Hafıza müzesi değil, canlı bir çığlık: Helebçe 2025-05-21 09:07:11   HELEBÇE - Saddam Hüseyin'in emriyle Helebçe’de gerçekleşen katliama dair kurulan Helebçe Katliamı Müzesi, sadece bir anı evi değil; kolektif hafızanın kendisi. Geçmişin tozlu raflarına terk edilmemesi gereken bir uyanış çağrısını da ziyaretçide uyandırıyor.   Hakkında çok şey yazılan ancak çoğu zaman anlatılamayan acıyı ve soykırımı en derinden tanımlayan yerlerden biridir Helebçe. Kente adım attığınız anda, doğanın kokusuyla sarhoş eden dağların gölgesinde sakin bir kent karşılar sizi. Ancak 16 Mart 1988'de, tarihin kara bir lekesiyle anılan bu kentte, yaşamın sıcaklığı ve samimiyetini görmek yine de mümkün. Katliamın unutulmaması için kent merkezinde kurulan Helebçe Katliamı Müzesi’nde, gazdan boğulan bebekler, annesinin kucağında taş kesilmiş çocuklar, donuk gözlerle yere yığılan insanların balmumu heykelleri yer alıyor. Bu sahneler, Kürt halkının yaşadığı soykırımı en net biçimde aktarıyor.   Saddam Hüseyin’in ölüm belgesi de müzede     Her adımda karşınıza çıkan fotoğraflar, yanık oyuncaklar, gaz maskeleri ve taş gibi kesilmiş beden figürleri... Hepsi birer sessiz çığlık gibi. Helebçe Müzesi, geçmişin bir yansıması olmaktan öte; yaşayan bir tanıklık. Her adımda ziyaretçiye hesap sormayan ama unutmayan bir belleği hissettiriyor. Katliamın emrini veren Saddam Hüseyin’in ölüm belgesinin duvarda yer alması ve uluslararası raporların da müzede koruma altına alınması da dikkat çekiyor.   Her obje bir tanıklık   Helebçe Katliamı Müzesi’nde; gazdan boğulan bebeklerin balmumu heykelleri, kucaklarında taş kesilmiş çocuklar, donmuş bakışlar ve yanmış oyuncaklar ziyaretçileri karşılıyor. O dönemde bölgede bulunan gazetecilere ait fotoğraf makineleri de dikkat çekiyor. Gaz maskeleri, taşlaşmış beden figürleri ve duvarlara katledilenlerin kazınmış isimleri müze ziyaretçilerine sadece tarihi bir bilgi ve bir Kürdün yaşadığı soykırımı da aktarıyor.   Foto/Görüntü: Dilan Babat