Farklı yaşamlar aynı sözde buluşuyor: Özgürlük (8)

  • 09:01 8 Kasım 2025
  • Dosya
Fabrika işçisi: Alın terinin cinsiyeti yok 
 
İZMİR - 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne yaklaşırken,  yaklaşık bir yıldır grevde olan Temel Conta işçisi Sinem Kaya, emeğe ve kadın direnişine yönelik şiddeti anlattı. Sinem Kaya, “Biz kadınlar da ev geçindiriyoruz, emeğimizin hakkı için direniyoruz” dedi.
 
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü yaklaşırken, kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesi yalnızca sokakta değil, işyerlerinde, fabrikalarda, üretim alanlarında da büyüyor. Kadına yönelik şiddet artık sadece fiziksel değil; emekte, sömürüde, güvencesizlikte, ücret eşitsizliğinde ve sendikal hak gasplarında da kendini gösteriyor. Kadınlar, hem yaşam hakkı hem de emeğinin hakkı için ataerkil, kapitalist düzene karşı mücadele ediyor.
 
Erkek-devlet şiddetiyle iç içe geçmiş ekonomik sömürü, kadınların hem bedenine hem emeğine yönelen çok katmanlı bir şiddet biçimi olarak her gün yeniden üretiliyor. Kadınlar, sadece hayatta kalmak için değil; onurlu bir yaşam ve insanca çalışma koşulları için de direniyor.
 
Dosyamızın bu bölümünde, yaklaşık bir yıldır grevde olan Temel Conta işçisi Sinem Kaya, emeğe yönelik sömürüyü, fabrikalarda kadınlara dayatılan psikolojik şiddeti ve kadınların örgütlü direnişinin önemini anlattı. 
 
‘Sendika hakkımız gasp ediliyor’
 
Temel Conta’da 11 yıldır çalışan Sinem Kaya, kadın emeğinin değersizleştirildiğini ve sendikal hak taleplerinin karşılıksız bırakıldığını kaydetti. 10 Aralık 2024’te greve başladıklarını belirten Sinem Kaya, “Taleplerimiz sendika hakkımızın kabul edilmesi. Sendikalı bir şekilde çalışmak önceliğimiz. Mahkemeler bitti, sendika yetki sahibi ama işveren masaya oturmuyor. Yani toplu iş sözleşmesi imzalanmadı. Burada belki şöyle düşünenler olabilir: Temel Conta işçilerinin istekleri, talepleri çok mu yüksek? Hayır, biz herhangi bir rakam hiçbir zaman telaffuz etmedik. Sendika hakkımızı kullanmak ve kabul ettirmek için mücadele ediyoruz. Anayasal hakkımız gasp ediliyor. Bu mücadelenin sürmesi de bundan” dedi.
 
‘Kadın olmanın yükü ağır’
 
Kadın olmanın her alanda zor olduğunu dile getiren Sinem Kaya, fabrikadaki cinsiyetçi iş bölümüne vurgu yaptı. Sinem Kaya, “Kadın olmanın yükü çok ağır. Biz bu fabrikaya girdiğimizde preslerde erkek çalışanlar ağırlıktaydı. Ama aynı işi daha ucuza kadınların yaptığını anlayınca kadın presçiler yetiştirmeye başladılar. Ben de onlardan biriyim. Burada çıraklıktan yetiştim, 11 yılda da usta işçisi oldum. Makine pres operatörüyüm. Ama işveren hiçbir zaman çıraklıktan ustalığa yükselmemi kabul etmedi. Çünkü bu yükselişi kabul ederse bana zam yapmak zorundaydı” diye belirtti.
 
‘İşveren bizi birbirimize düşürdü’
 
Kadın ve erkek işçiler arasında bilinçli olarak yaratılan bu çatışmanın sömürüyü derinleştirdiğine dikkat çeken Sinem Kaya, “Ama bizi aslında şöyle de baskıladı: İçeride çalışan erkek işçilerle baskıladı. Erkek elemanlar ücretlerine zam isteyince işveren, ‘Size verirsem kadınlara da vermek zorundayım’ diyerek aslında bir cinsiyet çatışması başlattı. Erkek arkadaşlarımızın hepsi bizden büyüktü. Bizi, onların işini elinden alıyormuşuz gibi gördüler. Onların emeğinin karşılığının bizim yüzümüzden verilmediğini düşündüler. Açıkçası bunu onlara kabul ettirmek çok uzun sürdü. Çünkü asıl mesele şuydu: Ne biz emeğimizin karşılığını alabiliyorduk, ne onlar emeğinin karşılığını alabiliyordu. Ama işveren, bizim aramızdaki çatışmayı fırsata çevirdi” ifadelerini kullandı.
 
‘Erkek işçiler kadın işçilerden daha yüksek maaş almak istiyor’
 
İşverenin asgari ücretle kendilerini çalıştırdığını aktaran Sinem Kaya, yeni çalışmaya başlayan işçilerin “Kadınlardan daha fazla almalıyız” dediğini belirtti. Sinem Kaya, “‘Biz erkeğiz, ev geçindiriyoruz’ sözlerini çok duyduk. ‘Biz kadınlardan daha fazlasını hak ediyoruz. Biz ev geçindiriyoruz. Biz daha ağır iş yapıyoruz’ cümleleri özellikle yeni başlayan erkek işçilerin her zaman dilindeydi. Aslında aynı işi yapıyoruz, aynı şartlarda çalışıyoruz. Bunu söyleyince, ‘Bak senin yaptığın işi ben de yapıyorum. Bir kadın olarak benim de emeğimin hakkı bu değil’ dediğimde, ‘Biz ev geçindiriyoruz’ demeye devam ettiler. Oysa kadınlar da ev geçindiriyor, biz de çocuk bakıyoruz” diye konuştu.
 
‘Kadınlarla yükümüzü paylaştık’
 
Kadınların üretim sürecinde ucuz iş gücü olarak görülmesinin sömürüyü derinleştirdiğini vurgulayan Sinem Kaya, kadın çalışma arkadaşlarıyla geliştirdikleri dayanışmayı anlattı: “Birbirimizin yükünü paylaştık, birbirimizin sorunlarını paylaştık. Evden acil bir telefon geldiğinde izin almaya çalışırken, beyaz yakalar sadece ‘İzin verelim mi, vermeyelim mi?’ diye tartışırken biz arkadaşımızı aşağıda bekledik. ‘Eve gitmek için yol paran var mı?’ diye sorduk. Ya da bir şey olduğunda tek başına kimsenin sorumluluk almasına izin vermedik. Eğer bir kişi hesap verecekse, bu hepimizi ilgilendiren bir konu dedik ve hep şunun bilincindeydik: Bugün bana yapılan, yarın Simay’a ya da Şadiye’ye de yapılabilir. Bir şey yapıldığında sadece o kişiye yapılmıyor, bunun arkası gelir düşüncesi hep vardı. O yüzden de birbirimizi her zaman içeride koruduk.”
 
‘İşçiler haklarını bilmiyor’
 
Kadın işçilerin haklarını bilmediğini, ancak bunun sadece kadınlarla sınırlı olmadığını ifade eden Sinem Kaya, “Biz işçiler haklarımızı bilmiyoruz. Greve çıktığımız 10 Aralık 2024’te fabrikadan çıkarken çok yorgunduk. Ciddi bir sömürü vardı, kölelik sistemi hâkimdi içeride. Bu gerçekten söz olarak değil; emeğimiz sonuna kadar sömürülüyordu ve emeğimizin hakkını hiçbir zaman alamadık. Bunun yanında bir de insanlık onurumuz ayaklar altına alındı Temel Conta Fabrikası’nda. Kapının önüne çıktığımızda her gün bir hakkımızı öğrendik. Bugün, içerideki arkadaşlarımızla konuştuğumuzda ‘Kendinizi ezdirmeyin. Çünkü bu onun hakkı değil, sizin hakkınız’ diyebiliyoruz. Ama bunu biz kapının önünde öğrendik. İçeride çalışırken haklarımızın farkında değildik” sözlerine yer verdi.
 
‘En büyük gücümüz örgütlülüğümüz’
 
Temel Conta’da kadınların sadece ekonomik değil, psikolojik ve yapısal şiddete karşı da direndiğini vurgulayan Sinem Kaya, örgütlenmenin önemine dikkat çekti: “Bir kere bizim en büyük gücümüz örgütlü gücümüz. Biz kadınlar gerçekten örgütlenmeliyiz. Çünkü biz birleştikçe güçlüyüz. Birbirimize yapılan haksızlığa göz yumuyoruz, kafamızı çeviriyoruz, görmezden geliyoruz. Ya da o kişinin yanında olmuyoruz. Bugün Sima’ya yapılan, Şadiye’ye yapılan haksızlık yarın bana gelecek. Sırayla ilerliyor çünkü. O yüzden iş yerlerinde örgütlenmek, sendikalaşmak gerekiyor ve bu mücadelenin öncülüğünü de kadınlar yapmalı. Çünkü biz kadınlar daha cesuruz, bunun üzerine gidebiliyoruz. Biz gerçekten bir şey istedik mi sonuna kadar savaşmasını çok iyi biliyoruz. Ev geçindiriyoruz. Bizim de çocuklarımız okuyor. Bizim de evimiz kira ve günümüz şartlarında evli çiftlerin mutlaka çalışması gerekiyor çünkü tek maaşla geçim imkânsız. O yüzden artık eve ‘ek gelir’ gibi görünmemeliyiz. Hani kadınlar ek gelir sağlar, evi geçindiren erkek olur denir ya, hayır; evi kadın ve erkek birlikte geçindiriyor. Bunu kabul etmemiz gerekiyor. O yüzden de kadınlar bu işte gerçekten öncü olmalı, korkmamalılar.”
 
‘Kadınlar olarak birbirimize sahip çıkmalıyız’
 
Kadınların her alanda şiddete uğradığını belirten Sinem Kaya, şiddetin büyümesinin sebebinin yeterince ses çıkarılmaması olduğunu söyledi. Görmezden gelmenin şiddeti büyüttüğünü ifade eden Kaya, “Tıpkı içeride, 50 yıllık bir firmanın sömürüyü her gün gitgide büyütmesi gibi şiddet de öyle. Görmediğimiz, duymadığımız her şiddet, her boyun eğiş aslında onu daha da büyütüyor. O yüzden sessiz kalmamak ve dayanışmayı büyütmek gerekiyor. Bugün bir kız kardeşimize uygulanan şiddet, ister sözlü ister fiziksel olsun, buna sessiz kalmamalıyız. Bu şiddeti kabullenmemeli, karşısında durmalı ve birbirimize güç vermeliyiz. Belki o an o yıprandığı için sessiz kalabilir ama o şiddet karşısında biz kız kardeşleri olarak devreye girmeliyiz. Önce biz sahiplenmeliyiz, kadınlar sahiplenmeli. Şiddetin karşısında durmalı, ortak ses yükseltmeli ve birbirimize sahip çıkmalıyız” diye kaydetti.
 
‘Örgütlüysek gücümüz var’
 
Temel Conta’da kadına yönelik şiddet, baskı ve mobbingin sürdüğünü belirten Sinem Kaya, kadınlar olarak bu şiddete sessiz kalmadıklarını söyledi:
“Biz Temel Conta işçileri olarak artık boyun eğmek istemiyoruz. Bunun için mücadelemiz zafere kadar devam edecek. Sendika ve örgütlenme çok önemli. Biz birsek, teksek hiçbir gücümüz yok. Örgütlüysek gücümüz var. Bu sadece sendikal alanda değil, kadına yönelik şiddete karşı mücadelede de aynı şekilde birleşmeliyiz. Birbirimize sahip çıkmalıyız. Yakınlarımızdan bize destek olanlar da var ama şu sözleri söyleyenler de var: ‘327 gündür orada yağmur yediniz, soğuğu yediniz. Hani ne kadar daha devam edecek?’ Biz hakkımız olanı istiyoruz, fazlasını değil” dedi.
 
‘Alın terinin cinsiyeti yok’
 
25 Kasım vesilesiyle kadınların karşı karşıya kaldığı her türden şiddetin birbirine bağlı olduğuna dikkat çeken Sinem Kaya, “Bugün bu hakkımızdan vazgeçersek çocuklarımıza gerçekten miras olarak bırakabileceğimiz hiçbir hak olmayacak. Hakkımız için mücadele ediyoruz. Ama aynı zamanda da şunu söylemek istiyorum: Erkekler şunun arkasına sığınıyor; ‘Biz ev geçindiriyoruz.’ Biz kadınlar da geçindiriyoruz. Alın terinin cinsiyeti yok. Kadın da aynı teri akıtıyor, erkek de aynı teri akıtıyor. Biz içeride erkek arkadaşlarımızla aynı işi yapıyorduk. O yüzden, eğer bir erkek emeğinden ve hakkından vazgeçmeyi düşünmüyorsa, biz kadınlardan da emeğimizden, hakkımızdan vazgeçmemizi beklemesinler” diye konuştu. 
 
Yarın: Şiddete karşı çözüm toplumsal dönüşüm