Birlikteyken dönüşüyoruz: Kadınların ortak yürüyüşü

  • 09:05 22 Mayıs 2025
  • Güncel
Dilan Babat
 
HABER MERKEZİ - NADA’nın Silêmanî’de gerçekleştirdiği kongresinde, tarihsel sorumluluk ve mücadele birliği sözü ortaya çıkarken, 21’nci yüzyılın umudunun kadınların ellerinde olduğu bir kez daha kongre ile ortaya konuldu.
 
Güvenlik gerekçeleriyle bir yıl ertelenen Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesel Demokratik Kadın Koalisyonu’nun (NADA) 1'inci Kongresi, 15–17 Mayıs tarihlerinde Silêmanî’de gerçekleştirildi.  NADA'nın kongresine katıldığım an, içimde tarifsiz bir kıpırtı başladı. Oraya sadece bir gazeteci olarak gitmemiştim; aynı zamanda bir kadın, bir tanık, bir yol arkadaşı olarak da oradaydım. Dünyanın dört bir yanından gelen kadınların arasında olmak, bir anda kendimi evimde hissettirdi. Farklı diller konuşuyorduk belki ama kalbimiz aynı dili biliyordu: Mücadele, dayanışma, umut.
 
Buradayız ve birlikteyiz
 
 
Salona adım attığımda hissettiğim ilk şey, gözle görülmeyen ama ruhla hissedilen bir güçtü. Her bir kadın, yanında binlercesinin sesini taşıyordu sanki. Hayat hikayeleri, yaşadıkları zorluklar, başardıkları şeyler birbirine dokunarak büyük bir ilhama dönüşüyordu. Göz göze geldiğimiz anlarda bile bir sessiz anlaşma vardı: “Buradayız ve birlikteyiz.” Orada olmak, bana kadınların bir araya geldiğinde nasıl da güçlü, nasıl da dönüştürücü olabileceğini bir kez daha gösterdi. Bu güç sadece bireysel değil; bu, birlikte yürümekten doğan bir güç. Sessiz kalmayan, geri adım atmayan, birbirini dinleyen, destekleyen bir güç.
 
Acı ve direnişin sesi
 
19 farklı ülkeden 200 kadın delegenin katılımıyla yapılan bu buluşma, yalnızca bir kongre değil, aynı zamanda tarihe kadınların direnişini ve umutlarını yazdığı bir sahneye dönüştü. Silêmanî’nin dağlarıyla çevrili atmosferinde, üç gün boyunca yankılanan ses, yalnızca konuşmaların değil, yüreklerin, acıların ve direnişlerin sesi oldu. Bu kongrede; savaş, yıkım, sömürü ve eril şiddetin tüm yüzleriyle kadınlar üzerindeki etkileri derinlemesine tartışıldı. Ancak aynı zamanda, bu yıkıma karşı kadınların ördüğü umut, özsavunma ve özgürlük ağı da örneklerle gözler önüne serildi.
 
 
Hakikatin çığlığı
 
“Bu bir 3. Dünya Savaşı değil, kadın-kırım savaşıdır!”, “Kadına karşı ataerkil tahakküm aracı olarak ulus devlet modeli ve demokrasinin olmayışı”, “Siyasal İslam’ın yükselişinde araçsallaştırılan kadın bedeni”, “Ataerkil sistemin hukuk yoluyla kadın kırımını meşrulaştırması”, “Kadın mücadelesinde NGO’ların rolü”, “Kadınların özsavunma sistemini örmesi” vb. Kongrede işlenen başlıklar, çağımızın gerçekliğini çıplak bir biçimde ortaya koyarken, her başlık, yüzyıllardır bastırılmış bir hakikatin çığlığı gibiydi. Kadınlar; Sudan’dan Yemen’e, Afganistan’dan,  İran’a, Tunus’a kadar benzer baskı biçimlerinin altında ezilse de, kongre bu ezilmişliği birleştiren ve dönüştüren bir güç haline getirdi.
 
'Ulus-devlet değil, demokratik konfederalizm yaşatır'
 
Tartışmalarda sık sık dile getirilen bir diğer gerçeklik ise ulus-devlet sisteminin kadına karşı yürütülen tahakkümdeki merkezi rolüydü. Bu noktada, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın paradigması; yalnızca bir teorik referans değil, aynı zamanda dünyanın dört bir yanındaki kadınlar için bir ilham ve çıkış yolu olarak öne çıktı.
 
 
Kadınların dile getirdiği gibi: “Ulus-devlet, egemenliğin ve erkekliğin yeniden üretim merkezidir.” Abdullah Öcalan’ın Demokratik Konfederalizm anlayışı ise, kongrede yalnızca teorik bir öneri değil, sahada kendini sınamış bir alternatif olarak sık sık örneklendirildi. Kadınlar, farklı coğrafyalardan ama aynı yaralardan gelen anlatılarıyla bu paradigmanın evrenselliğini bir kez daha ortaya koydu.
 
Diller ayrıydı, acılar aynı: Umutla sarıldılar
 
Kongrede yalnızca savaş ve yıkım değil; aynı zamanda umudun, dayanışmanın ve ortak geleceğin de sözü vardı. Sudan’da kadın sünneti hâlâ devam ederken, İran’da Pexşan Ezîzî ve Werîşe Muradî’ye verilen idam kararları, Yemen’de kadınlara yönelik katliamlar, tecavüzler ve şiddet, Afganistan’da katılan ve asla maskelerini yüzünden çıkarmayan gerçeklik…Her anlatı, yürek burkarken, aynı zamanda direnişin ortak zemini haline geldi. Birbirini tanımayan ama aynı acılarla yoğrulan kadınlar; diller farklı olsa da gözleriyle anlaştı. Sarıldılar, konuştular ve güldüler. Rojava’dan gelen kadınlarla devrimin izlerini taşıyan konuşmalar yapıldıkça, salonda gözle görülür bir heyecan yayıldı. Her kadın, bu paradigmanın bir parçası olmak istediğini hissetti. Çünkü özgürlük, yalnızca bir hedef değil, ortak bir yaşam biçimiydi.
 
Kadın mücadelesi için özsavunmanın önemi
 
Kongrede, PKK kurucularından Sakine Cansız’ın yaşamı ve mücadelesi örnek olarak verildi. YPJ’nin ordulaşma süreci sinevizyon gösterimiyle anlatıldı. Bu, kadınların yalnızca mağdur değil, aynı zamanda mücadele eden, özsavunmasını inşa eden ve tarih yazan öznelere dönüştüğünü gösterdi.
 
 
21'inci yüzyılın umudu kadınların ellerinde
 
Kongre; kadınların ortak mücadelesi, yalnızca özgürlüğün değil, aynı zamanda barışın, doğanın, yaşamın da teminatı oldu. 21. yüzyılın kurtarıcı paradigması olarak önerilen demokratik konfederalizm, kongrede yankılanan tek sesin adıydı. Bu ses, Silêmanî’den yükseldi ama yeryüzünün dört bir yanına umut olarak yayılırken, kongrenin son gününde açıklanan “Kadın Devrim” belgesi ise kadınların onayından geçti. “Kadın Devrim” belgelerinde her geçen bir madde kadınların mücadelelerinde daha fazla büyütme sözü verilirken, İran’da “Jin jiyan azadî”nin yalnızca bir slogan değil bir yaşamın teminatı olduğu da kaydedildi.
 
Ulusal kadın birliği vurgusu
 
 
Kongre, sonuç bildirgesiyle son bulurken, kadınların yalnızca kendi yaşamları değil, insanlığın ortak geleceği için de şiddetsiz ve sömürüsüz bir dünya kurma gücüne sahip olduklarını gösterdi. Bildirge, günümüz dünyasında kadın mücadelesi ve örgütlenmesinin artık bir seçenek değil, tarihsel bir zorunluluk olduğunu vurgularken, ulusal kadın birliğini de bu çağın en acil ihtiyaçlarından biri olarak işaret etti.
 
Birlikteyken her şeyi dönüştürebiliriz
 
Kongre boyunca yaşadığım her an, içimde bir iz bıraktı. Her konuşma, her bakış, her gülümseme… Beni sadece gazeteci olarak değil, bir kadın olarak, nasıl güçlü olduğumuzu, birlikteyken ne kadar durdurulamaz olduğumuzu gördüm. Ve bu sadece bir gözlem değil, bir duyguydu. İlmek ilmek içime işledi. Ben artık yalnızca tanıklık eden biri değilim; bu yolun bir parçasıyım. Ve biliyorum ki, kadınlar bir araya geldiğinde, hiçbir güç onların önünde duramaz. Çünkü biz, birlikteyken her şeyi dönüştürebiliriz.