Çiğdem Kozan: Eşit müzakere için AİHM kararı uygulanmalı 2025-12-15 09:01:30   ANKARA- ÖHD Ankara Şubesi Eşbaşkanı Çiğdem Kozan, sürecin sağlıklı ilerleyebilmesi için Kürt tarafı adına baş müzakereci olan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın iletişim kanallarının açık olması gerektiğine dikkat çekerek, AİHM’in umut hakkı kararının uygulanması barışın toplumsallaşması açısından temel bir adım olduğu vurguladı.    Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”, kırk yıllık çatışmalı sürecin aşılması ve demokratik cumhuriyete geçişin önünü açacak yasal düzenlemelere işaret etti. Abdullah Öcalan, bu geçişin yalnızca siyasal değil, aynı zamanda hukuki bir dönüşümü gerektirdiğini vurgulayarak, demokratik cumhuriyet perspektifini üç temel başlık üzerinden ele aldı. Bu çerçevede “Özgür Yurttaş Yasası, Barış ve Demokratik Toplum Yasası ve Özgürlük Yasaları” bütünlüklü bir hukuk sistemi olarak tanımlandı.   Abdullah Öcalan’ın ortaya koyduğu bu üç ana başlığın parçalı değil, birbirini tamamlayan bütüncül bir hukuk anlayışına dayandığına dikkat çeken Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Ankara Şubesi Eş Başkanı Çiğdem Kozan, hukukun kapsayıcı ve toplumsal barışı esas alan bir biçimde ele alınması gerektiğini vurguladı.   ‘Sayın Öcalan’ın iletişim kanalları kısıtlanmamalı’   Sürecin sağlıklı ilerleyebilmesinin başat koşullarından birinin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın iletişim kanallarının kısıtlı olmaması gerektiğini belirten Çiğdem Kozan, “Hep ne diyoruz; savaşan taraflar ancak barışabilir. Kürt tarafı adına baş müzakereci aslında Sayın Öcalan. Savaşan iki taraf barış için, çözüm için bir irade ortaya koyuyorsa, buradaki görüşmelerin de eşit koşullarda yapılması öncelikli bir gereklilik. Sürecin sağlıklı ilerleyebilmesi için tabii ki Sayın Öcalan’ın iletişim kanallarının kısıtlı olmaması, tüm kesimlere ulaşabiliyor olması gerekir” dedi.    ‘Sayın Öcalan’ın sözü, barışın toplumsallaşmasının önünü açacak’   Abdullah Öcalan’ın önerilerinin ve sözünün sağlıklı bir şekilde tüm toplumsal kesimler tarafından öğrenilmesinin, barışın toplumsallaşmasının önünü açacağına dikkat çeken Çiğdem Kozan, “AİHM’in verdiği bir ihlal kararı var, umut hakkı kararı var. Türkiye’nin bunu uygulayarak Sayın Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşmasını sağlaması, bu barış sürecinin ve müzakerelerin eşit koşullar altında yürütülmesi ve barışın toplumsallaşması adına önemli bir husustur” diye belirtti.      ‘Yargının araç olma halinden çıkması gerekiyor’   Türkiye’de siyaset yapma hakkının iktidar tarafından hukuk eliyle engellendiğini söyleyen Çiğdem Kozan, demokratik siyaset yapma hakkını kullanmak isteyenlerin gözaltına alındığını, siyasi davalarla karşı karşıya kalarak tutuklandığını ve kriminalize edildiğini belirtti. Çiğdem Kozan, şöyle konuştu: “Yargının artık bu araç olma halinin dışına çıkması gerekiyor. Yargının asıl rolünü ve misyonunu oynaması gerekiyor. Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğü hakkı, siyaset yapma hakkı ve örgütlenme hakkı daraltılıyor. Bu haklar uygulanması gerekirken engellenen bir yerde duruyor. Oysa bu haklar daraltılmayıp engellenmeden kullanılabildiğinde, demokratik siyasetin önünü açacak haklardır.”   ‘Sayın Öcalan’ın dediği gibi sorunlar akılla ve konuşarak çözülmeli’   AİHM'in Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ kararıyla Kürtlerin siyaset yapma hakkının engellendiğini ortaya koyduğunu dile getiren Çiğdem Kozan, AİHM'in “Bu tutuklamalar siyaset yapma hakkını engellemek amaçlı yapılmış tutuklamalardır” açıklamasını anımsattı. Kürtlerin siyaset yapma hakkının açık bir şekilde engellendiğine vurgu yapan Çiğdem Kozan, “Kürtlerin kolektif haklarını talep etme hakkı açık bir şekilde elinden alınıyor. Çünkü yargı aracılığıyla kriminalize ediliyor ve tutsak ediliyor. Kayyım politikası da benzer bir anlayış işin ürünü. Kürt'ün yerelde kentini yönetme hakkı bu kez de elinden alınmak isteniyor. Bunun önüne geçme çabası var. İşte aslında halkın demokratik siyasete katılımı bu haliyle engelleniyor. Bu süreçle birlikte bu anlayışların tamamından vazgeçilmesi gerekiyor ve demokratik siyasetin önü ancak bu gibi somut adımlarla açılabilir. Yani artık silahlar susuyorsa Sayın Öcalan'ın da dediği gibi sorunlar akılla ve konuşarak çözülmeli ve bazı haklara yasal zemin sağlanması gerekiyor” sözlerini kullandı.   ‘Bazı haklara yasal zemin sağlanmalı’   Çiğdem Kozan, şunları söyledi: “Kürtlerin kolektif haklarını talep etme hakkı açık bir şekilde ellerinden alınıyor. Yargı aracılığıyla kriminalize ediliyor ve tutsak ediliyorlar. Kayyım politikası da benzer bir anlayışın ürünüdür. Kürtlerin yerelde kentlerini yönetme hakkı bu kez de ellerinden alınmak isteniyor. Halkın demokratik siyasete katılımı bu haliyle engelleniyor. Bu süreçle birlikte bu anlayışların tamamından vazgeçilmesi gerekiyor. Demokratik siyasetin önü ancak somut adımlarla açılabilir. Artık silahlar susuyorsa, Sayın Öcalan’ın da dediği gibi sorunlar akılla ve konuşarak çözülmeli; bazı haklara yasal zemin sağlanmalıdır.”   ‘Sayın Öcalan bütüncül bir hukuktan bahsediyor’   Demokratik siyasal mücadeleye imkân sunacak olanın yasal güvence olduğunu vurgulayan Çiğdem Kozan, “Bu süreç açısından bu, olmazsa olmaz bir husustur. Demokratik siyaset yoluyla sorunlar çözülecekse; demokratik siyaset hakkı, Kürt varlığının tanınması ve Kürtlerin kolektif haklarının tanınması güvence altına alınmadan kalıcı bir barış mümkün değildir. Aksi halde geçmişte olduğu gibi yine Kürtlerin sırtında yargı sopası belirecektir. Bu nedenle tüm bunların yasal güvence altına alınması gerekiyor. Sayın Öcalan, demokratik entegrasyon ve barışın hukuki yönü açısından üç ana başlıktan bahsediyor: Özgür Yurttaş Yasası, Barış ve Demokratik Toplum Yasası ve Özgürlük Yasaları. Bu belirlemelerle, hukuken yapılması gereken tüm düzenlemeleri kapsayan bütüncül bir perspektif sunuyor. Burada eksik bırakılmadan, her yönüyle ele alınması gereken bir bütüncül hukuktan söz ediliyor. Bu da çok yönlü bir değişimi ve kapsamlı düzenlemeleri zorunlu kılıyor” şeklinde konuştu.     ‘İlk elden yapılması gereken Sayın Öcalan’ın özgürlüğü’   Hukukun demokratikleşmesi ve özgürleşmesi gerektiğinin altını çizen Çiğdem Kozan, bunlar sağlanmadan kalıcı bir barışın mümkün olmayacağını söyledi. Demokratik olmayan bir hukukla karşı karşıya olunduğunu belirten  Çiğdem Kozan, şunları kaydetti:“İlk elden yapılması gereken, Sayın Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanması ve umut hakkının uygulanmasıdır. Müzakerelerin eşit koşullarda ve toplumla bütünlüklü biçimde ilerleyebilmesi için bu gereklidir. Sayın Öcalan, ‘Kürt olgusunun hukuka dâhil edilmesi’ gerektiğini söylüyor. Bu, anayasal bir tanınmayı gerektirir. Kürt’ü yok sayan, tekleştiren ve herkes Türk’tür diyen anlayıştan vazgeçilmesi ve gerekli anayasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor.”   ‘Kürtlerin kolektif hakları güvence altına alınmalı’   Ana dil konusunda da gerekli hukuki düzenlemelerin yapılması gerektiğini vurgulayan Çiğdem Kozan,  “Barış Anneleri Meclis’te Kürtçe kendilerini ifade edemedi. Bir vekil Meclis’te Kürtçe konuştuğunda tutanaklara ‘bilinmeyen dil’ olarak geçiyor. Bu tanımlama bile Kürtlerin nasıl hukuk dışı bırakıldığını gösteriyor. Ortak bir yaşamdan söz ediyorsak, ana dilimle yaşayabilmeliyim. Bunun önü açılmalı ve Kürtlerin kolektif hakları yasal güvence altına alınmalıdır” sözlerini kullandı.     ‘Barış süreçleri yüzleşmeyi mümkün kılmalı’   Toplumun demokratikleşmesini kalıcı kılacak bir toplumsal sözleşmeye ve yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu belirten Çiğdem Kozan, barış süreçlerinin hakikatlerle yüzleşmeye vesile olması gerektiğini ifade etti. Çiğdem Kozan, şöyle devam etti: “PKK kongresini yaptı, kendini feshetti, silah bıraktı. Çok önemli tarihsel gelişmelere tanıklık ettik. Barışacak ve ortak bir yaşam inşa edeceksek, PKK üyelerinin Türkiye’ye dönüşlerinde yaşayacakları hukuki sorunların önüne geçilmelidir. Bunun için yasal düzenlemeler yapılması zorunludur. Hakikatlerin açığa çıkarılması ve geçmişle yüzleşilmesi olmadan kalıcı bir barış mümkün değildir.”   ‘Mevcut yasa hasta tutsaklara tahliye imkânı tanıyor’   Hukuki düzenleme gerektirmeden de yapılabilecek adımlar olduğuna dikkat çeken Çiğdem Kozan, hasta tutsakların durumuna işaret etti. Mevcut yasanın tahliyeye imkân tanımasına rağmen uygulamada bunun engellendiğini belirten Çiğdem Kozan, şartlı tahliye haklarının da İdare ve Gözlem Kurulları eliyle keyfi biçimde engellendiğini söyledi. Kayyım uygulamalarının da hukuksuz olduğunu vurgulayan Çiğdem Kozan, bu uygulamalardan vazgeçilmesi gerektiğini ifade etti.   ‘İlerleme çözüm ve barış iradesine bağlı’   Son olarak Çiğdem Kozan, düşman ceza hukukunun terk edilmesiyle mevcut yasal çerçeve içinde dahi ilerleme sağlanabileceğini belirterek, “Bu tamamen barış ve çözüm iradesine bağlıdır. Meclis komisyonu kalıcı barış için bütüncül ve kapsayıcı bir yaklaşımla hareket etmeli, tüm hakları yasal güvence altına alacak düzenlemeleri hayata geçirmelidir” dedi.