanesi” olduğunu ifade eden Kifah, “Keşke bedenimi size gösterebilseydim” diyerek maruz kaldığı işkencelere dikkat çekti. Tutsaklığın mücadelenin başlangıcı olduğunu aktaran Kifah, “Kadınların maruz kaldığı şeyler hayal ettiğinizin ötesinde. Aşağıdan (genital bölge) bize elektrik verdiler. Bunun insanlığa sığan bir yanı var mı? Hristiyanların günlerinde ve yılbaşında bize elektroşok veriyorlardı, soğuk suyla işkence ediyorlardı. Derimizi kazıyorlardı. Bize sadece aylık dönemlerimizde (regl) işkence ediyorlardı. O süreçlerde kanlar altımızdan akıyordu. 80 yaşında bir kadın vardı ve hiç unutmuyorum ‘köpek’ gibi zıplatıyorlardı. 3 aylık bebeğe tecavüz ettiler. Bu işkencelerin bize uygulandığını hiç duydunuz mu? Üzerimize köpek saldırtıyorlardı. Vücudumuzdan kan akıyordu. Hiçbir hak örgütü bizim nerede olduğumuzu bilmezdi. O hapishanede ölebilirdim. Çok soğuktu, yaralarımızın üzerine buzlu suyla işkence ediyorlardı ve çok üşüyorduk. Tüm işkencelere rağmen davamızı biliyorduk. Vatanımız için direniyorduk. Ne yaparlarsa yapsınlar sabrediyorduk. Çünkü, devletten mahrum olan kişi her şeyden mahrumdur. Sizi dinlerken kendimi paralıyordum. Kadınların cezaevlerinde neler yaşadığını anlıyorum. Aynı acıları yaşıyoruz. Hapishanede bizler isimlerimizle değil bize verilen numaralarla sesleniyorlardı. İsimlerimizi bilmezdi kimse. Cezaevinden çıktığımızda isimlerimizi unutmuştuk. Amaçları bize isimlerimizi unutturmaktı. Bunlara karşı tek vücut direnmeliyiz. Kürtlere selam olsun. Gazze’deki halkımıza özgürlük diliyorum” diye konuştu.
‘Kadınları günde 5 defa namaz saatlerinde dövüyorlardı’
Ardından söz alan İranlı aktivist Ghanbar Pour Bashkendi “İran’daki kadın siyasi mahpusların deneyim ve mücadeleleri” başlıklığı altında konuştu. Deneyimlerinden bahseden Ghanbar, cezaevindeki işkencelere dikkat çekti. Tek isteğinin İran’ın güzelleşmesi olduğuna vurgu yapan Ghanbar, “Tek başıma bir hücrede tutuldum. Kimseyle iletişimim yoktu ve sadece yemek verildiğinde kapım açılıyordu. Arada imamlar gelip bana ‘pişman mısın’ diye soruyorlardı. Bütün zindanları sorguya aldılar. Bize ‘münafık’ dedirtmeye çalışıyorlardı. Kendilerine itiraz eden ve namaz kılmak istemeyen erkekleri idam ediyorlardı, kadınları ise günde 5 defa namaz saatlerinde dövüyorlardı. İran ve Kurdistan’ın birçok kentinde ‘Jin, jiyan, azadi’ sloganı için birçok kadını gözaltına aldılar” diyerek Sanandaj’da 15 yaşında katledilen ve cenazesi ailesine teslim edilmeyen bir çocuğu anlattı.
Zeynep Celaliyan’a dikkat çekti
Kürt kadın hasta tutsak Zeynep Celaliyan’a dikkat çeken Ghanbar, “Zeynep 16 yıldır cezaevinde bir hasta tutsak. Ama hastaneye götürülmüyor” diye hatırlattı. Kadınların çeşitli işkence ve tecavüze maruz kaldığını kaydeden Ghanbar, İran’da hala idamın var olduğunu vurguladı. Tutuklandığında Marksist olduğunu kaydeden Ghanbar, İran için sosyalizm istediklerini ifade etti.
‘Özgürlük hareketleri olarak ortak bir yolda yürüyoruz’
Sonrasında, “Basklı kadın siyasi mahpusların deneyim ve mücadeleleri” başlığıyla aktivist Itziar Martinez söz aldı. Cezaevi direnişine dikkat çeken Itziar, “Özgürlük hareketleri olarak ortak bir yolda yürüyoruz. Biz hepimiz baskıcı rejimlerin neler yaptığını, hangi yol ve yöntemlere başvurduğunu biliyoruz. Ancak bunların farklı süreçlerde farklı şekiller aldığını da biliyoruz. Hepimizin kamu politikalarının ortaya çıkardığı politikaları açığa çıkarmak zorundayız. Barış sürecine dikkat çekmek istiyorum” diyerek İspanyolların barış sürecine vurgu yaptı.
‘Umarım barış ve adalet süreçlerinde rol oynayabiliriz’
Bask mücadelesine de değinen Itziar, “Bizleri cezaevlerinde politik rehine olarak tutuyorlar” diyerek kadınların cezaevinde yaşadıkları işkence yöntemlerine vurgu yaptı. Ayakta kalabilmek ve politik olabilmek gerekiyor. Umarım barış ve adalet süreçlerinde rol oynayabiliriz” dedi.
Kurdistan’daki kimyasal silah kullanımına dikkat çekti
Oturumun son konuşmasını “Güney Kürdistan’daki Kürt kadın siyasi mahpusların deneyim ve mücadeleleri” başlığıyla aktivist Mihreban Ali gerçekleştirdi. Baas rejiminin Kürtlere yönelik işkencelerine dikkat çeken Mihreban, Kurdistan’ın kimyasal silahlarla vurulmasını hatırlattı. Kadınların savaş sürecinde maruz kaldıkları işkenceye değinen Mihreban, tutsak kadınlara vurgu yaptı.
Konuşmaların ardından soru cevap kısmına geçildi.
Soruların yanıtlanmasının ardından konferansa kısa bir ara verildi.