Şirnex'te sit alanı 49 yıllığına Savunma Bakanlığı'na kiralandı 2025-12-19 11:17:03   Melek Avcı    ANKARA – Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 57 milyon 280 bin m² büyüklüğündeki orman vasıflı ve sit alanın, atış ve tatbikat alanı olarak kullanılması için 49 yıllığına Millî Savunma Bakanlığı’na tahsis ettiği açığa çıktı.   Şirnex’in Cizîr ilçesi sınırlarında planlanan Nerdüş HES ve Sulama Barajı Projesi’nin, yalnızca çevresel tahribatla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda hukuk, kültürel miras ve yerleşim hakları açısından çoklu bir rejimin göstergesi olarak büyük ihlallere dönüşen bir süreç olduğu açığa çıktı.    Kültürel miras alanı ÇED raporuna dahil edilmedi!    Projenin başında hazırlanan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu birçok hukuksallığa imza attı. 12 Ekim 2022 tarihinde, Moment Çevre Danışmanlık tarafından hazırlanan ÇED raporunun ardından, Mardin Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, projenin herhangi bir arkeolojik alanla çakışmadığına dair görüş verdi. 10 Ağustos 2023 tarihinde yapılan yerinde inceleme sonrasında, bu görüş, projeye onay veren bir rapora dönüştü. Ancak, bu kararın hemen ardından 24 Haziran 2024 tarihinde Çağlayan Kalesi ve çevresi, 1. derece arkeolojik sit alanı olarak tescillendi.  Bu tescil kararı ise, proje için hazırlanan ÇED raporuna dahil edilmedi. Proje alanının, sit alanlarıyla çakışıp çakışmadığına dair  net bir teknik rapor ise halka açıklanmadı.   15 Aralık’ta ÇED olumlu raporu ile bölge talana açıldı    Dahası, 15 Aralık tarihinde çıkan Nihai ÇED kararı ile projeye dair inşaat faaliyetlerinin önündeki fiili engeller kaldırılarak bölgede talanın ve rantın önü açıldı. Birçok arkeolojik sit alanı, kültürel miras varlıkları ve ekosistem üzerinde telafisi imkânsız zararların önünü açarken bölgedeki yerel halkın bu alana girmesi ise yasak.    CİMER şikayeti ile hukuksuzluk ortaya çıktı    Proje alanında yaşayan köylüler için en büyük sorunlardan biri de, "güvenlik" adı altında uzun yıllardır yerleşime kapalı tutulan köyler oldu. Özellikle  Şax ve Heblêr köyleri, yıllardır “güvenlik” bahanesiyle yerleşime kapalı tutuluyor. Ancak köylülerden biri bu durum üzerine  CİMER’e başvuruda bulundu. CİMER üzerinden bilgi edinme başvurularına Milli Savunma Bakanlığı tarafından verilen resmi cevapta ise köylerin neden yerleşime kapalı olduğu açığa çıktı.    Atış ve tatbikat alanı olarak 49 yıllığına kiralanmış!   Verilen cevapta; Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 10 Mart 2009 tarihinde  57 milyon 280 bin m² büyüklüğündeki orman vasıflı alanın, atış ve tatbikat alanı olarak kullanılmak üzere 49 yıllığına Millî Savunma Bakanlığı’na tahsis ettiği belirtildi.    Sit alanında askeri faaliyet!   Savunma Bakanlığı, verdiği cevabın devamında ise Şax köyünün bu alanın içinde olduğu ve dava süreci devam eden taşınmazlar bulunduğu ama “bu alanlara isabet etmeyecek şekilde atış faaliyeti” gerçekleştirdiklerini açık açık belirtti. Bölgedeki halkın ise herhangi bir şekilde bilgilendirilmediği, rızalarının alınmadığı açığa çıktı.    Konuya dair araştırma ve soru önergesi    Projeye ilişkin Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreci, projeye dair hukuksal eksiklikler ve kültürel mirasın korunması konusunda yaşanan çelişkili kararlar, yerel halkın mülkiyet ve yerleşim haklarının askıya alınması gibi birçok önemli soruna yol açan projeye ilişkin. DEM Parti Şirnex Milletvekili Nevroz Uysal Aslan, bu ihlallerin araştırılması ve sorumluların tespit edilmesi için Meclis’e araştırma önergesi Kültür Turizm Bakanlığı ve Tarım Orman Bakanlığı’na soru önergesi verdi. Nevroz Uysal Aslan ayrıca Tarım ve Köy İşleri Komisyonu’na başvuruda bulundu.    ‘Güvenlikçilik ve hafıza silmeyi esas alan eko-kırım’   Newroz Uysal Aslan verdiği araştırma önergesinde, “Eski yerleşim alanlarının da askeri faaliyetlere dahil edilmesi, köylülerin mülkiyet haklarını ihlal etmektedir. Bununla birlikte, taşınmazların hukuki durumu kesinleşmeden askeri tahsisler yapılması, mülkiyet hakkı ve yerleşim özgürlüğü ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. Bu tablo, aynı coğrafyada bir yandan baraj ve HES projeleriyle doğaya müdahale edilirken, diğer yandan arkeolojik sit alanlarının varlığının kabul edildiği, eş zamanlı olarak da geniş alanların askerî tatbikat sahasına dönüştürüldüğü çoklu ve çelişkili rejimlerin işletildiğini göstermektedir. Ancak bu rejimlerin hiçbirinde yerel halk, taşınmaz malikleri ve köylüler özne olarak tanınmamakta; karar süreçlerinin tamamı yurttaşın dışında, kapalı ve denetimsiz biçimde yürütülmektedir. Bu durum, kamu yararı kavramının içinin boşaltıldığını; yerine rant, güvenlikçilik ve hafıza silmeyi esas alan eko-kırım eksenli bir yönetim anlayışının ikame edildiğini göstermektedir. Nerdüş Projesi özelinde yaşananların münferit idari hatalar olarak ele alınması mümkün değildir” diye belirtti.    Önergede, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’ya şu sorular yöneltildi:    “*Tarım ve Orman Bakanlığı, mülkiyet ihtilafları ve dava süreçleri devam eden taşınmazların bulunduğu bir alanı, hangi hukuki gerekçeye dayanarak 49 yıllığına Millî Savunma Bakanlığı’na tahsis etmiştir?   *10.03.2009 tarihli ve 480 sayılı yazı ile yapılan bu tahsis işleminden önce, alan içerisinde özel mülkiyet, köy ortak alanı ve dava konusu taşınmazların bulunduğu bilgisi Bakanlığınız kayıtlarında mevcut değil miydi?   *Dava süreci devam eden taşınmazlar hakkında yargı kararı kesinleşmeden uzun süreli (49 yıl) tahsis yapılması, Bakanlığınızın hukuk devleti ve mülkiyet hakkı ilkeleriyle nasıl bağdaştırılmaktadır?   *Söz konusu tahsis işleminde, taşınmaz maliklerinin rızası, bilgilendirilmesi ya da itiraz hakkı işletilmiş midir? İşletildiyse hangi usuller uygulanmıştır?   *Tahsis edilen 57 milyon 280 bin m² büyüklüğündeki alanın ne kadarlık kısmı orman vasıflı ne kadarlık kısmı mera, tarım alanı veya köy yerleşimine ilişkin taşınmazlardan oluşmaktadır?   *Orman vasıflı alanların askerî atış ve tatbikat alanı olarak tahsis edilmesinin, orman ekosistemi, toprak yapısı ve yangın riski üzerindeki etkilerine dair Bakanlığınızca hazırlanmış bir teknik değerlendirme bulunmakta mıdır?   *Tahsis kararının alındığı tarihte, Hisar ve Çağlayan köylerine ilişkin yerleşim, tarımsal kullanım ve hayvancılık faaliyetlerinin fiilen engellendiği bilgisi Bakanlığınızca dikkate alınmış mıdır?   *Tarım ve Orman Bakanlığı, söz konusu tahsis işlemi nedeniyle mülkiyet hakkı ihlali, tarımsal üretim kaybı ve orman tahribatı doğması hâlinde idari ve hukuki sorumluluğu üstlenecek midir?   *Bakanlığınız, benzer şekilde hukuki durumu kesinleşmemiş alanların uzun süreli tahsisine ilişkin uygulamaları durdurmayı ve bu tahsisleri yeniden gözden geçirmeyi planlamakta mıdır?   *DSİ 10. Bölge Müdürlüğü’nün Nerdüş HES ve Sulama Barajı Projesi kapsamında hangi tarihte, hangi idari onaylara dayanarak sahaya inmesi ve inşaat faaliyetlerine başlaması planlanmaktadır?   *DSİ 10. Bölge Müdürlüğü’nün sahada faaliyete geçmesi hâlinde, geri dönüşü mümkün olmayan ekolojik tahribat oluşacağı bilimsel olarak öngörülebilirken, Bakanlığınız tarafından önleyici bir durdurma veya erteleme kararı neden alınmamıştır?   *Proje alanında orman, mera ve tarım alanlarının bütünlüğünü bozacak çalışmalar başlamadan önce, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanmış bağımsız ve güncel bir ekosistem–tarım etki raporu bulunmakta mıdır?   *Orman vasıflı alanlarda yapılacak patlatma, kazı ve dolgu faaliyetlerinin orman yangını riski ve toprak erozyonu vb. üzerindeki etkilerine ilişkin Bakanlığınızın resmi değerlendirmesi nedir?   *Dava süreci devam eden taşınmazların bulunduğu bir alanda, DSİ’nin projeye başlamasıyla fiilî durum yaratılmasının, ileride verilecek yargı kararlarını anlamsız hâle getirme riski taşıdığı Bakanlığınızca kabul edilmekte midir?   *Tarım ve Orman Bakanlığı, yargı süreci sonuçlanmadan DSİ eliyle sahada geri dönüşü olmayan işlemler yapılmasının hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu yönündeki eleştirileri neden dikkate almamaktadır?   *Dava konusu alanlarda yapılacak kazı ve inşaat faaliyetleri sonucunda taşınmazların eski hâline döndürülmesinin fiilen imkânsız hâle gelmesi durumunda, Bakanlığınız sorumluluğu hangi idari mekanizmaya yüklemektedir?   *Tarım ve Orman Bakanlığı, DSİ 10. Bölge Müdürlüğü’nün bu projeye başlamasıyla ortaya çıkacak orman kaybı, tarım dışılaşma ve ekolojik yıkımın doğrudan kendi idari kararlarının sonucu olduğunu kabul etmekte midir?”