Şirnex’te doğa katlediliyor: Bu sessizlik Kürt olduğumuz için mi?

  • 09:07 6 Haziran 2025
  • Ekoloji
Gülistan Gülmüş
 
ŞIRNEX - Şirnex’te "askeri güvenlik" ve "petrol arama" gerekçeleriyle sürdürülen doğa tahribatı, sadece ağaçları değil, yaşamı da yok ediyor. Gabar ve Cûdî dağlarında süren ekolojik yıkıma karşı sessizlik sürüyor.  Bölgede yaşayan M.C., tepkisini şu sözlerle gösteriyor: “Bu sessizlik Kürt olduğumuz için mi?”
 
Şirnex’te doğa, uzun yıllardır “askeri güvenlik” ve “petrol araması” gerekçeleriyle sistematik bir kırıma uğruyor. Zengin ekosistemleriyle bilinen kent, bugün kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya. Özellikle son dört yılda Cûdî ve Gabar dağları ile Besta bölgesinde yoğunlaşan ekolojik yıkım, benzer gerekçelerle sürdürülürken, doğa adeta göz göre göre katlediliyor. Kıyıma maruz kalan bölgelerde kesilen ağaçların yerine kalekollar ve askeri yollar inşa ediliyor; ormanlık alanlar hızla çölleştiriliyor. Bu süreç, yalnızca doğayı değil, bölgede yaşayan tüm canlıların yaşamını da tehdit ediyor. Hayvan türleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalırken, Gabar’da “petrol araması”, Cûdî’de ise kömür ocakları bahanesiyle ormanlık alanlar neredeyse tamamen yok ediliyor.
 
Bölgedeki ekolojik kıyımın yol açtığı sonuçları ve yerel halkın bu konudaki tepkilerini, uzun süredir bölgede yaşayan M.C. ajansımıza değerlendirdi.
 
‘Güvenlik adı altında yapılan kıyım meşrulaştırılıyor’
 
M.C. ilk olarak buradaki kıyımın “gerekçelerine” dair paylaşımlarda bulundu. M.C., “24 yaşındayım, kendimi bildim bileli Gabar’da ve Cûdî’de orman yangınları vardı. Burada bulunan ormanlar helikopter desteğiyle bilinçli olarak yakılıyordu. Bunu herkes söylüyordu ama kimse bir şey yapamıyordu. Yaylaya giden insanlar ya da köylerden yayan giden insanlar, ellerinden geldiği kadar müdahale etmeye çalışıyordu. Orada talana yol açtılar. Buna gerek kalmadığında daha sonra petrol aramaları bahane olarak gösterildi. Buradaki temel hedef, petrol arama adı altında kıyımı meşrulaştırmaktı. ‘Petrol Türkiye’deki orana yüzde kaç katkı sağlayacak?’ dediler. Bunların hepsi başarısız oldu. Hiçbir şekilde sözü edilen veriler tutmadı, hatta çok altında veriler elde edebildiler. Burada, petrol ve ‘askeri güvenlik’ adı altında yapılan kıyım meşrulaştırılıyor” ifadelerine yer verdi.
 
‘Şırnak tamamen sahipsiz bir yer’
 
Kıyıma karşı yerel halkın sessiz kalmak zorunda olduğuna işaret eden M.C., bunun nedeninin devletin her yerde halkı göz hapsine alması olduğunu belirtti. M.C., şöyle devam etti: “Bunlar yapıldıktan sonra insanların tepkisi oldu. Ancak 2014-2015 yıllarında bölge halkı zaten direniyordu. Bu direnişlerin yaşandığı yıllarda burada büyük bir göç yaşandı. Buradaki köyler olsun, İdil olsun, Şırnak olsun, hiçbir yerde genç kalmamış. Avrupa’ya göç edenler oldu. Yazın da burada insanlar ya yaylacılık yapmaya gidiyor ya da gençler çalışmaya gidiyor. Dolayısıyla yapılanlara tepki verecek insan olmuyor. Buna rağmen az da olsa tepki verenler var. Şırnak tamamen sahipsiz bir yer. Kayyım atamaları, oylarımızın çalınması, burada asker-polis nüfusunun halktan çok olması, adım attığımız her yerde asker ve polislerin tacizine uğramamız da bunun sebebi. Mesela her okula gidip geldiğimizde kimlik aramaları yapılıyor, bunlar tamamen normalleştirilmiş. Halkın tepki verememesinin sebebi buradan kaynaklanıyor. Çünkü her adım başı bir asker, bir polisle karşı karşıya kalıyorlar.”
 
‘Yaylacılar zorla çıkarıldı, kalekollar yapıldı’
 
Burada yapılan tahribatın her anlamda yaşamı olumsuz etkilediğini belirten M.C., kendisinin de kronik bir hastalığı olduğunu ve kıyımın yarattığı toz nedeniyle nefes almakta zorlandığını ifade etti. M.C.,  şunları söyledi: “Doğa tahribatı başladığından bu yana büyük bir ağaç taşıması var. Buralara sürekli kazma vurulup doğa tahrip edildiğinde, çölleşmeden kaynaklı olağanüstü bir hava kirliliği oluyor. Bu da buradaki insanları çok kötü etkiliyor. Ben kronik bir hastalığa sahibim. Kemoterapi tedavisi görüyorum. Burada hiçbir şekilde nefes alamıyorum. Burada yaylacılık yapan insanlar zorla çıkarıldı, kalekol yapıldı. Böylelikle burada yaylacılık yapanlar ya işlerini bıraktılar ya da göç ettiler. Bu insanlar 40-50 yıldır yaylacılık yapıyorlar ve yapabilecekleri başka bir iş de yok. Devlet onlara da bunu yapıyor. Devletle sürekli işbirliği yapan iki aile var. Bir aile eskilere dayanan Türkmen bir aile, Şırnaklıları asimile etmek için gelen Tatarlar bu yerlerin ihalesini almış. İhalede onların ismi geçiyor. Bu ihaleleri başkalarına veriyorlar ve oradaki ağaçları kestiriyorlar.”
 
‘Bu sessizlik Kürt olduğumuz için mi?’
 
Şirnex’teki kıyıma karşı büyük bir sessizliğin hâkim olduğunun altını çizen M.C., “Dünya basının ve ekoloji platformlarının buraya sessiz kalmaları Kürt olmamızdan mı kaynaklanıyor? Benim Kürt kimliğim mi bu sessizliğe sebep oluyor? Devletin buradaki kıyımını, bu ekolojik tahribatı, nesli tükenme tehlikesi altında olan hayvanların yaşam alanlarının yok olma sebebini neden kimse konuşmuyor? Bunu çok merak ediyoruz. Buraya karşı neden büyük bir sessizlik hâkim? Kimse bunu konuşmuyor. Her yıl tonlarca ağaç kesiliyor ama yine sessizlik hâkim. Bunu gündeme getiren birkaç gazeteci ile birkaç vekil oluyor. Onun dışında buraya ne kimse geliyor, ne de buradaki tahribatı görüntülüyor. Ne de kimse buna ‘dur’ diyor” dedi.
 
‘Yeşil ve özgür yarınlarımız olsun istiyorum’
 
Tahribatın bir an önce son bulması ve yeniden ağaçlandırma yapılmasını isteyen M.C., şu çağrıda bulundu: “Bu tahribatın derhal durdurulmasını istiyorum. Önce bu rant elde etmeye çalışan kişilerin kimlikleri belli edilmeli, bunlar hakkında suç duyurusunda bulunulmalı. Çünkü bu, dünya basınına yansıması gereken büyük bir olay. Burada tahrip edilen ekolojik çeşitliliğin haddi hesabı yok. Burada sorumlu olanların hepsi teker teker tespit edilmeli ve soruşturma açılmalı. Daha sonra bu tahribat durdurulduktan sonra Gabar Dağı’nda ve Şırnak genelinde ağaçlandırma yapılması gerekiyor. Büyük çapta ağaçlandırma ve yeşillendirme yapılmalı. Bizler yıllarca ölümlerle, soykırımlarla yok edildik, tarihimiz elimizden alındı, kimliksizleştirildik. Her taraftan bir saldırı halindeler. Bizim doğamıza, yaşam alanımıza, gelecekteki günlerimize saldırıyorlar. Bizi geçmişsizleştirdikleri gibi şimdi de geleceğimizi elimizden almaya çalışıyorlar. Kürt kimliği, Kürt doğası ve Kürde dair ne varsa yok etmek istiyorlar. Biz bunu istemiyoruz. Başka topraklarda değil, yaşadığımız topraklarda tamamen yeşil, özgür yarınlarımız olsun istiyorum.”