TJA’dan kadın buluşmaları: Özgür yaşam komünle başlar
- 17:03 16 Kasım 2025
- Güncel
HABER MERKEZİ- TJA, 25 Kasım kapsamında, Kürdistan’nın farklı kentlerinde kadın toplantıları gerçekleştirdi. Toplantılarda, kadınların örgütlülüğü ve kadın kurtuluş ideolojisi ele alınarak tartışıldı.
Tevgera Jinen Azad (TJA) 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü kapsamında, “Erkek devlet şiddetine karşı jin jiyan azadî” şiarı ile Kürdistan ve Türkiye’de başlattığı etkinlikler sürüyor.
Bedlîs
TJA, Bedlîs’in Xelat (Ahlat) ilçesinde kadınlarla bir araya geldi. Burada yapılan konuşmalarda, 25 Kasım’ın önemi ve tarihçesi anlatıldı. Kadınların verdiği mücadeleye denilen toplantıda, kadınların örgütlenmesi gerektiği belirtildi. Kadınların örgütlenmesinin mücadelenin mihenk taşı olduğu ifade edilen toplantıda, komünlerin önemine dikkat çekildi. Özel savaş politikalarına da değinilen toplantıda, özel savaş politikalarına karşı örgütlenmenin önemine vurgu yapıldı.
Erzirom
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Kadın Meclisi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla Erzirom'un Qereçoban (Karaçoban) ilçesine bağlı Kirimkeya (Kırımkaya) Mahallesi'nde kadınlarla bir araya geldi. Mahalledeki taziye evinde "Kadın kurtuluş ideolojisi" atölyesi gerçekleştirildi. Konuşmaların ardından atölyede sunumlar yapıldı. Atölye, soru-cevap bölümünün ardından "Jin, jiyan, azadî" sloganıyla sona erdi.
Riha
Riha’nın Pirsus (Suruç) ilçesinde kadın toplantısı gerçekleştirdi. Kadın örgütlülüğünün tartışıldığı toplantıda, erkek egemen zihniyete karşı kadınların örgütlü bir yaşamda buluşması gerektiğinin önemine işaret edildi.
İzmir
TJA İzmir’de 25 Kasım programlarını Kadifekale Surları Kapısı önünden Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Çimentepe Temsilciliği önüne gerçekleştirdikleri yürüyüşle başlattıklarını duyurdu. Yürüyüş öncesi Kadifekale Surlarına “Jin jiyan azadî” pankartı asıldı. ”Deniz Poyraz ölümsüzdür” “Jin jiyan azadî”, “Jin şer na xwazin aştiye du xwazin”, “Bê Serok jiyan nabe”, “Bijî têkoşîna jinan”, “Deniz Poyraz ölümsüzdür”, “Barışın mimarı İmralı’dadır”, “Rojin için adalet herkes için adalet” sloganları atılan yürüyüşte “Demokratik toplumla şiddetsiz özgür yaşama, Bi civaka demokratîk ber bi jiyana azad a be tundî ve" yazılı pankartın taşındı. Temsilcilik önce okunan basın açıklamasının Kürtçesini Ruken Yılmaz Türkçesini Gülsever Turgal okudu.
‘Hukuk kağıt üzerinde kalıyor, 11. Yargı paketi ayrımcılık içeriyor’
Kadına yönelik şiddetin politik olduğunu, AKP iktidarının “Aile yılı” ilanının kadını eve kapatma politikasının bir parçası olduğu ifade edilen açıklamada mevcut yasaların ise kağıt üzerinde kaldığı ifade edildi. Açıklamada ayrıca “11. Yargı paket taslağı bireyin özgür yaşama hakkını tehdit eden, ayrımcı düzenlemeler içeriyor. Hukukun, toplumun yaşama ve eşitlik hakkını güvence altına alması gerekirken bu yasa tasarılarıyla antidemokratk uygulamalar meşrulaştırılıyor” denildi.
‘Barış ve demokratik toplum süreci kadın mücadelesinden ayrı değildir’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta başlattığı Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ni kadın özgürlük mücadelesinden ayrı görmedikleri dile getirilen açıklamada “Savaş, bu coğrafyada en çok kadınların ve çocukların yaşamını yıktı. Özel savaş politikalarıyla kadınlar kimliğinden, inancından, yaşamından koparılmak istendi. Bu gerçekliğin en acı örneklerinden biri İzmir’de katledilen Deniz Poyraz’dır. Deniz’in hedef alınması, kadın iradesine ve Kürt halkının örgütlü mücadelesine dönük siyasal şiddetin sürekliliğini gözler önüne sermiştir. Biz hâlâ Gülistan Doku’nun akıbetini soruyor, Deniz Poyraz’ı katleden kişinin arkasındaki güçlerin açığa çıkması için mücadelemiz sürdürüyor, Rojin Kabaiş’e ne oldu diye haykırıyor, Narin Güran cinayetinin karanlıkta bırakılmasını kabul etmiyoruz” denildi.
‘Komün en temel öz savunmadır’
TJA’nın barışı sadece silahların susması değil şiddetin tüm biçimlerinin ortadan kaldırılması olarak değerlendirdiği ifade edilen açıklamada Barış ve Demokratik Toplum Sürecinin kadınların öncülüğünde tamamlanacağını dile getirdi. Barışı her yerde toplumsallaştıracakları ifade edilen açıklamada “Komün en temel öz savunmadır. Bu toprakların mayası komün örgütlenmesi ve özgürlükçü yaşam felsefesiyle tuttu. Toplum bu bilinçle kendini var etti eşit ve özgür bir yaşamın ölçülerini yarattı. Bugün tüm bu değerlere yapılan saldırılar karşısında kendini savunma ve özgürleştirmenin yolunun yine komün örgütlenmesi olduğunu biliyoruz. Bu bilinçle daha fazla örgütlenecek, savunmamızı ve yaşam hakkımızı komün etrafında inşa edeceğiz” denildi.
‘Kadın yoksulluğu ve ekokırım kapitalizmin en görünür yüzü’
Kadın yoksulluğunun kapitalizmin en görünür yüzü olduğu belirtilen açıklamada “İzmir’de farklı sektörlerde direnen kadın işçiler de bu sömürünün karşısında hak arayışını büyütüyor. Düşük ücretlere, mobbinge ve güvencesizliğe karşı yükselen bu direnişler, kadın emeğinin boyun eğmediğini ve örgütlü mücadelenin her yerde filizlendiğini gösteriyor. Kadın mücadelesi sadece şiddete değil aynı zamanda yoksulluğa, açlığa, güvencesizliğe ve doğa tahribatına karşı da bir direniştir. Ekolojik kırım da erkek egemen şiddetinin başka bir biçimidir. Bu nedenle özgürlük mücadelesi aynı zamanda toprağın, suyun, yaşamın savunusudur” sözlerine yer verildi.
‘Kadın rönesansını gerçekleştirmek her zamankinden elzem”
Kadın rönesansını gerçekleştirmenin şiddetsiz bir yaşam için demokratik değerler etrafında toplumsal komün değerleri açığa çıkarmanın her zamankinden elzem olduğu dile getirilen açıklamada son olarak “Bu 25 Kasım’ı da bir yandan katledilen kadınların öfkesi bir yandan coğrafyamızda hakim olan barış inşasının umudu ile karşılıyoruz. En etkili eylemin örgütlenmek olduğu bilinciyle, yaşamı savunmanın yolu ortak kadın mücadelesidir” denildi.
‘Irkçı ve militarist politikaları bertaraf edeceğiz’
Açıklamanın ardından DEM Parti Sêrt (Siirt) Milletvekili Sebahat Erdoğan Sarıtaş söz aldı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Barış Demokratik Toplum çağrısından kadın mücadelesinin birbirinden uzak olmadığını ifade eden Sebahat Erdoğan Sarıtaş “Bugün savaş yaşamımızın her yerine sinmiş durumda. Dilimizde, kültürümüz tarihimizin içinde ve her yerde kaos halinde. Bugün İzmir’den sesleniyorsak bunun nedeni özel savaştır. Bir diğer özel savaş sonucu ise Kürtlerin kendi coğrafyalarının ve kendi var oluşlarının unutturulmalarıdır. Irkçı ve militarist politikaların, dil üzerindeki politikaların amaçları özgür bir yaşam isteği üzerindeki kirli tavırlarını protesto etmek için Rahşan Demirel burada kendini burada yaktı. Mirabel kardeşlerden Sara’ya Nagihan Akarsel’e bu kirli politika devam ediyor. Burada Kadifakale’den bu kirli politika bizim dilimiz, tarihimiz kültürümüz üzerindeki bu 40 yıllık Kürt kadınının üzerindeki bu kirli politikaları bertaraf edeceğiz” şeklinde ifade etti.
Açıklamanın ardından eylem halaylarla devam etti.
Semsûr
(TJA) öncülüğünde, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Demokratik Alevi Dernekleri'nin (DAD) katılımıyla Semsûr'un Azîkan ve Kullikreş köylerinde buluşması düzenlendi. 25 Kasım kapsamında düzenlenen bulaşmanın ilki Azîkan köyünde cemevinde yapıldı.
Burada konuşan DAD Genel Merkez üyesi Hayriye Korkmaz, katledilişlerinin 88'inci yıl dönümünde Seyit Rıza ve yol arkadaşlarını andı. Demokratik toplum sürecinin Aleviler açısından hayati olduğunu vurgulayan Hayriye Korkmaz, "Toplumun demokratik olabilmesi ve komün yaşamın olabilmesi için böylesi bir sürece ihtiyacı var. Aleviliğin hakikatinin bilincine uyanmak bu süreçte bizim için çok çok önemli. Rêya Heq Alevi yolculuğu sistemin uyarladığı yeni uygulanan bir inanç değil, insanlığın var oluşundan bu yana var olan bir yolculuktur. Cumhuriyetin kurulması ile beraber, bugüne kadar eşi benzeri görülmemiş bir Alevi katliamı oldu. Biz de bugün Aleviler olarak demokratik toplumda söz söylemek için buradayız" dedi.
Süreci sahiplenme çağrısı
Buluşmada konuşan DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar ise süreci sahiplenme çağrısında bulunarak, "Bu ülkenin kurucu öznesi olan Aleviler ve Kürtler bugün en ağır inkâr döneminden geçiyor. Tek uluslu bir gerçeklikten söz edilemez. Yeni dönemde toplumsal karakter kazanılacaksa, bu ancak halkların değerlerini taşıyan bir karakterle mümkün olabilir. Süreci sahiplenmek kendi inancımızı, kimliğimizi sahiplenmektir. Özgürlüğü, adaleti, hukuku sahiplenmektir. Bu işin Alevi'si, Sünni'si, Kürt'ü yoktur" ifadelerini kullandı.
Demokratik toplum vurgusu
Kadın mücadelesine işaret eden Çiğdem Kılıçgün Uçar, "Kadın üzerindeki egemenlik, inançtaki ve kimlikteki eşitsizliği de beraberinde getiriyor. Buna karşı mücadele etmek zorundayız. Bu dünyanın yükünü sırtında taşıyan kadınların mücadelesi, hem bu sürecin hem de toplumun özgür olmasının temel başlığıdır. Kadınların özgür olmadığı bir toplum demokratik olamaz. Demokratik siyaseti ve toplumu omuzlarında taşıyan kadınların yaşamına sınır çizmeye çalışan anlayışı kabul etmiyoruz" ifadelerini kullandı.
Buluşmalar, Kullikreş köyünün cemevinde yapılan değerlendirmelerin ardından sona erdi.
Agirî
TJA, DBP ve DEM Parti Agirî (Ağrı) Kadın Meclisi, 25 Kasım etkinlikleri kapsamında tutsak kadınlara kart gönderdi ve atölyeler düzenledi. Agirî kent merkezide bulunan Kêço Mahallesinde düzenlenen atölyeye DBP Örgütlenmeden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Narin Gezgör, DBP ve DEM Parti İl Eşbaşkanları ile çok sayıda kadın katıldı.
Atölyede ilk olarak konuşan Narin Gezgör, uzun bir süredir birçok kentte kadınların köleleştirilmesi üzerine kadınlarla tartışmalar yürüttüklerini söyledi. 25 Kasım etkinlikleri kapsamında da birçok kente çeşitli etkinliklerle kadınlarla bir araya geldiklerini söyleyen Narin Gezgör, “Kadınlarla erkek egemen zihniyetinden nasıl kurtulabileceğimizi tartışıyoruz. Kadın özgürlük mücadelesi sadece dönemsel değildir. Çok uzun ve zorlu bir yoldur. Bizlere bu mücadeleyi bırakanlara minnettarız ve bu mücadeleyi daha da büyüteceğiz” dedi.
Ardından atölyeye katılan kadınlar, kadın özgürlük mücadelesi üzerine tartışmalarını sürdürdü.
Agirî merkezdeki atölyenin ardından Avakevir (Taşlıçay) ilçesinde de kadınlarla bir atölye düzenlendi. Burada da kadın özgürlük mücadelesi ve örgütlenmenin önemine dikkat çekildi.
Daha sonra kadınlar, cezaevindeki tutsak kadınlara kart gönderdi.
Program, “Jin jiyan azadî” sloganıyla son buldu.







