Yandaş medya ve PKK kongresi 2025-05-18 09:07:08         Nazlıcan Nujin Yıldız   HABER MERKEZİ – Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından yapılan “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısı üzerine 12’nci kongresini gerçekleştiren PKK, yeni bir dönemi, mücadelede değişim ve dönüşümü vurgularken yandaş medyanın ne dili ne de manipülasyonları değişti.   Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından 27 Şubat'ta yapılan "Barış ve Demokratik Toplum" çağrısı üzerine 5-7 Mayıs tarihleri arasında iki farklı bölgede eşzamanlı ve paralel olarak gerçekleştirilen PKK 12’nci Kongresi'ne dair sonuç bildirgesi kamuoyu ile paylaşıldı. 12’nci Kongre, tarihsel bir dönüm noktası olurken kongre sonuç bildirgesinde örgütsel yapının feshedildiği ve silahlı mücadelenin sonlandırıldığı duyuruldu. Bildirgede mücadelenin sonlandığı değil, biçim değiştirdiği vurgulanırken ideolojik çizginin ve hedeflerin devam edeceğinin mesajı da verildi. PKK ve Kürt halkı bu durumun bir son değil, yeni bir dönemin başlangıcı olarak değerlendirdi. Ana akım ise “terörsüz Türkiye” söylemlerini devam ettirerek yeni bir dönemin başladığını değil, kazanan ve kaybedenin olduğunu yansıtmayı sürdürdü.   Kürt sorununun her daim çarpıtıldığı ana akım medyada, yine Abdullah Öcalan tarafından 27 Şubat’ta yapılan çağrı sonrası PKK’nin yaptığı kongre de çarpıtıldı, özünden uzaklaştırıldı. PKK’nin yaptığı kongre sonucunda paylaşılan sonuç bildirgesinde silahlı mücadelenin sona erdiği ilan edilse de bildirgede kadın özgürlükçü paradigma, öz örgütlülük, demokratik siyaset, komünal yaşam gibi kavramların üzerinde duruldu ve mücadelenin süreceği duyuruldu. Bildirgede yer alan, “mücadele yöntemi değişti, ancak hedefler geçerli” mesajı açık bir şekilde yer alırken ana akım medya, yürütülen mücadelenin sona erdiğini iddia ederek Kürtleri ve verilen mücadeleyi boşa çıkarmanın derdine düştü. Yeni Şafak’ın konuya dair yaptığı bir haberde geçen ifadeleri şu şekilde: “PKK’nın kongre sonrası bildirgesinde, Öcalan’ın metnine sadık kalarak kendi varlık koşullarının teorik ve pratik olarak ortadan kalktığını kabullenmesi bu noktada oldukça anlamlı.”   Yandaş medya PKK’nin teorik varlığından rahatsız     PKK’nin ve Kürt halkının, verilen mücadeleyi silahlı mücadeleden ibaret görmediği, yıllardır Kürt sorununun demokratik çözümü için mücadele edildiği bilinen bir gerçekken bunun farkında olan ana akım da haberinde “teorik ve pratik olarak ortadan kalktığını” vurgulamak zorunda hissetti. Yine aynı haberde şu ifadeler yer aldı: “Kırk yılı aşkın bir süredir PKK ile mücadele eden Türkiye Cumhuriyeti Devleti özellikle son on yılda terörle mücadelede ciddi bir mesafe kat etti. 2013 yılında MİT’e sınır ötesinde operasyon izni tanınmasının ardından, 2016 sonrasında terörle mücadele doktrinini değiştirilerek terörü kaynağında kurutma anlayışına gidildi. Bu adımların ardından ise daha konsantre ve senkronize bir terörle mücadele stratejisi izlenerek başarılı operasyonlara imza atıldı.” Düşman hukukunu sürdürmeye niyetli olan ana akım, onurlu barışın tesis edilmesi konusuna değil, iktidarın “tarihi başarısına (!)” odaklanarak halka yeniden “terör sorununun” çözüldüğü mesajını vermeye çalışıyor. Bu sürecin en önemli ayaklarından biri olan medyanın, konuyu “Kürt sorunu yoktur” demeye getirmesi yeni değil. Fakat Kürt halkı da bu sorunun var olduğunu ve demokratik bir çözümün sağlanması gerektiğini her daim ifade etti.   Söz bu kez Kürtlerde!   PKK’nin aldığı karar sonucu Kürdistan kentlerine giderek halkın ne düşündüğünü soran yandaş medya, istediğini alamamış olsa da bu sefer Kürt halkını kendi hakikatinden uzaklaştırmak için kolları sıvadı. 50 yılı aşkın süredir Kürdistan’da halkın devlet, kolluk, medya şiddetine maruz bırakılmasına dair, asimilasyon, imha ve inkâr, özel savaş politikalarının etkisine dair tek bir haber yapmayan yandaş medya, kararın ardından Amed, Şirnex gibi kentlere giderek halka mikrofon uzattı. Bu durum, yalnızca halkın konuya dair ne düşündüğünün aktarılması değil aynı zamanda başka bir özel savaş politikası olarak karşımıza çıkıyor. Yapılan haberlere göz attığımızda karşımıza yine manipülasyon, çarpıtma ve sansasyon çıkıyor. Yapılan kimi haberlerin başlıkları şu şekilde: “Diyarbakır terörün bitişini kutluyor! Fulya Öztürk bölgedeki son durumu aktardı”, “CNN TÜRK, ilk terör saldırısının yaşandığı köy halkıyla konuştu: Fesih kararına ne diyorlar?”, “Söz bu kez Şırnaklılarda: Terörsüz Türkiye süreciyle ilgili halk ne düşünüyor?” Haber başlıklarından da anlaşıldığı gibi, hiçbir süreçte Kürt halkının ne düşündüğüne yer vermeyen yandaş medya, sözün bu sefer Kürtlerde olduğunu söyledi. Ancak haberlerin içeriği gerçeği yansıtmadığı gibi kullanılan dil de dünden farklı değildi.     Hakikatten her anlamda kaçmak   Yandaş medyanın dili de aktarmak ve göstermek istediği de barışın sağlanması umudundan uzaktı. Bu umudu yok etmeye çalışan yandaş medya, geçmişte “terörist” ilan ettiği Kürt halkına giderek fesih kararının “sevincini” yaşadıklarını iddia etti. “Söz bu kez Şırnaklılarda” ve “terörün bitişi kutlanıyor” ifadeleri hakikati barındırmazken medyanın kurnazlıkları işe yaramadı. Dijital medyada da gündem olan A Haber’in yaptığı röportaj, tek başına hakikati ve Kürt halkının taleplerini açıkça gösterdi. A Haber muhabirinin Amed’de esnaflarla yaptığı röportajda, esnafın “Türkler ve Kürtler kardeştir demekle kardeşlik sağlanamıyor. Hakka, hukuka dayalı bir kardeşlik istiyoruz” sözleri normal şartlarda yandaş medyanın servis edeceği bir cümle değil. Fakat yayının canlı olması A Haber’in de söylenilenleri çarpıtmasını zorlaştırdı. Nitekim esnaf, Kürt halkının taleplerini dile getirirken muhabirin söylenilenler karşısında “Terörün sonlanmasını nasıl buluyorsunuz? Terörle bu bölge neler çekti?” soruları, çaresizliğin gelmiş olduğu noktayı göstermiş oldu. Bu sorular karşısında Kürt sorununun inkâr edilmesi gerçeğini duyan A Haber, hızlıca uzaklaşarak cevaplardan memnun kalmadığını gösterdi.   Yine Fulya Öztürk’ün, fesih kararının ardından Amed’e giderek yaptığı röportajları haberleştiren Milliyet Gazetesi, Fulya Öztürk’ün kullandığı şu ifadelere yer verdi: “Çok çekti Diyarbakır. Özellikle terör saldırılarında çok sayıda kişi hayatını kaybetti, halk çok zarar gördü. İnsanlar evlerini terk ettiler. Çok geçmiş yıllardan söz ediyorum. Dolayısıyla artık PKK terör örgütünün adını dahi duymak istemiyor insanlar ve süreci de yakından takip etti Diyarbakır halkı. Bu sabah gelen açıklamanın hemen ardından biz de sahaya çıktık, sokağa çıktık... Diyarbakır Ulu Camii'nin hemen önünde halay çekiyorlar.” Abdullah Öcalan’ın tarihi çağrısına “Biji Serok Apo” sloganlarıyla karşılık veren Amed halkının, PKK’nin adını dahi duymak istemediği yalanı, yandaş medyanın Kürt halkının gündeminden ne denli uzak olduğunu gösteriyor.   Haberde halkın söylediklerine ise şu cümlelerle yer verildi: “Diyarbakır bugün buradaysa sizin sayenizde. İyi ki varsınız”, “Aaa süper. Süper bir bilgi”, “Biz hepimiz barış istiyoruz. Çok iyi. Allah razı olsun”, “Barış geldi, huzur geldi. İnsanlık güzelleşecek. Buranın insanı çok güzel”   Terörün bitiş sevinci?   Halkın barış ve kardeşlik talebini “terörün bitiş sevinci” olarak yansıtan yandaş medya, barışın yalnızca PKK’nin silah bırakmasıyla mümkün olduğunu kabullendirmeye çalışırken buna karşılık Kürt halkı, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Kürdistan, Orta Doğu ve dünyadaki krizlerin çözümü için geliştirmiş olduğu demokratik ulus perspektifini sahipleniyor ve Kürt sorununun demokratik bir çözüme kavuşmasını talep ediyor. Süreç boyunca Abdullah Öcalan’ın yaptığı tarihi çağrıyı benimseyerek devletten adım atmasını bekleyen Kürt halkı, PKK’nin aldığı kararı da sahiplendi ve onurlu barışın sağlanması için mücadeleye devam edeceklerinin mesajını verdi.   Onca çarpıtma, manipülasyon ve yalan haberle barışın dilini yok etmeye çalışan yandaş medyanın aksine her daim Kürdistan’ın meydanlarında, sokaklarında, mahallelerinde olan ve gerçeği ekranlara, kağıtlara aktaran özgür basının bu süreçteki rolü de önemini koruyor. Sonuçta akbaba misali Kürdistan’a gelerek konunun muhatabı olan Kürt halkının söylediklerini çarpıtmaya çalışan ve yüzeysel yorumlarla konuyu “terör”, “bitiş”, “sevinç”, “TC’nin başarısı” kelimelerine sıkıştıran yandaş medyanın çabası, özgür basının hakikat yeminiyle boşa çıkıyor.