Pervin Buldan: Sayın Öcalan Suriye gündeminin çarpıtılmasından rahatsız
- 09:01 14 Aralık 2025
- Güncel
Melek Avcı
ANKARA - DEM Parti İmralı Heyeti Üyesi Pervin Buldan, “Çok açık ifade ediyorum; barış sürecinde en çok kadına güveniyor Sayın Öcalan, çünkü savaşı başlatan erkektir” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İmralı Heyeti Üyesi Pervin Buldan, Kürt Halk Önderi ile yaptıkları görüşmeleri ve kadının barıştaki rolü üzerine yürütülen tartışmaları ajansımıza değerlendirdi. Pervin Buldan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın kadın özgürlüğü ve demokratik toplum üzerine düşüncelerinin bugün barış sürecinin merkezinde yer aldığını söyledi.
“Sayın Öcalan’ın bizimle olan tartışmalarından da yola çıkarak, şöyle diyebilirim: İlk zamanlarda özgürlük mücadelesi içinde görülen bir konu iken, bugün ise özgürlüğün kalbine konan bir kadın hakikati var.”
*Yıllardır Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmeleri sürdüren isimlerden birisiniz. Kendisinin kadın özgürlüğüne verdiği önem ve bu konudaki düşünceleri, sizin gözlemlediğiniz kadarıyla zaman içinde nasıl bir dönüşüm geçirdi?
Öncelikle bir gerçeğin altını çizmek isterim. Yıllardır Sayın Öcalan ile yaptığımız her görüşmede kadın gündemi mutlaka vardır. Çünkü en önem verdiği, sürekli üzerine düşündüğü konuların başından geliyor. Bugün tartıştığımız paradigmanın temel sütunlarından biri olması, bu gerçeğin teyididir. Sayın Öcalan’ın bu konudaki dönüşümü veya gözlemim, sürekli yeni şeyler düşünme, bu gündeme dair yeni bakışlar geliştirme üzerinden oldu. Sohbetlerimizde de çokça geçmiştir, bize kendi hikayesi üzerinden anlattı çokça. Sayın Öcalan çocukluluğundan itibaren mevcut kadın-erkek ilişkilerini sorgulayan biridir. Kız kardeşinin, oyun arkadaşlarının küçük yaşta evlendirilmesine öfke duymuş, ta o zamandan bunun değişmesi gerektiğini düşünmüştür. Kendi kişisel yaşamından tanıklık ettiği deneyimler, annesi ile kavgası gibi ilk kadın çözümlemelerine de kaynaklık etmiştir. Ve ilk andan itibaren kadınların mücadeleye katılımını önemsemiştir.
İşte ilk dönemler konu esastan ele alınmıyor, hatta klasik yaklaşımla devrimden sonraya bırakılan bir başlıktır. 90’lı yıllarla kadınların aktif mücadeleye katılımı birçok ezberi bozuyor. Kadın özgürlüğü tartışmalarının merkeze alınması böyle başlıyor. Bu süreçte ilk kez kadın kurtuluş ideolojisini geliştiriyor. 2000’li yıllarla birlikte “Kadın özgürleşmeden toplum özgürleşemez; bir ülke kadınları özgür değilse o ülke özgür değildir” gerçeği net biçimde ifade ediliyor. İmralı’dan verdiği ilk savunmalarında “Beş bin yıllık erkek egemenliğini” analiz etti. Bence bu da çok önemli bir kırılma anıydı, çünkü bugün hala tartışılan bir durumdur. Devam eden yoğunlaşmalar Jineoloji bilimini doğurdu. Böylece kadın bilgisi, kadın tarihi, kadın hafızasını daha doğru ve tüm ayrıntılarıyla tartışmaya başladı toplum.
Sayın Öcalan’ın bizimle olan tartışmalarından da yola çıkarak, şöyle diyebilirim: İlk zamanlarda özgürlük mücadelesi içinde görülen bir konu iken, bugün ise özgürlüğün kalbine konan bir Kadın hakikati var. Biliyorsunuz ‘Jin, Jiyan, Azadi’ kendisinin formüle ettiği bir cümle ve bugün dünyaya mal olmuş durumda. Sadece bu örnek bile kadın özgürlük mücadelesinin geldiği düzeyi, mücadele, direniş ve kadın özgürlük çizgisinin öncülüğünü dönüşümün çok çetin, çok yoğun geçtiğini gösteriyor bizlere.
“Kadınlar nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşamalı ama bu yaşam da sosyalist olmalı diyor. 27 Şubatla başlayan süreçte de kadınların bu yeni yaşama, demokratik komünal bir yaşamın inşasında öncü rol oynayacağına inanıyor.”
*Kürt Halk Önderi’nin "kadın özgürlükçü paradigması" geleneksel erkek egemen zihniyetin hâkim olduğu toplumda kadının yerini nasıl değiştirmeyi hedefliyor? Buna ilişkin sizinle ne tür değerlendirmeler ve tartışmalar paylaştı?
Elbette çokça değerlendirmeleri oldu bu konuda, olmaya da devam ediyor. Her görüşmenin gündemlerinden birisi kadın özgürlüğü sorunudur. Sürecin başarıya ulaşması konusunda da kadınlara büyük bir rol biçiyor. Erkek egemenliğine karşı kadın özgürlükçü çizgiyi, anacıl toplumsal gerçekliği ifade ederek kadına hakikatinin ortaya çıkartılması gerektiğini söylüyor. Kadınlar nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşamalı ama bu yaşam da sosyalist olmalı diyor. 27 Şubatla başlayan süreçte de kadınların bu yeni yaşama, demokratik komünal bir yaşamın inşasında öncü rol oynayacağına inanıyor. Sorunuzdan ve yüz yüze yaptığımız tartışmalardan yola çıkarak şunu ifade edebilirim. Bir kere “Kadın özgürlükçü paradigma” dediğimiz şey, sadece “kadın da önemlidir” demek değildir. Tersine, tarihsel olarak toplumun temel direği haline getirilmiş tüm ezberlerin, anlatıların yıkılmasıdır. Erkek egemen zihniyet değişmeden ne siyasette ne ailede ne de toplumda gerçek bir dönüşüme tanık olamayız. Bu paradigma zihniyette bir değişimden bahsediyor ama sadece zihniyet değişimi ile de sınırlı tutmuyor, somut pratikler istiyor. Yine erkeğin dönüşümü bir başka konudur. Özgür eş yaşamın mümkün olacağı, emir komuta değil, yoldaşlığın ve eşitliğin hâkim olacağı bir yaşamdan bahsediyor. Bu ve buna benzer birçok gerçeğin altı her seferinde çizildi. Kadının özgür bir yaşamda, kurucu özne olarak yaşamasının önemi sürekli ifade edildi diyebilirim.
“Yeni yaşam ve demokratik sosyalist bir gelecek, kadın özgürlüğünü esas alan komünal bir anlayışla mümkündür diyor.”
*Abdullah Öcalan'ın kadınların mücadelesini genel demokrasi ve özgürlük mücadelesinin en önemli ve belirleyici parçası olarak görmesinin nedenleri nelerdir? Bunu çünkü her fırsatta dile getiriyor ve mesajlarının temeline oturtuyor.
Sayın Öcalan’ın ısrarla “kadın özgürlüğü ile demokrasi” arasında doğru orantı kurması ve biri olmazsa diğeri de eksik kalır demesini iyi görmek gerekiyor. Birçok kez ifade etmiştir, “ilk sömürge, kadınlardır” dedi. Yani baskının ve sömürünün en eski ve en derin hali kadınlar üzerindedir demek istedi. İlk eşitsizliği kadın-erkek arasındaki eşitsizlik olarak tanımlıyor. Diğer tüm eşitsizlikler kaynağını buradan alıyor. Tarihin ilk çelişki ve çatışmasının sınıftan önce kadın toplumsallığı etrafında oluşan Komün ile devlet arasındaki çatışma ve çelişki olduğuna dikkat çekiyor. Bu ilk çelişkinin tüm toplumsal ilişkileri şekillendirdiğini, çözümünde buradan aranması gerekliliğine dikkat çekiyor. Ve demokratik sosyalist bir yaşam bu çelişkinin açığa çıkarılması ve çözülmesi ile mümkün. Yeni yaşam ve demokratik sosyalist bir gelecek, kadın özgürlüğünü esas alan komünal bir anlayışla mümkündür diyor. İkincisi gerek tartışmalardan gerekse yazılı metinler veya savunmalarından gördüğümüz kadarıyla kadın ve özgürlük ilişkisini çok önemsiyor. Kadının özgür olmadığı hiçbir hareket, kendini de özgürleştiremez. Bir diğer şey, hayatı dönüştürmek istiyorsak, bu kadının özgürlüğünden başlar. Bu temeller üzerinden hareket ettiği için tüm yollar demokrasiye çıkıyor. Çünkü demokratik olmayan her adım, her yaklaşım ne özgürlüğe gider ne de anlamlı bir yaşama.
“Kastik katil kavramını kadın toplumsallığına saldıran avcı erkek kulübü olarak da tanımladı görüşmelerimizde. Kendisini toplum üzerinden baskı ve şiddetle var eden aynı zamanda kendini dokunulmaz ve kutsal kılan bir yapı olarak ifade etti.”
*Son görüşmelerde kadınlara yönelik özel bir vurgu veya yeni bir bakış açısı neydi. Bunları biraz açabilir misiniz? Örneğin kendisinden özellikle kadına yönelik katliamlar ve sömürgeleştirme üzerinden toplum “kastik katil” kavramını duydu? Kendisinin ortaya koyduğu biçimi ile nedir bu kastik katil? Size nasıl anlattı?
Son görüşmelerimizde kadınlar şahsında genel gündem, “demokratik toplum ve barış” sürecinin kadınların öncülüğünde nasıl başarıya ulaşacağı üzerine oldu. İçinden geçtiğimiz süreçte kadınların rolüne çok büyük kıymet veriyor. Aktif rol almalarını ısrarla dile getirdi. Kadınlar olmadan bu sürecin başarıya ulaşma şansının olmadığını özellikle belirtti.
Bahsettiğiniz kastik katil konusu, toplumda merak uyandıran ve gördüğüm kadarıyla da tartışılan bir kavram. Sayın Öcalan burada hem tarihe hem de günümüze uzanan kadın düşmanlığının röntgenini çekiyor. Tarih boyunca ortaya çıkan, işi gücü topluma şiddet uygulamak olan, yağmalayan, hor gören, toplumu bölen ve bunları planlı yapan bir kapalı zümreden bahsediyor. Kastik, kast/i kelimesinden geliyor, en azından öyle okuyorum. Çünkü bir yandan da kasten, planlı bir katillikten de bahsediyor. Kastik katil kavramını kadın toplumsallığına saldıran avcı erkek kulübü olarak da tanımladı görüşmelerimizde. Kendisini toplum üzerinden baskı ve şiddetle var eden, aynı zamanda kendini dokunulmaz ve kutsal kılan bir yapı olarak ifade etti. Bu yapı, kadın ve kadın etrafındaki anacıl kültüre yönelik saldırıdır. Sayın Öcalan burada kadına karşı sistemli bir savaştan bahsediyor. Mesela biz kadınlar tarih boyunca sadece fiziksel olarak mı yok sayıldık veya yok edildik? Hayır, ruhen, aklen ve irade olarak da yok sayıldık. İşte bu devamlılık asla tesadüf olamaz.
Sayın Öcalan son savunmasında da erkek avcı kulüplerinden, tapınak krallarından, ordulardan bahsetti. Bunların hepsi kadın merkezli yaşama saldırı halindedir. Kadının yarattığı değerleri çalan, yok eden bir anlayıştalar. Peki bugün farksız mı?
Savaşlarda, sokakta, her yerde kadınlara saldırı var. Kontralar, çeteler, devletler ilk iş olarak kadınlara saldırıyor. Erkek egemenliğinin sürmesi, kadının sömürülmesi ve şiddet politikalarına sistematik olarak maruz kalması bir düzeni anlatır bize. Kastik katil, tekil bir cinayete indirgenemez, bir düzenin adıdır. Öyle görmek gerekiyor.
*Kürt Halk Önderi’nin kadınların siyasette, toplumsal yaşamda ve çatışma çözüm süreçlerindeki rolüne ilişkin beklentileri ve bu konudaki değerlendirmeleri nelerdir? Kadınlardan bu süreçte ne bekliyor?
Biraz önce de ifade ettim, Sayın Öcalan kadınları “asıl kurucu güç” olarak görüyor. Buradan hareketle siyasette, toplumsal yaşamda ve çatışma ile çözüm süreçlerinde aktif rol almasını bekliyor. Nasıl ki kastik katili tanımlarken tarihten günümüze uzanan bir süreci konuştuysak, bugün de kadınların kendi adlarına konuşabilmesi, örgütlü durmaları, egemen erkek zihniyetle uzlaşılmaması ve tüm bunları yaparken de barış ve demokrasinin sesi olabilmeleri temel beklentidir diyebilirim. Çok açık ifade ediyorum; barış sürecinde en çok kadına güveniyor Sayın Öcalan, çünkü savaşı başlatan erkektir. 27 Şubat’tan bu yana yaşanan tarihi gelişmelere bakıldığında özellikle barışta kadınlara düşen rolün önemi çok hayatidir diye düşünüyorum.
“Çatışma ve şiddet zemininden, hukuki ve siyasi zeminine geçildiği, Kürt olgusunun Cumhuriyet’in yasallığına eklendiği rasyonel beklentileri var. Çözüm için iradesi tamdır; ancak devletten ciddiyet, yasal güvence ve demokratik adımlar beklediği de bir gerçektir.”
*Görüşmelerin genel seyrine baktığımızda, Kürt Halk Önderi’nin çözüm sürecine, barışa ve demokrasiye dair umutları ve beklentileri nasıl?
Sayın Öcalan en başından beri çok büyük bir çalışma, tempo ve üretim içerisindedir. Gerçekten insanüstü bir çaba ile tartışıp, ürettiği bir barış süreci yürütüyor. 1 Ekim 2024’te başlayan dönemi “tarihi bir fırsat” olarak gördüğünü her fırsatta dile getirdi. Fakat bu fırsatın heba edilmesi durumunda doğuracağı riskleri de gerçekçi bir yerden belirtti. Kendisi küresel, bölgesel ve yerel bir okuma yapıyor. Buradan yola çıkarak silahların tümden devre dışı kaldığı yani çatışma ve şiddet zemininden, hukuki ve siyasi zeminine geçildiği, Kürt meselesinin Meclis’te bir çözüme kavuştuğu, Kürt olgusunun Cumhuriyet’in yasallığına eklendiği, demokratik bir cumhuriyete fırsat verildiği ve kalıcı barış için hukuk, yerel demokrasi, kadın özgürlüğü gibi başlıklarda değişimin olduğu rasyonel beklentileri var. Amacını da böyle belirtiyor. Toplumdan ve siyasetten sürece sahip çıkmaları, sadece seyirci kalmamalarını da her seferinde talep etti. “Doğru yönetilirse bu dönem yüz yıllık çatışmayı bitirebilir” diyor.
Elbette umudu da toplumun kendisindedir. Bundan ötürü “Demokratik Toplum ve Barış” dedi 27 Şubat açıklamasına. Yine Türk-Kürt ilişkilerinin tarihselliği, daha açıklayıcı bir ifade ile Türk-Türk halklarının birlikteliği ve kader birliği, siyaset kurumunun süreci sahiplenmesi de önemli umut adımları olarak görülüyor diyebilirim. “Koşullar oluşursa, bu süreci hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim" demişti geçtiğimiz aylarda. Kendine ve birikimine olan güveni tamdır. Yani çözüm için iradesi tamdır; ancak devletten ciddiyet, yasal güvence ve demokratik adımlar beklediği de bir gerçektir.
*DEM Parti olarak, Kürt Halk Önderi’nin kadın odaklı bakış açısını siyasete ve toplumsal yaşama yansıtma konusunda ne tür adımlar atmayı planlıyorsunuz? Her görüşmedeki değerlendirme bu noktada bir yol haritası belirliyor mu parti için?
Başta Kadın Meclisimiz olmak üzere, parti olarak en hassas olduğumuz alan kadın çalışmalarıdır. Eş başkanlık sistemi en bunun en somut ifadesidir. Belediyelerde kadın dostu bütçeden kadın sığınakları ve örgütleme çalışmalarına uzanan bir geniş hattı takip ediyoruz. Devam eden süreç ekseninde de barış ve kadın odaklı kampanyalar, buluşmalar, çalışmalar, etkinlikler sürüyor. DEM Parti olarak elbette Sayın Öcalan’ın belirttiklerini dikkate alan bir yerdeyiz, fakat tüm partilerin bunları dikkate alması gerektiğini düşünüyorum. Barışı kuracaksak kadınların rolü tüm partilerin sorumluluğunda olmalıdır, sadece DEM Parti’de değil.
“Komisyonun yaptığı görüşmenin elbette faydalı olması açısından kamuoyu ile paylaşılması gerektiğini kendisi de belirtti.”
*Bir de şunu sormak istiyorum en son Meclis komisyonu bir ziyarette bulundu ve çeşitli açıklamalar geldi fakat tutanaklar açıklanmadı ve özeti okundu? Bu tavra ilişkin kendisinin bir değerlendirmesi oldu mu?
Sayın Öcalan, en başından beri sürecin, tartışmaların şeffaf olması gerektiğini belirtiyor. Örneğin her kesimle görüşmek istemesinin nedeni de bu. Anlatmak, tartışmak istiyor. Komisyonun yaptığı görüşmenin elbette faydalı olması açısından kamuoyu ile paylaşılması gerektiğini kendisi de belirtti. Sadece, özet bile diyemeyeceğimiz bir çıktının okunması, üç saat süren tartışmaların ruhunu verdiğini düşünmüyorum.
“Suriye gündemi yer yer çarpıtılıyor. Bu durumdan rahatsız Sayın Öcalan. Elbette kendisinin orada da rolü ve gücü var. Fakat bu konuda bir beklenti varsa doğru temelde bir diyalog ve özgür çalışma, iletişim şartları da sağlanmalıdır.”
*Bir diğeri ise Suriye meselesi, komisyonun tüm görüşmesi bunun üzerine şekillendirildi. Temel önemi gölgeler şekilde tek bir tartışmaya sıkıştırıldı. Bunun neye bağlıyorsunuz ve kendisi buna dair nasıl bir değerlendirme yaptı?
Sayın Öcalan başından beri sürekli yol açan, her tıkanmada yeni bir yol öneren bir yerde oldu. Suriye gündeminin buradaki sürecin önüne koşulması, ya da buranın gündemlerini Suriye’deki gündemlerin önüne koşmak hatalıdır. Bizi doğru bir yere çıkarmaz. Elbette kesişen, birbirine değen ortak noktalar var ama bunlar aşılabilecek meselelerdir. Kuzey Doğu Suriye Yönetimi başından beri pozitif yerdedir. On yıllar süren bir savaştan sonra adil ve demokratik bir temelde yaşamak isteniyor. Türkiye’ye düşen buradaki süreçten de ilhamla, orayı cesaretlendirmektir. Şam Hükümeti ile sorunu çözmek istediğini, demokratik bir entegrasyona hazır olduğunu ifade ediyor. Bundan daha iyi bir niyet beyanı olabilir mi? Fakat gelinen aşamada Suriye gündemi yer yer çarpıtılıyor. Bu durumdan rahatsız Sayın Öcalan. Elbette kendisinin orada da rolü ve gücü var. Fakat bu konuda bir beklenti varsa doğru temelde bir diyalog ve özgür çalışma, iletişim şartları da sağlanmalıdır.
*Önümüzdeki günlerde komisyonun nihai raporu tamamlanacak bu bağlamda sonraki aşamalar ne olacak? Ön görünüz nedir? Örneğin Kürt Halk Önderi’nin yasal düzenlemelere ilişkin önerileri var, “Özgür yurttaş yasası, Barış ve Demokratik Toplum yasası, Özgürlük yasaları gibi” … Bunun için ne yapılması gerekiyor? Özellikle de halkın iktidarın adım atmadığına ilişkin rahatsızlığını göz önünde bulundurursak…
Evet, partiler raporlarını vermeye başladılar. Biz de kapsamlı bir rapor sunduk. Raporumuzun hem siyasi hem hukuki değerlendirmeden oluşuyor. Bu çok önemli bir eşiktir, sağduyu ile bu eşiğin de sağ salim atlanacağını umut ediyorum. Şimdi artık barış yasalarını oluşturma ve bu yasaların gereği olarak yasal düzenlemeleri yapma zamanıdır. Toplumun da doğal beklentisi budur. Şunu net ifade etmek isterim. Sayın Öcalan’ın ifade ettiği barış yasaları ve buna bağlı olarak demokratik entegrasyon, toplumsal barışın hukuki zırha bürünmesidir. Birlikte yaşamı kurmanın yolu ve yöntemidir.







