Üç kent, tek ses: Kayıplar bulunsun, failler yargılansın

  • 14:03 3 Mayıs 2025
  • Güncel
HABER MERKEZİ - Kayıp yakınları,  üç kentte yaptıkları eylemlerde, Sertip Şen, Ömer Söğüt ve Ahmet Tekin’in hikâyeleriyle devletin cezasızlık politikasına tepki göstererek, faillerin yargılanmasını istedi.
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, Amed, Êlih ve Colemêrg’de bu hafta da “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” şiarıyla eylemlerine devam etti. 
 
Colemêrg
 
İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 173’üncü haftasında Gever (Yüksekova) ilçesindeki Sanat Sokağı'nda bir araya geldi. Kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme çok sayıda kişi katıldı. Bu haftaki eylemde, Gever’in Hirmîn köyünde 2 Mayıs 2019 yılında koyunlarını otlattığı sırada askeri bölgeden açılan ateş sonucu katledilen ve davası cezasızlık politikası ile kapatılmak istenilen Sertip Şen için bir araya gelindi.
 
Konuya dair basın metnini İHD Colemêrg Şube Eşbaşkanı Sibel Çapraz okudu.
 
Sertip Şen’in 2 Mayıs 2019 tarihinde Hirmîn köyü Wargenima Mezrası’nda koyunlarını otlattığı esnada piyade er Osman Kurtkaya tarafından, askeri üs bölgesinde açılan ateş sonucu ağır bir şekilde yaralandığını belirten Sibel Çapraz, “Uzun süre olay yerinde hareketsiz kalan Sertip Şen’i oğlu Lütfi Şen buldu. Söz konusu olayın köylülerce öğrenilmesi üzerine ambulans çağırıldı. Ancak jandarma tarafından ambulansın olay yerine gitmesi engellendi. Saatler sonra ambulansa bindirilebilen Sertip Şen hastaneye sevk edildi ama tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Olay ile ilgili hukuka aykırı ve taraflı olarak, Merkez Jandarma Karakol Komutanlığı’nca yürütülen soruşturma neticesinde, şüpheli uzman çavuş Murat Toprak gözaltına alındı. Şüpheli Murat Toprak, ilk ifadesinde söz konusu bölgenin teröre müzahir bölge olması nedeni ile uyarıldıklarını ve Zirvin Üs Bölgesi’nde bir patlamanın olduğu bilgisinin kendisine ulaştığını, bunun üzerine bölgede yaptıkları keşif faaliyetleri neticesinde herhangi bir hareketliliğe rastlamadıklarını söyledi. Uzman çavuş Toprak, Hüdaverdi Aslan’a ait HK33 piyade tüfeği ile bir el ateş ettiğini; söz konusu bölgenin teröre müzahir bölge olmasından kaynaklı olarak tedbir amaçlı bu eylemi gerçekleştirdiğini ifade etti” dedi.
 
‘Adalet talep etmekten asla vazgeçmeyeceğiz’
 
 
Tüm rapor, köylülerin anlatımları ve tanıkların ifadelerine rağmen, yargı erkinin hedef gözeterek Sertip Şen’i katleden askeri personelin tutuklanması yönünde herhangi bir karar almadığını belirten Sibel Çapraz, “Cezasızlık politikasını yürütmeye çalışmaktadır. Tamamen hedef gözetilerek gerçekleştirilmiş eylemin sonuçları, insanlarımızın zihninde hukuk ve adalet normunun geldiği noktayı gözler önüne sermekle birlikte hukuka olan inancı da zedelemektedir. Biz insan hakları savunucuları olarak buradan ilgililere çağrı yapıyoruz: İnsan hayatı bu kadar ucuz değildir! Bir askeri personelin hedef gözeterek katlettiği Sertip Şen ve ailesi mağdur edilmiştir. Sorumlular hakkında bir an önce adil ve etkin bir soruşturma yürütülmeli ve gereken cezaları almaları sağlanmalıdır. Olayı gerçekleştirenlerin kimliklerine bakılmaksızın adil bir yargılama yürütülmelidir. ‘Hakkari’de bir çoban öldürülmüş, kimin umurunda?’ diye adalet sistemine başkaldıran baba Cimşit Şen’in sesine ses olacağız. Sertip Şen ve tüm kayıplarımız için adalet talep etmekten asla vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu.
 
‘Kürtler sınır boylarında ve evlerinin önünde katlediliyor’
 
Ardından konuşan Sertip Şen’in avukatı Ramazan Kurt, Sertip Şen’in, on yıllardır katledilen hikâyesi olan diğer tüm Kürtlerin yalnızca bir tanesi olduğunu belirterek, “Bu topraklarda Kürtler yüzyıldır katlediliyor, öldürülüyor ve işkence ediliyor. Dersim, Agirî ve Koçgirî’de katledilen Kürtler; bugün ise sokak ortalarında, sınır boylarında ve evlerinin önünde katlediliyor. Sertip Şen’in davası da katledilen diğer Kürtlerin davalarından pek farklı olmayacak. Çünkü Sertip Şen’in faillerine göstermelik 2-3 yıl gibi bir ceza verilecektir. Bir Kürd’ü katletmenin cezası en fazla 2 yıldır. Onların hukukuna ve din anlayışına göre, Kürtlerin katledilmesi ‘helaldir’. Hak ve hukuk mücadelesi veren herkesi Şen’in davasını takip etmeye davet ediyoruz” diye vurguladı.
 
Yapılan konuşmaların ardından açıklama, oturma eylemiyle son buldu.
 
 
Amed
 
İHD Amed Şubesi ile kayıp yakınlarının eylemi, 847’nci haftasında devam etti. Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirilen eyleme çok sayıda İHD üyesi ile kayıp yakını katıldı. Eylemde, gözaltında kaybettirilenlerin fotoğrafları taşındı. Bu haftaki eylemde, 20 Mayıs 1995’te askerlerce gözaltına alınıp bir daha kendisinden haber alınamayan Ömer Söğüt’ün hikayesi okundu. 
 
İnsan hakları aktivisti Fırat Mercan tarafından okunan Ömer Söğüt’ün hikayesi şöyle: “47 yaşındaki, 8 çocuk babası Söğüt ve ailesi Licê’nin Derxust köyünde yaşıyordu. Güvenlik güçleri tarafından köylerinin yakılması nedeniyle göç etmek zorunda kalmışlardı. Ancak Söğüt, tek geçim kaynakları olan köy civarındaki bağlarına çalışmak üzere gidiyordu. Bu gidiş gelişlerde askerlere rastlarsa, darp edilmiş halde eve dönüyordu. 20 Mayıs 1995 sabahı, asmaları budamak için eşeğiyle birlikte bağa gitti. Ancak akşam eve dönmedi. Sabah eşine bakmak için bağa giden Meyase Söğüt, onun eşyalarını gördü. Eşek ağaca bağlı haldeydi. Toprakta, bir noktaya kadar devam eden ayak izleri ve o noktadan sonra araç izleri vardı. Etrafa eşini sordu. Civarda binlerce askerin katıldığı askeri bir operasyon yapıldığını, bu askerlerin eşini bahçeden alıp götürdüklerini öğrendi.
 
Eşi serbest bırakılır diye bekleyen Meyase Söğüt, bir yandan da onu kendi imkânlarıyla karakollarda ve jandarma merkezlerinde arıyordu. Meyase Söğüt, Sadet Jandarma Merkezi’ne gidip eşini sorduğunda, Şahabettin isimli rütbeli subay tarafından hakaretlere maruz kalıp darp edildi. Savcılığa başvurduğunda ise ancak üçüncü dilekçesi kabul edilip işleme alındı. Aradan 30 yıl geçmesine rağmen, Söğüt’ün akıbeti hakkında bir bilgi edinilemedi.”
 
Açıklama, oturma eylemiyle son buldu.
 
Êlih
 
Êlih’te de İHD ve kayıp yakınları, eylemlerinin 683’üncü haftasında Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" pankartının açıldığı eyleme çok sayıda kişi katıldı. Bu hafta, Amed’in Licê ilçesinde Mayıs 1994’te İlçe Jandarma Komutanlığı’na bağlı askerlerin yol kontrolü sırasında gözaltına aldığı ve bir daha kendisinden haber alınamayan Ahmet Tekin’in akıbeti soruldu. İHD Êlih Şube Yöneticisi Hüseyin Elçi tarafından  Ahmet Tekin’in hikayesi okundu.
 
Ahmet Tekin’in  hikayesi şöyle: “Amed’den Licê’ye giden ve içerisinde Tekin’in bulunduğu minibüs, Sarnığ köyü civarında yol kontrolü yapan askerler tarafından durduruldu. Askerler, araç sürücüsüne ve yolculara ‘Siz gidin, Ahmet bizim misafirimizdir’ diyerek Tekin’i gözaltına aldı. O günden sonra Tekin’den haber alamayan aile, Lice Savcılığı’na başvurdu. Görevsizlik kararı verilen dosya, Diyarbakır 7’nci Kolordu Komutanlığı’na gönderildi.”
 
 
Girişimler sonuçsuz kaldı
 
Ahmet Tekin’in kardeşi Bedri Tekin, o dönem yaşadıklarını İHD’ye yaptığı başvuruda şöyle anlattı: “Ağabeyim gözaltına alındıktan sonra onu Lice Jandarma Komutanlığı’nda gören görgü tanıkları var. Annem de ağabeyimin durumunu sormak için gittiği komutanlıkta, Ahmet’i gözleri bağlı bir şekilde askerlerin arasında sorguya götürülürken görmüş. Bu sırada annem bağırarak, ağlamaya başlıyor. Annem feryat edince, adının Şahabettin olduğunu sandığımız yüzbaşı annemi darp etti. Annemin gözü aldığı darbeler sonucu şişip morarmıştı. Ancak tüm girişimlerimiz sonuçsuz kaldı. Ağabeyimden o tarihten itibaren bir daha haber alamadık.”
 
Eylem, oturma eylemiyle sona erdi.