Demokrasi için değişim şart: Yeni bir fikre ihtiyaç var 2025-05-23 09:04:10     Melike Aydın    İZMİR - Kadınların kendini güvende hissetmediği, gençlerin gelecek kaygısı yaşadığı, Kürtlerin ana dil hakkının tanınmadığı Türkiye’de yurttaşlar tüm sorunların temelinde demokrasinin eksikliğini görüyor ve yeni bir fikre ihtiyaç duyduklarını söylüyor.   Türkiye’de kadınların kendini güvende hissetmediği, gençlerin gelecek kaygısı yaşadığı bir toplumsal düzen ve devlet sistemine maruz kaldıklarını ifade eden kadınlar, huzurun ve refahın sağlanması için demokrasiye ihtiyaç duyulduğunu söylüyor. Demokratik bir toplumun kurulması için yeni bir fikre ihtiyaç duyulduğunu belirten kadınlar; eğitim, liyakat, ifade özgürlüğünün sağlanması, cinsiyet ve ırk ayrımının son bulması gerektiğinin altını çiziyor.   ‘İşsizlik birey olmamızın önünde engel’   Moda tasarımı öğrencisi Aden Alanoğlu, üniversiteye başladığında geleceğe dair ümitlerinin zaman geçtikçe yitip gittiğini belirterek, öğrenciler olarak okudukları bölümlere dair meslek alanlarının giderek azaldığını kaydetti. Bir yandan tekstil fabrikalarının kapatıldığını ifade eden Aden Alanoğlu, “Ekonominin kötüye gittiğini düşünürsek, ister istemez iş bulma konusunda olumsuz düşünüyoruz. ‘Ne yapabiliriz?’ diyerek internete yönelmeyi düşünmeye başladık. Çünkü kurumda çalışsak da yetmeyeceğini düşünüyorum. Bu ekonomiyle ayrı eve çıkamayız, bir birey olamıyoruz, kesinlikle özgür hissetmiyoruz. Çünkü birey olmak için tek başına bir şeylere göğüs gerebilmeniz gerekiyor. Geleceğe dair çok fazla kaygımız var”  dedi.   ‘Devletle halk arasında interaktif bir ilişki yok’   Demokrasinin, devlet ve halk arasında interaktif bir ilişkiye dayandığını; ancak bunun güvenlik, eğitim, sağlık gibi pek çok alanda sağlanmadığını belirten Aden Alanoğlu, bu durumun üniversitelere niteliksiz eğitim olarak yansıdığını ifade etti.  Aden Alanoğlu, “Okulda ne donanımsal ne de eğitimsel anlamda bir düzen var. Durmadan bu meslek için ne kadar yeterli olduğumu sorguluyorum. Eğitimin içi boşalınca bizim de değerimiz kalmıyor. Firmalar da ‘işi öğretiriz’ diyorlar ve vasıfsız işçiye yöneliyorlar. Ben halkım ve bu, devletin bana karşı bir sorumluluğu. Bir yandan tekstil ülkesi olmamıza rağmen, tasarım yapıyor olabilmemize rağmen fabrikalar kapanıyor. Çünkü ülkemiz çok pahalı, yatırımcılar diğer ülkelere yöneliyor bu nedenle” sözlerini kullandı.     ‘En büyük problem ayrımcılık’   Demokrasinin, herkesin eşit haklara sahip olması ve bu haklarını kullanabilmesi anlamına geldiğini belirten Fransız Lisesi öğrencisi Rüzgar Uygun, Türkiye’nin en önemli sorununun farklı cinsiyet, milliyet ve inançtan insanlar arasında ayrımcılık yapılması olduğunu söyledi. Ayrımcılığı okulunda bile yaşadığını dile getiren Rüzgar Uygun, “Bence ayrımcılık çok genç yaşta başlıyor. Atabileceğimiz en büyük adım okulda başlıyor. Sesimizi gençler olarak duyurmaya çalışıyoruz. Kız öğrenciler olarak pantolon giymemiz yasak; soğukta bile etek giymek zorundayız” dedi.   ‘Daha demokratik bir sistem talebi’   Fransız okulunu, yurt dışında daha iyi eğitim alabilmek için tercih ettiğini dile getiren Rüzgar Uygun, şunları söyledi: “Yurt dışında daha iyi eğitim alıp ülkeme geldiğimde daha iyi bir iş bulabileceğimi ve değişim yaratabileceğimi düşünüyorum. Keşke eğitim yeterli olabilseydi ama müfredatın yeterli olmaması nedeniyle yeterli eğitim alamıyoruz. Bence değişim gençlikle gelir, büyük bir değişim gerekiyor. Çok büyük bir değişim olacak gibi geliyor. Bu partili sistem artık değişecek. Çünkü çok da partili olmayan bir gençlik büyüyor. Aday odaklı bir sistem gelecek gibi. Bu sistem sayesinde demokrasiye daha çok yaklaşacağız gibi geliyor. Şu ana kadar gördüğümüz demokrasi bizim yanımızda olmadığı için biraz daha farklısını istiyoruz.”   ‘Genç kadınlar olarak özgür hissetmiyoruz’   Demokrasinin, halkın sözünün geçtiği, cinsiyet eşitliğinin olduğu, ırkçılığın bulunmadığı, toplumun huzur içinde yaşadığı bir düzen anlamına geldiğini kaydeden öğrenci Nil Sakarya, özellikle kadın olarak özgür hissetmediğini söyledi Nil Sakarya şöyle konuştu: “Hava karardığında, herhangi bir yerde tek başınayken her zaman kendimi savunma durumunda hissediyorum. Hava karardığında hemen eve gitmem gerektiğini düşünüyorum. Bunun sebebi iktidar; bize güven vermiyor. Kötülük yapan, bir insana saldıran, tecavüz eden biri bunun sonuçlarıyla yüzleşmiyor. Çünkü devlet, bunları yapanların hapse gireceğine dair bir güvence vermiyor. Bu nedenle cesaret buluyorlar. Korkuyoruz.”    ‘Yeni bir fikir lazım’   İktidarın sindirme politikasından dolayı toplumda bir sessizlik söz konusu olduğunu ifade eden Nil Sakarya, “Sosyal medyada paylaşım yaptığımda, ses çıkarmaya dönük bir paylaşım yaptığımda yurt dışına çıkamayacağım söyleniyor. Eylem yapmak halkın en doğal hakkı; bir ifade özgürlüğüdür ve Anayasa’da vardır. Eyleme gittiğimde tutuklanıyorsam, deyip ses çıkarmaya korkan bir gençlik olarak büyüyorum. Her an özgürlüğümüz elimizden alınabilir. Düzelmek gençlerin elinde. İktidarın değişmesi gerekiyor. Ben iktidarın çok zamanının kalmadığını düşünüyorum. Yeni bir fikir lazım. Daha eğitimli bir nesil büyüdükçe daha ileriye gidebileceğimizi düşünüyorum” dedi.    ‘Güvende değiliz’   Demokratik bir toplumun, herkesin eşit haklara ve ifade özgürlüğüne sahip olmasıyla kurulacağını dile getiren beyaz yakalı işçi Ezulet Gökmen, Türkiye’de toplumsal yapının öğretilere dayalı geliştiğini kaydetti. Ezulet Gökmen, “44 yaşındayım, çevremde entelektüel insanlar olsa dahi toplumsal yönlendirmeye maruz kalıyorum. Bir çocuk sahibi olmam, evlenmem gibi çok fazla baskıyla mücadele etmem gerekiyor. Sokağa çıkmaya bile korktuğumuz bir zamanda, 6 yaşındaki çocukla evlenilebileceğinin söylendiği ve bunları söyleyenlerin cezalandırılmadığı bir yerde toplum sıkışmış ve yalnız hissediyor. Siyasi olarak hiçbir partiyi savunmuyorum, zaman zaman yakın bulduğum partiler olsa da... Ekonomik ve psikolojik olarak güvenmediğim bir ülkedeyim. Sosyal devlet anlayışının olduğu, devletten ve erkeklerden korkmadığımız bir dünyada güvende hissedebilirim. Düzeleceğine inancım yok” diye konuştu.    ‘Devlet ana dil hakkını sağlayabilir’   Mêrdîn’den İzmir’e taşındıklarında çocuk yaşta olduğunu ve burada çalıştığı için Kürtçeyi yeterince bilmediğini ifade eden ev işçisi Sakine Kaygısız, çocuklarının da Kürtçeyi çok az bildiğini belirtti. Çevresinde herkesin Türkçe konuştuğu için ana dilini öğrenemediğini dile getiren Sakine Kaygısız, “Kendi dilini özgürce yaşamak demokrasilerde vardır. Kürtçe dil eğitimi alınabilir. Özgürce herkes kendi ana dilini konuşabilir. Bunları sağlayabilir devlet” diye belirtti.    ‘Onurlu bir barış talebi’   Kadifekale’de yaşayan esnaf Kadriye Acar da, Kürt olduğunu ancak dilini Suriye Savaşı’ndan gelen Kürtler sayesinde öğrendiğini ifade etti. Çocuklarının ise hiç bilmediğini kaydeden Kadriye Acar, “İnsan kendi dilini bilse daha iyi olur. Ana dilimiz için ders verilse daha mantıklı olur. Sadece Kürtler değil, öğrenmek isteyen herkes için geçerli bu. Elbette ki barış istiyoruz, onurlu olsun. Mesela ben birine değer veriyorsam, o da bana değer versin istiyorum” ifadelerini kullandı.