Kadınlardan süreç mesajı: İnsanca bir barış istiyoruz

  • 09:06 2 Eylül 2025
  • Güncel
Elfazi Toral
 
İSTANBUL - Kadınlar, Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla başlayan sürecin ilerlemesi için devletin adım atması gerektiğini vurguladı. “Önderimiz hâlâ İmralı’dayken barışa dair umudumuz kalmıyor” diyen kadınlar, insanca bir barış ve toplumsal eşitlik talebinde bulundu.
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” ile birlikte, Türkiye ve Ortadoğu halklarını yakından ilgilendiren yeni bir süreç başladı: Barış ve Demokratik Toplum Süreci. Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yollarla çözümünü esas alan bu çağrı, yalnızca siyasi değil; toplumsal bir dönüşümün de kapısını araladı. Sürecin başlamasıyla birlikte Türkiye’de ezilen, dışlanan ve yok sayılan halklardan Ortadoğu’nun çok kültürlü yapısına kadar geniş bir kesim bu çağrıyı sahiplendi. Toplumun her kesiminde hareketlilik ve tartışmalar başlarken, özellikle kadınların bu sürece yönelik beklentileri, talepleri ve çözüm önerileri öne çıkıyor. 
 
Kadınlar, sürecin geleceğine dair düşüncelerini JINNEWS’e anlattı. 
 
‘Önderimizin Meclis’e gelmesini istiyoruz’
 
Her zaman barış istediklerini ve istemeye devam edeceklerini söyleyen Güler Yılmaz, “Annelerin çalışmaları hep barış talebiyle şekillenmiştir. Kimsenin çocuğunun ölmesini istemiyoruz. Süreçten beklentimiz artık çocukların ölmemesi, annelerin ağlamaması, asker ve gerilla annelerinin el ele vererek bu süreci inşa etmeleridir. Biz Kürtler her zaman ezildik ama buna rağmen barış demeye devam ediyoruz. Önderimizin Meclis’e gelmesini istiyoruz. Barış süreci başladı, PKK silahlarını yaktı; biz de devletin artık daha büyük adımlar atmasını istiyoruz. Devlet Bahçeli, Önderliğin Meclis’e gelmesini söyledi; biz de bunu talep ediyoruz.
 
Zindanlarda hâlâ birçok insan var, bırakacaklarını söylediler ama henüz bırakmadılar. Süreç beklentilerimiz doğrultusunda ilerlemedi. Barış Anneleri Meclis’e gitti, ancak Kürtçe konuşmaları yasaklandı. Yıllardır bu anneler mücadele ediyor. Ana dilimiz yasaklıyken, Önderimiz hâlâ İmralı’dayken bizim barış sürecine umudumuz kalmıyor. Önderimize, gerillalarımıza, barışın inşası konusundaki iradeye güvenimiz var ama devletten yana umudumuz kalmamıştır” dedi.
 
İnsanca bir barış talebi
 
Savaşın hem maddi hem manevi anlamda herkesi etkilediğini dile getiren Demet Gümüş, şunları söyledi: “Yıllardır Kürt halkı olarak alanlardayız. Sürekli barıştan yana olduk. Ne askerin ne de gerillanın cenazesini artık görmek istemiyoruz. Her bir merminin maliyeti, bin çocuğun okul masrafına denktir.
 
Savaş nedeniyle yayılan kimyasallar, çocuklarımızı eğitime gönderdiğimizde yaşadığımız maddi zorluklar, her alanda bizi etkiliyor. Biz çocuklarımıza güzel bir yaşam bırakmak için barış istiyoruz. Bizim barış talebimiz insanca bir taleptir. Ne okullarda ne de kamusal alanda bir eşitlik görebildik.”
 
‘Abdullah Öcalan baş müzakerecidir’
 
Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim’de Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için sarf ettiği “Gelsin Meclis’te konuşsun” sözlerini hatırlatan DEM Parti Kadın Meclisi Koordinasyon üyesi Besriye Tekgür, devletin hem Ortadoğu’da hem de Türkiye’de sıkıştığını söyledi. Besriye Tekgür, “Bu sürecin başlamasıyla birlikte İmralı’ya bir heyet gitti ve Sayın Abdullah Öcalan ile görüşme yapıldı. Öcalan’ın bu görüşmeler sonrası yaptığı çağrı, tüm halklar açısından önemli bir gelişmeydi. Tüm ezilen halklar için bir Barış ve Demokratik Toplum çağrısı yapıldı.
 
Bu çağrı sadece Kürtler için değil; Türkiye ve Ortadoğu halklarının birlikte yaşamasını mümkün kılacak bir süreçtir. Bu gelişmelerin olumlu sonuçlar doğurabileceğini düşünüyoruz. Ancak son 1-2 aydır görüşmelerin kesildiğini gözlemliyoruz. Devlet kendi içinde bazı görüşmeler yürütüyor olabilir ama Abdullah Öcalan bu sürecin baş müzakerecisidir. Bu gerçek hem devlet hem de halklar tarafından kabul edilmiştir. Dolayısıyla müzakerelerin Sayın Öcalan ile yürütülmesi gerektiğini defalarca dile getirdik” dedi. 
 
‘Herkese büyük sorumluluk düşüyor’
 
Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin başarıya ulaşabilmesi için toplumun tüm kesimlerinin sorumluluk alması gerektiğini vurgulayan Besriye Tekgür, şöyle devam etti: “Halkın bu demokratik toplumun inşasında özne olması için hem DEM Parti olarak hem de kadın meclisi olarak tüm halklarla bir araya gelip süreci anlattık. Ama bu şu anda tek taraflı ilerleyen bir çalışma gibi görünüyor. Sürecin başarıya ulaşabilmesi için diğer siyasi partilerin ve devletin barış dilini benimsemesi ve kendi toplumsal tabanlarını ikna etmesi önemli. Meclis’te bir komisyon kuruldu, bu önemli bir adım. Ancak devletin bu komisyonun toplumla buluşması konusunda adım atmadığını görüyoruz.
 
Komisyonun, siyasi partilerin ve iktidarın daha duyarlı davranması, halkla buluşması ve halkı ikna etmesi gereklidir. Komisyonun özellikle cezaevlerindeki siyasi tutsaklar ve Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü konusunda adımlar atması önemlidir. Gerçekleştirdiğimiz halk buluşmalarında en çok bu taleplerle karşılaştık. Halkın ikna olması için devletin ve komisyonun somut adımlar atması gerekir. Bu süreç tüm halklar için, silahların susması ve barış ortamının oluşması açısından tek bir yoldan geçmektedir: O da barışı birlikte inşa etmektir. Türkiye’yi yönetenlerin bu konuda büyük bir sorumluluğu vardır.”