
Jineoloji üyesi: ‘Kastik katil’ kadına yönelik zihinsel soykırımdır
- 09:03 2 Eylül 2025
- Güncel
Memihan Zeydan
WAN - “Kastik katil” kavramının toplumsallığına dikkat çeken Jineoloji üyesi Aynur Sarıca, “Kastik katil, sadece bir birey değil, bir zihniyettir. Kadının değerlerini yok etmeye, toplumsal yaşamı parçalamaya ve onu susturmaya çalışan sistematik bir düşünce biçimidir” dedi.
Kadınlara yönelik artan şiddet ve katliamlar, yalnızca bireysel suçlar değil; köklü bir zihniyetin ve sistematik bir yapının doğrudan ürünüdür. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ortaya koyduğu “kastik katil” kavramı, bu şiddeti doğuran ve besleyen görünmez tahakküm mekanizmalarını açığa çıkarır. Evde, sokakta, işyerinde katledilen kadınlar, yalnızca tekil faillerin değil; toplumu şekillendiren cinsiyetçi, baskıcı ve şiddet yanlısı düzenin hedefi haline gelir. Kastik katil; ateşli silahla yada kesici aletle değil, ideolojiyle, medya diliyle, eğitim sistemiyle, yasalarla ve toplumsal normlarla saldırır. Her kadın katliamı, bu görünmez failin nasıl her gün daha da güçlendiğini gözler önüne serer.
Jineoloji üyesi Aynur Sarıca “Kastik katil” kavramı ve kadın katliamlarına yönelik değerlendirmelerde bulundu.
‘Ulus devlet zihniyeti kadını hapseden bir yerde’
Aynur Sarıca, tarihin izdüşümlerini yaşadığımızı belirterek, başlangıç noktasına bakıldığında günümüzle geçmişin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Aynur Sarıca, "Özü itibariyle kaybettiğimiz noktada bir sorgulama sürecine giriyoruz. En nihayetinde, bizim yaşam tarzımız, oluşumumuz, varoluşsal dengemiz tarihsel olarak anaerkil bir toplumdan gelirken; bugün ise eve hapsedilen, ikinci bir kimlik olarak görülen, ihtiyaç çerçevesinde bir nesneye indirgenen bir cinsten söz ediyoruz. Biz bu durumları tartışırken, bir dönüp doğal toplumu yeniden değerlendirme ihtiyacını da görebilmeliyiz. Çünkü kadın merkezli, kadının yönetimde olduğu, doğal görevlerin eşitlik ve adalet temelinde paylaşıldığı bir yaşamda çatışma ya da cinsiyet kırımı yaşanmıyordu. Mücadele hattı zamanla büyüdü ve egemen zihniyet, kadının yönetsel varlığını yok saymaya; düşünsel ve varlıksal olarak kadını 'yok' saymaya çalıştı” dedi.
'Kastik Katil' kavramı
Ziguratlarda en altta kadının ve kölenin yer aldığını, iktidarın ise erkeklik ve erkek zihniyeti üzerine kurulduğunu hatırlatan Aynur Sarıca, bu yapının ulus-devletlerde de sürdüğünü belirtti. Kadının varlığının ulus-devletin çizdiği çerçeveye uymuyorsa, cezalandırıldığını anımsatan Aynur Sarıca, “Burada bireysel bir varlıktan değil, bir zihniyetten söz ediyoruz. Bu zihniyetin ilk hedefi kadının değerlerini yok etmek, toplumsal yapıyı da tahrip etmektir. Toplumsal, ahlaki ve politik yaşamı hedef alan bu zihniyet, eşitlikçi bir doğal toplum yaşamını ortadan kaldırmaya çalışıyor. Bu bazen bir sistem olarak, bazen bir birey olarak karşımıza çıkabilir. Sayın Abdullah Öcalan da bu durumu 'kastik katil' kavramıyla tanımlamıştır” diye belirtti.
‘İntihar değil, cinayet’
Aynur Sarıca, Abdullah Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum Manifestosu’nda, neolitik dönemden bugüne uzanan süreçte, kastik katille mücadeleye değindiğine dikkat çekerek şunları söyledi: “Kastik katil, karşısındakini yok etmeye çalışan, kendi hükümranlığını sürdürmeye çalışan bir zihniyettir. Bu zihniyet, kapitalist çağda toplumun tüm değerlerini yok saymakta, ciddi anlamda bir yok edicilik taşımaktadır. Bu nedenle bugün tartıştığımız kavramlar, yaşadığımız gerçeklikten bağımsız değil. Günümüzde neredeyse her gün bir kadın, en yakını tarafından katlediliyor. Bu cinayetlerin hikâyeleri genellikle birbirine benziyor: Bir evin köşesinde, kendi tülbentiyle 'intihar ettiği' iddia edilen kadınlar... Ancak bu intihar değil. Bu, şüpheli bir şekilde işlenmiş sistematik cinayetlerdir. Kadın, doğayla bütünlüklü, yaşamla bağlantılı bir varlıkken kendi hayatına son vermez."
‘Kadının susturulması da yaşamına kasttır’
Aynur Sarıca, şüpheli kadın ölümlerine bakıldığında sistematik bir işkence, istismar, tecrit ve susturma mekanizmasının işlediğini vurguladı. Kadını bir kafese koyan erkek aklının tüm renklerinin sönümlendirilmeye çalışıldığını ifade eden Aynur Sarıca, “Kadını kendi sömürgesi haline getirip, onu kontrol edebileceğini düşünürken, kadının direnciyle karşılaştığında onu fiziki olarak hayattan koparıyor. Bu da kadın cinayetlerinin artışına neden oluyor. Kadın bilinci ise günden güne yükseliyor; kadınlar artık ses çıkarabiliyor, örgütlenebiliyor. Buna karşı eril refleks de artıyor: 'Susturamıyorsam öldürürüm' zihniyeti hâkim oluyor. Kastik katil kavramı, tam da burada, kadının yaşamına ve varoluşuna kastetme şeklinde açığa çıkıyor. Kadının sadece fiziksel değil, fikirsel olarak susturulması da bir kasttır. Yani kadın, toplumsal rolünden koparılarak, zihinsel olarak da öldürülmek isteniyor” şeklinde konuştu.
‘Değişim ve dönüşüm esastır’
Aynur Sarıca, mücadelenin yalnızca fiziksel bir katliam karşısında değil, zihinsel bir dönüşümle de yürütülmesi gerektiğini vurgu yaparak, "Kadının fikirsel yaşamını, doğayla bütünleşik halini koparmaya çalışan zihniyete karşı bir zihniyet devrimi gereklidir. Değişim ve dönüşüm esastır. Daha önce denildiği gibi, değişmeyen tek şey değişimdir. Artık bu sözü 'değişmeyen tek şey değişim ve dönüşümdür' olarak yorumlamalıyız. Sayın Öcalan’ın paradigması ve kadın özgürlüğüne bakışı etrafında kenetlenerek, bu mücadeleyi her alanda sürdürmeliyiz. Egemen zihniyet, kadını susturmaya, toplumu bölmeye, doğayı katletmeye çalışacaktır. Ancak biz toplumu, doğayı, kadını ve bireyi bütüncül bir yaklaşımla savunmalıyız” sözlerini kullandı.
‘Beklentili ruh halinden çıkıp harekete geçilmeli’
Aynur Sarıca, komün yaşamının önemini vurgulayarak şöyle dedi: "Eğer komünal bir yaşam içerisinde yer alabiliyorsak, kendimizi bu yapının eşit üyeleri olarak görebiliyorsak, sadece kadınların değil, gençlerin, erkeklerin ve tüm bireylerin zihniyet değişimi için ortak hareket etmesi gerekir. Bu, Sayın Öcalan’ın da önerdiği bir yaşam biçimidir. Komün kavramı, Mezopotamya'dan gelen kültürümüzde zaten var. Bugün bu yaşam tarzını kurmak ne geç ne de imkânsızdır. Artık beklenti halinden çıkıp, doğa katliamlarına, kadın cinayetlerine, çocuk istismarlarına karşı ciddi refleks göstermenin zamanı gelmiştir. Kapitalist sistemin 'bana dokunmayan yılan bin yaşasın' anlayışıyla herkesin sessiz kalması kabul edilemez. Artık örgütlü, güçlü ve birlikte hareket eden reflekslere ihtiyaç var. Çünkü egemen akıl, örgütlülükten korkar."
‘Yaşamı var eden kadındır’
Mücadele alanlarının ve örgütlenmenin genişletilmesi gerektiğine işaret eden Aynur Sarıca, "Demokratik Bölgeler Partisi'nin Kadın Kurtuluş İdeolojisi atölyeleri, TJA’nın kadın buluşmaları, DEM Parti’nin Kadın Meclisi’nin çalışmaları güçlendirilmelidir. Sayın Öcalan’ın önerisiyle gelişen Jineoloji bilimi, bugün akademik düzeyde ilerlemeli ve toplumsallaşmalıdır. Çünkü yaşamı var eden kadındır. Kadın aklı ve düşüncesi; bu zihniyeti değiştirecek olan da Jineoloji'dir. Bu bağlamda, kadın hareketiyle ve Jineoloji bilimiyle bütünleşmiş kadınlar olarak, kapitalist sistemin, sömürgeci aklın ve kastik katillerin karşısında mücadelemizi sürdüreceğiz. Ta ki özgür birey ve özgür toplum inşası tam anlamıyla gerçekleşene kadar. Sonrasında da çalışmalarımız devam edecektir” şeklinde konuştu.