
Gençlik örgütleri komisyonda: Somut adım bekliyoruz
- 16:29 15 Ekim 2025
- Güncel
ANKARA - Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun ilk oturumunda dinlenilen gençlik örgütleri sorunların çözümü için komisyondan somut adımlar beklediklerini belirtti.
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nu 15’inci toplantısını gerçekleştiriyor. Komisyon ilk oturumunda Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) ,Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı (T3), Genç Barış İnşacıları Derneği, Gençlik Örgütleri Forumu (GoFor), Anadolu Gençlik Derneği (AGD), Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) dinledi.
‘Nefret dili toplumsal öfke ve güvensizliği arttırdı’
Genç Barış İnşacıları Derneği’nden Baran Yalçınkaya ve Rona Şenol sunum yaptı: Çözüm Süreci’nin bozulmasıyla birlikte devletin güvenlikçi politikalarının en çok gençleri etkilediğini belirten Baran Yalçınkaya, “Ayrımcı dil ve kutuplaştırıcı siyaset, yıllar içinde toplumda giderek daha geniş bir yankı buldu. Günlük yaşamdan sosyal medyaya kadar pek çok alanda nefret söylemlerinin yaygınlaşması, hem toplumsal öfkeyi hem de karşılıklı güvensizliği artırdı. Yakın tarihli bir gençlik araştırmasında, katılımcıların yüzde 50’sinden fazlası, başka bir siyasi partinin destekçileriyle yakın arkadaşlık kurmaktan ‘hiç rahat hissetmediğini’ söylüyor. Başka bir çalışmada da Kürt gençlerinin yüzde 72’si günlük hayatında farklı sıklıklarda kimliğinden dolayı ayrımcılığa maruz kaldığını söylüyor. 2013, tüm eksikliklerine rağmen, Türkiye’de barış içinde yaşamanın mümkün olabileceğini göstermesi bakımından büyük bir şanstı” dedi.
‘Gençler mesafaleri aşmış durumda’
“Kürt gençleri Türkiye toplumunun bir parçası olduklarını hissettikçe, tam da bu aidiyetten kaynaklı olarak eşit vatandaşlık ve adil muamele talep ediyorlar” diyen Baran Yalçınkaya, “Anadilde eğitim gibi taleplerin meşruiyeti Kürt gençlerin kendilerini bu ülkenin eşit yurttaşları olarak görmelerinden geliyor. Kürtçe dil derslerine sadece Kürt gençleri değil merakı olan, bir Kürtler karşılaştığında birkaç cümle de olsa konuşabilmek isteyen birçok genç arkadaşımız katılıyor. Bu yeni Türkiye manzarası gösteriyor ki gençler arasında bu konudaki mesafeler aşılmış durumda. Hal böyleyken bu komisyonda bir annenin Kürtçe konuşmasına izin verilmeyişi biz gençlerde bir şok etkisi yarattı” dedi.
‘Yeşil ışık yakmanın ötesine geçin’
Ardından söz alan Rona Şenol, kamuoyu ve gençlerin komisyondan somut beklentileri olduğunu ifade etti. Rona Şenol, “Geldiğimiz aşamada toplumun beklentisi, iktidarın yeşil ışık yakmanın ötesine geçerek somut adım atması. Bu adımlar atılmadıkça toplumun desteği kırılgan hale geliyor. Sürekli tekrarlanan toplumun sürece güveni ve desteği arasındaki makas kapanmıyor. Oysa yüzde 70’lere varan destek, toplumun siyaset kurumuna açtığı bir alan olarak görülebilir ve buna dayanarak inisiyatif alınabilir. Siyaset inisiyatif kullanmadıkça halk aktif şekilde süreci sahiplenmiyor, halk sahiplenmedikçe de siyaset çekimser kalıyor, süreci zamana yayıyor” kaygısını dile getirdi.
‘Birinci elden dinlenilseydi…’
“Zaman kaybettikçe, dezenformasyon ve spekülasyonlar artıyor” diyen Rona Şenol, süreci sabote edebilecek dış faktörlere alan açılma tehlikesi olduğunu belirtti. Rona Şenol, “Yakın zamanda bir muhalif medya kanalında, Öcalan’ın “Demirtaş’ın çıkmasını istemediği” yönünde bir haber yayımlandı. Hemen sonra bu haber İmralı heyeti tarafından yalanlandı. Ama bu sırada kamuoyu bunu tartışarak zaman kaybetti ve odak kaydı. Yine bir siyasi parti bu Komisyon’da özerklik talep edildiğini iddia ederek benzer bir manipülasyona sebep oldu. Örnekler çoğaltılabilir. Bu risklerin önüne geçmenin yolu ise bu örneklerin yargı yoluyla susturulması değil elbette. Siyasi bir çözümden bahsediyoruz. Siyasi irade gösterilmiş ve somut adımlar atılmış olsaydı, örneğin yukarıdaki örneklerde Demirtaş’ın serbest bırakılması sağlanmış ve Öcalan bu Komisyon tarafından bir şekilde dinlenmiş olsaydı her iki iddianın da yanlış olduğu birinci elden teyit edilmiş olacaktı” diye belirtti.
‘Kürt meselesinin ne olduğu açıkça anlatılmalı’
Devamında Rona Şenol şunları belirtti: “Bu imkanların kullanılmayıp basit, kısa vadeli hesaplara başvurulması siyaseten de vicdanen de hata olur. Dernek çalışmalarımızın yanı sıra profesyonel olarak da sürecin özellikle medyadaki yansımalarını bir yıldır yakından izliyoruz. Dikkat çekici bulgularımızdan biri şu: CHP yönetimi sürece dair olumlu adımlar attığında, bazı muhalif medya organlarının ve çevrelerin söylemi tam tersine daha sertleşiyor. Bu da süreci takip eden tabanda şüpheciliği artırıyor. Bu tabloyu aşmanın yolu, süreci savunmak için üstünkörü açıklamalardan değil, toplumla doğrudan kurulan samimi bir iletişimden geçiyor. Bunun önüne geçmek için Kürt meselesinin ne olduğu açıkça anlatılmalı, çözüm perspektifi özgüvenle ortaya konmalı ve yürütülen çalışmaların kapsamı hakkında şüpheye yer bırakılmamalı.”
‘Bizim için demokratikleşme eşit yurttaşlık demektir’
“Bu komisyon gençlerin güvenine gerçekten talipse aynı zamanda gençlerin seçtiği siyasetçiler görevlerini sürdürebilmelidir” diyen Hasan Aytaç, “Gençler özne olarak kabul edilmiyor, konuşamıyor, siyaset yapamıyor; hatta seçtikleri temsilciler koltuklarından alınıyor. Eğer bugün barış sürecini konuşuyorsak, önce bu iradenin güvencesini konuşmalıyız. Gençler, inandıkları değerlerin ve temsil edildikleri siyasetin, demokratik bir zeminde var olabileceğine dair güven istiyor. Fakat bu güvenin yerini, kayyım yönetimleri, kapatılan alanlar ve susturulan sesler alıyor. Bu nedenle biz GoFor olarak bu güvenin tahsisinin ve gençlerin öznesi olduğu toplumsal barışın güvenlik eksenli bir süreçten geçmediğini düşünüyoruz. Bizim için demokratikleşme, eşit yurttaşlık demektir” sözlerini kullandı.
Anadilde yaşam
Ardından Hasan Aytaç, “Gençlerin eşit yurttaşlık talebi, yalnızca Madde 58’le çözülemez. Çünkü tek maddeyle Kürt gencinin kulağına fısıldanan 'Okulda sakın Kürtçe konuşma' nasihatini değiştiremezsiniz. Kürt gençlerin yaşadığı sistematik ayrımcılıkla mücadele, hayatın her alanına genişletilmeli. Önce o gittiği okulda anadilinde eğitim alabilmeli, o eğitimini aldığı anadiliyle bütün kamu hizmetlerinden yararlanabilmelidir. Barış, bizim üzerimizden konuşulacak bir konu değil, bizimle kurulacak bir ortaklıktır” diyerek dünya örneklerinden gençlerin barış süreçlerine katılımından örnek vererek taleplerini madde madde sıraladı.