Kayıp yakınları: Mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz

  • 13:20 7 Haziran 2025
  • Güncel
 
 
HABER MERKEZİ – Kayıp yakınları, eylemlerinde bu hafta, adalet için mücadele çağrısını yinelerken şöyle seslendi: “Barış sağlanacaksa bize kemiklerimizi versinler.” 
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" şiarıyla, bu hafta da eylemlerine, Amed, Colemêrg'in Gever ilçesi ve Êlih'te devam etti. 
 
Amed
 
İHD Amed Şubesi ile kayıp yakınlarının eylemi, 852’nci haftasında da devam etti. Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı’nda gerçekleştirilen eylemde, kayıplarının fotoğraflarının olduğu dövizler taşındı. Bu haftaki eylemde, Haziran 1994’te Amed’in Pasur (Kulp) ilçesi Salkım mezrasında askerlerce gözaltına alınan ve kaybedilen Vasıf Öztürk’ün akıbeti soruldu.
 
Vasıf Öztürk’ün hikayesini, İHD Kayıp Komisyonu üyesi Avukat Berfin Elçi okudu.
 
‘Barış sağlanacaksa bize kemiklerimizi versinler’
 
Hikaye okunmadan önce burada yer alan kayıp Ali Tekdağ’ın eşi Hatice Tekdağ, Ali Tekdağ’ın kaybolma sürecine dair hatırlatmalarda bulunarak, “Bizler Kürt’üz, biz ne yaptık? Olaya dair subay da itirafta bulunarak, ‘Ali Tekdağ’a işkence yaptık, onu bir nehre götürdük’ dedi ama nereye, hangi nehre götürdüler? Ne kadar aradıysak da onun cenazesine de kemiklerine de ulaşamadık. Devlet neden kabul etmiyor? Barış var, özgürlük var diyorlar, nerede? Kemiklerimiz nerede? Nerede olursa olsun ben ve çocuklarım sağ olduğumuz sürece cenazemizi aramaya devam edeceğiz. Bizler barış ve özgürlük istiyoruz ama eğer bir barış sağlanacaksa, bize kemiklerimizi geri versinler” diye konuştu.
 
‘Elleri ve gözleri bağlanarak askeri bir helikoptere bindirildi’
 
İlk olarak Vasıf Öztürk’ün kim olduğunun belirtildiği hikâyede, daha sonra Vasıf Öztürk’ün gözaltına alınma süreci anlatıldı. Hikâyeyi okuyan Berfin Elçi, devamında olayla ilgili şunları söyledi: “1 Haziran 1994 tarihinde, Bolu Tugayı’na bağlı askerler tarafından yürütülen bir operasyon sırasında, Kulp’a bağlı Salkım mezrasında bulunan Vasıf Öztürk, Cembeli Tuncer ve Efendi Şen gözaltına alındı. Aynı gün çevredeki bazı köylere de askerî baskınlar yapıldı. Gözaltına alınan köylüler, gece boyunca köyün okul binasında tutuldu. Ertesi sabah, Cembeli Tuncer ve Efendi Şen serbest bırakıldı. Ancak Vasıf Öztürk, elleri ve gözleri bağlanarak bir askerî helikoptere bindirildi. Kulp’a götürüleceği söylendi. O günden sonra Vasıf Öztürk’ten bir daha haber alınamadı.”
 
‘Tüm başvurular sonuçsuz kaldı’
 
Görgü tanıkları tarafından Vasıf Öztürk’ün Lice Jandarma Karakolu’nda olduğunu ve işkence gördüğünü anlattıklarını ifade eden Berfin Elçi, “Tanık ifadelerine göre Vasıf Öztürk burada 25 gün boyunca gözaltında tutuldu. Resmî kurumlar, tanık ifadelerine rağmen Vasıf Öztürk’ün gözaltına alındığını inkâr etti. Ailesi; Kulp, Lice ve Diyarbakır’daki askerî yetkililere, Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne, Diyarbakır Valiliği’ne ve OHAL Bölge Valiliği’ne başvurdu. Ancak yapılan tüm başvurular sonuçsuz kaldı” diye kaydetti.
 
Valilik: Vasıf Öztürk gözaltına alınmadı
 
Hikâyenin devamında, Vasıf Öztürk’ün ailesinin valiliğe yapmış olduğu başvuru sonucunda valiliğin aileye şu yanıtı verdiği belirtildi: “Olağanüstü Hal Bölge Valiliği’ne vermiş olduğunuz ve Valiliğimize intikal eden 26.09.1994 tarihli dilekçeniz üzerine yapılan tahkikat sonucunda; oğlunuz Vasıf Öztürk’ün herhangi bir nedenle gözaltına alınmadığı, aranan şahıslardan olmadığı anlaşılmıştır.”
 
‘Vasıf Öztürk için adalet arayışımızdan vazgeçmeyeceğiz’
 
Hikâyede son olarak şu sözlere yer verildi: “Bizler, hem kayıp yakınları hem de insan hakları savunucuları olarak, 31 yıl önce gözaltında zorla kaybedilen Vasıf Öztürk için adalet arayışımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Vasıf Öztürk’ün akıbeti açıklanana ve sorumlular hesap verene kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Vasıf Öztürk için adalet istiyoruz.”
 
Açıklama, yapılan oturma eylemiyle sona erdi.
 
Colemêrg
 
İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 178’inci haftasında Gever’deki (Yüksekova) Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. “Failler belli, kayıplar nerede” ve “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” pankartı açıldı. Eyleme, kayıp yakınları, siyasi parti temsilcileri ve çok sayıda kişi katıldı. Kayıpların fotoğraflarının taşındığı eylemde, 31 yıl önce 3 Haziran 1994 yılında zorla kaçırılarak katledilen Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay’ın failleri sorularak adalet talebinde bulunuldu. 
 
Eylemde bu hafta açıklama metnini, katledilen Hacı Karay’ın torunu Helin Baran okudu. Katledilen 3 İş insanı Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay İstanbul’da yaşadığını belirten Helin Baran, “3 Haziran 1994 günü sabaha karşı Yeşilyurt’ta bulunan Çınar Oteli’nden birlikte çıktılar. Çok sayıda tanık beyanına göre, dışarıda bekleyen otomobillerden çıkan telsizli, çelik yelekli ve silahlı 7-8 kişi onları durdurdu ve otelin duvarına yaslayarak üzerlerini aradı. Kendilerini polis olarak tanıtan bu kişiler ‘ifadelerinizi alıp bırakacağız’ diyerek Buldan, Yıldırım ve Karay’ı zorla otomobillere bindirerek götürdü. Olaydan hemen sonra haberi alan aileler, Bakırköy Cumhuriyet Savcısı ve Yeşilköy Polis Karakolu ile irtibata geçerek yakınlarının kendilerini polis olarak tanıtan kişilerce kaçırıldıkları hususunda şikâyette bulundular. İstanbul Valisi ve Başbakanlıkla görüştüler. Ancak yakınlarının gözaltına alındıkları reddedildi” diye aktardı. 
 
‘Mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz’
 
Helin Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay’ın cenazelerinin işkence edilmiş bir şekilde kaçırıldıktan bir gün sonra 4 Haziran akşamında Bolu Yığlıca köyü Taşlı Melen Mevkiinde, köylüler tarafından bulunduğunu aktardı. Helin Baran, “Üzerlerinde kimliklerini kanıtlayacak hiçbir belge, değerli eşya veya para yoktu. Bulundukları yer kontrgerilla cinayetleri sonucunda öldürülenlerin cansız bedenlerinin bırakıldığı medyada ‘ölüm üçgeni’ olarak adlandırılan bölgedeydi. Ailelerin tüm çabalarına rağmen Buldan, Yıldırım ve Karay dosyaları 19 yıl sürüncemede bırakıldı. Ailelerin ısrarlı başvuruları üzerine 19 Aralık 2013 tarihinde yeni bir iddianame düzenlendi. Düzenlenen iddianame Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ve kamuoyunda Ankara JİTEM Davası olarak bilinen davaya dâhil edildi. Kayıplarımız için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz” dedi.
 
Açıklama, oturma eylemi ile son buldu. 
 
Êlih
 
Êlih’te İHD ve kayıp yakınları, eylemlerinin 688’inci haftasında Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” pankartının açıldığı eyleme, insan hakları savunucularının yanı sıra Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma, Dayanışma, Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER) yöneticileri katıldı. 
 
Bu haftaki eylemde 28 Mayıs 1994 tarihinde kaybettirilen İsmail Ağaya’nın akıbeti soruldu. 
 
İsmail Ağaya’nın hikayesi şu şekilde: “İsmail Ağaya, 90’lı yıllarda yaşanan ağır hak ihlallerini kamuoyuna taşıyan Özgür Ülke gazetesinin dağıtımını yapıyor, ayrıca inşaat işçisi olarak da çalışıyordu. 29 Mayıs 1994 akşamı bir akrabasına uğramak üzere evden ayrıldı. Ancak ne akrabasının evine gitti ne de kendi evine geri döndü. Oğlunu arayan anne Müfide Ağaya, civarda yaşayan kadınlardan, bir gencin sivil giyimli ve silahlı 3 kişi tarafından zorla otomobile bindirilerek kaçırıldığını öğrendi.  Kadınlar, hava karardığı için yüzünü net olarak göremeseler de kaçırılan kişinin kot pantolon ve kot ceket giyen biri olduğunu belirttiler. İsmail evden çıktığında üzerinde kot pantolon ve ceket olduğu için annesi telaşlandı. Ailesi ve arkadaşları Merkez Polis Karakolu’na başvurdu. İsmail’i kaçıranların tespit edilmesini ve onun can güvenliğinin sağlanmasını talep etti. Ancak ailenin ilgili kurumlara yaptığı tüm başvurular sonuçsuz bırakıldı. İsmail’den bir daha haber alınamadı. Anne Ağaya, arayışını ‘ömrüm oğlumu sormak için gittiğim karakollarda geçti’ diyerek özetledi.”
 
Açıklama, oturma eyleminin ardından son buldu. 
 
 
 
Colemêrg
 
İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 178’inci haftasında Gever’deki (Yüksekova) Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. “Failler belli, kayıplar nerede” ve “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” pankartı açıldı. Eyleme, kayıp yakınları, siyasi parti temsilcileri ve çok sayıda kişi katıldı. Kayıpların fotoğraflarının taşındığı eylemde, 31 yıl önce 3 Haziran 1994 yılında zorla kaçırılarak katledilen Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay’ın failleri sorularak adalet talebinde bulunuldu. 
 
Eylemde bu hafta açıklama metnini, katledilen Hacı Karay’ın torunu Helin Baran okudu. Katledilen 3 İş insanı Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay İstanbul’da yaşadığını belirten Helin Baran, “3 Haziran 1994 günü sabaha karşı Yeşilyurt’ta bulunan Çınar Oteli’nden birlikte çıktılar. Çok sayıda tanık beyanına göre, dışarıda bekleyen otomobillerden çıkan telsizli, çelik yelekli ve silahlı 7-8 kişi onları durdurdu ve otelin duvarına yaslayarak üzerlerini aradı. Kendilerini polis olarak tanıtan bu kişiler ‘ifadelerinizi alıp bırakacağız’ diyerek Buldan, Yıldırım ve Karay’ı zorla otomobillere bindirerek götürdü. Olaydan hemen sonra haberi alan aileler, Bakırköy Cumhuriyet Savcısı ve Yeşilköy Polis Karakolu ile irtibata geçerek yakınlarının kendilerini polis olarak tanıtan kişilerce kaçırıldıkları hususunda şikâyette bulundular. İstanbul Valisi ve Başbakanlıkla görüştüler. Ancak yakınlarının gözaltına alındıkları reddedildi” diye aktardı. 
 
‘Mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz’
 
Helin Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay’ın cenazelerinin işkence edilmiş bir şekilde kaçırıldıktan bir gün sonra 4 Haziran akşamında Bolu Yığlıca köyü Taşlı Melen Mevkiinde, köylüler tarafından bulunduğunu aktardı. Helin Baran, “Üzerlerinde kimliklerini kanıtlayacak hiçbir belge, değerli eşya veya para yoktu. Bulundukları yer kontrgerilla cinayetleri sonucunda öldürülenlerin cansız bedenlerinin bırakıldığı medyada ‘ölüm üçgeni’ olarak adlandırılan bölgedeydi. Ailelerin tüm çabalarına rağmen Buldan, Yıldırım ve Karay dosyaları 19 yıl sürüncemede bırakıldı. Ailelerin ısrarlı başvuruları üzerine 19 Aralık 2013 tarihinde yeni bir iddianame düzenlendi. Düzenlenen iddianame Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ve kamuoyunda Ankara JİTEM Davası olarak bilinen davaya dâhil edildi. Kayıplarımız için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz” dedi.
 
Açıklama, oturma eylemi ile son buldu.