DAKAHDER: Kadınların sadece yüzde 1'i adli yardım alabiliyor
- 14:36 12 Aralık 2025
- Güncel
AMED - Hazırladıkları “Doğu ve Güneydoğu’da Kadınların Adalete Erişimi: Adli Yardım Hizmetleri” başlıklı raporun sonuçlarını kamuoyuyla paylaşan DAKAHDER, kadınların adalete erişim oranlarının Türkiye ortalamasının yüzde 55 altında olduğu ve bu bölgelerdeki kadınların yalnızca 1'inin adli yardıma ulaşabildiğini kaydetti.
Dayanışmanın Kadın Hali Derneği (DAKAHDER), “Toplumsal Cinsiyet Rollerine Dayalı Şiddetle Mücadelede Hukuk Kapasitesinin Güçlendirilmesi” projesi kapsamında hazırladıkları “Doğu ve Güneydoğu’da Kadınların Adalete Erişimi: Adli Yardım Hizmetleri” başlıklı raporun sonuçları Çand Amed’de gerçekleştirdikleri basın açıklamasıyla kamuoyuyla paylaştı.
Raporun sonuçlarını DAKAHDER koordinatörü Cansel Atalay okudu.
Adli yardım hizmetlerinde kadınların adalete erişimi
Adli yardımın bir lütuf değil, kamusal bir sorumluluk olduğunu belirten Cansel Talay, “Adli yardım, bireylerin ekonomik nedenlerle adalete erişimden mahrum kalmasının önüne geçmeyi amaçlayan temel bir sosyal devlet ilkesidir. Ancak adalete erişim, yalnızca mahkeme kapısından içeri girebilmek değildir; ekonomik, toplumsal, dilsel ve coğrafi engelleri aşabilmeyi, yani maddi adalete erişimi de içerir. Bu nedenle adli yardım bir lütuf değil, kamusal bir sorumluluktur. Türkiye’de adli yardım hizmetleri büyük ölçüde barolar aracılığıyla yürütülmektedir. Ancak uygulama pratikleri iller arasında ciddi farklılıklar göstermektedir; Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kadınlar için adli yardıma erişim çok daha kırılgan bir nitelik arz etmektedir. Bu kırılganlığın aşılması çoğu zaman sınırlı imkânlara sahip baro yönetimleri ve kadın hakları merkezlerinin omuzlarına bırakılmaktadır. DAKAHDER olarak, İsveç Konsolosluğu desteğiyle yürüttüğümüz ‘Toplumsal Cinsiyet Rollerine Dayalı Şiddetle Mücadelede Hukuk Kapasitesinin Güçlendirilmesi’ projesi kapsamında Diyarbakır, Muş ve Iğdır başta olmak üzere 15 baro ile çalıştık. Bu çalışma, bölgenin adli yardım hizmetleri bakımından içinde bulunduğu koşulları ortaya koymak için yeterli ve çarpıcı bir tablo sunmaktadır" dedi.
Yüz yüze eğitimler
Cansel Talay, proje kapsamında üç ilde ikişer günlük yüz yüze eğitimler düzenlediklerini ve bu süreci de çevrim içi eğitimlerle güçlendirdiklerini dile getirerek, “Eğitimlere bölgeden toplam 125 avukat katıldı. Dr. Ceren Akçabay’ın katkılarıyla, barolara ve Kadın Hakları Merkezlerine öneri olarak sunulmak üzere standart bir adli yardım başvuru formu hazırladık. Baroların web sitelerinin, şiddete maruz kalan kadınların ihtiyaçları gözetilerek yeniden düzenlenmesi için dijital şablonlar, 6284 sayılı Kanun kapsamında örnek dilekçeler ve emsal kararlar hazırlayıp paylaştık. Bugün kamuoyuyla paylaştığımız bu rapor, projeye dahil olan baroların katkılarıyla hazırlanmıştır” diye belirtti.
Çalışmalar sonucunda ortaya çıkan veriler
Cansel Talay, kentlerde yaptıkları çalışmaların verilerini şu şekilde açıkladı: “Haziran-Aralık 2025 tarihleri arasında Gaziantep, Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Adıyaman, Batman, Bitlis, Ağrı, Muş, Hakkari, Siirt, Iğdır, Şırnak ve Ardahan olmak üzere 14 ilde adli yardıma başvuran toplam kadın sayısı yalnızca 5 bin 582’dir. Oysa Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 31.12.2024 ADNKS verilerine göre bu illerde yaklaşık 5,5 milyon kadın yaşamaktadır. Bu, bin kadından yalnızca birinin adli yardıma erişebildiği anlamına gelmektedir. Adalet Bakanlığı verilerine göre 2024 yılında Türkiye genelinde yaklaşık 320 bin boşanma davası açılmıştır. Bölgedeki verilerle birlikte değerlendirildiğinde, Doğu ve Güneydoğu’da kadınların adalete erişim oranı Türkiye ortalamasına kıyasla yaklaşık %55 daha düşüktür. Başka bir ifadeyle, Türkiye’de her 100 boşanma davasına karşılık, bu 14 ilde yalnızca 4 kadın adli yardım desteğine ulaşabilmektedir. Bu tablo, yoksulluğun, dil bariyerlerinin, kırsal coğrafyanın ve baroların sınırlı kapasitesinin kadınları sistem dışına ittiğini açıkça göstermektedir. Kadınların adalete erişimi bu bölgede istatistiksel olarak dahi görünmezleşmiştir.
İller arası derin eşitsizlik
Gaziantep ve Diyarbakır’dan gelen başvurular, toplam başvuruların yüzde 43,5’ini oluşturmaktadır. Oysa bu iki il, bölgedeki kadın nüfusunun yaklaşık yüzde 36’sına sahiptir. Diyarbakır’da her 750 kadından biri altı ayda adli yardıma ulaşabilirken, Şırnak’ta bu oran 5 bin kadında birdir. Ayrıca başvuran kadınların önemli bir kısmı sistemden geri çevrilmektedir. Adıyaman’da her üç kadından biri, Iğdır’da ise başvuran kadınların neredeyse yarısı adli yardım alamamaktadır. Red gerekçeleri barodan baroya değişmekte; ortak, cinsiyet duyarlı bir standart bulunmamaktadır.”
‘Adli yardım, kadınların özgün ihtiyaçlarını görmezden geliyor’
Cansel Talay, Türkiye Barolar Birliği Adli Yardım Yönetmeliği’nin, kadına yönelik şiddet, 6284 uygulamaları, aciliyet, risk değerlendirmesi, dil bariyeri veya sığınak yönlendirmeleri konusunda özel bir düzenleme içermediğine dikkat çekerek, “Bu nedenle adli yardım, kadınların özgün ihtiyaçlarını görmezden gelen cinsiyetsiz bir sosyal hak olarak uygulanmaktadır. Oysa bu dosyaların neredeyse tamamı; boşanma, nafaka, velayet ve 6284 kapsamındaki tedbirlere ilişkindir. Yani adli yardım dosyaları, doğrudan şiddet verisidir” sözlerini kullandı.
Kapasite ve bütçe krizi
Katılımcı baroların çoğunda kapasite ve bütçe krizinin olduğunu, dolayısıyla bu durumun ikinci mağduriyet yarattığına değinen Cansel Talay, “Katılımcı baroların çoğunda güvenli ve mahrem başvuru odaları yoktur, çocuk bekleme alanı bulunmamaktadır, engelli erişimine uygun mekânlar mevcut değildir, psikolog, sosyal çalışmacı, tercüman gibi destek personeli yoktur, kadınlar çoğu zaman kalabalık ortamlarda, çocuklarının yanında başvuru yapmak zorunda kalmakta; bu durum ikincil mağduriyet yaratmaktadır” diye belirtti.
Bütçe gerçeği
Cansel Talay, Diyarbakır Barosu’na adli yardım için ayrılan bütçenin yetersiz olduğunu belirterek, “2025 yılında Diyarbakır Barosu’na adli yardım için ayrılan bütçe 10 milyon 990 bin TL’dir. Rapora göre Diyarbakır’da altı ayda bin 205 kadın adli yardıma başvurmuştur. Yıllık en düşük tahminle bu sayı 2 bin 400’dür. Bu durumda başvuru başına düşen tutar yaklaşık 4 bin 579 TL’dir. Oysa bir boşanma davası için avukatlık asgari ücreti 30 bin TL’dir. Bu bütçeyle Diyarbakır Barosu’nun bir yılda en fazla 336 dosyaya atama yapabilmesi mümkündür. Bu rakamlar, bütçenin sahadaki gerçek ihtiyaca göre belirlenmediğini açıkça göstermektedir. Diyarbakır, 40 yılı aşkın çatışma, yoksulluk, göç, deprem etkileri ve geniş kırsal coğrafya nedeniyle özel bir ihtiyaca sahiptir. Eşit değil, ihtiyaca göre bütçe talep ediyoruz” diye aktardı.
Kadın hakları merkezleri ve çözüm arayışı
Ortak bir veri sistemi kurulması halinde bölgesel risklerin daha görünür hale geleceğini söyleyen Cansel Talay, “Kadın Hakları Merkezlerinde çalışan avukatlar tamamen gönüllülük esasına göre çalışmaktadır. Bu sürdürülebilir değildir. KHM’ler ilk temas noktasıdır; adli yardım ise süreci yürütür. Ancak bugün 15 ilde 15 farklı veri sistemi bulunmaktadır. Ortak bir veri sistemi kurulması halinde şiddet eğilimleri, başvuru türleri, bölgesel riskler görünür hale gelecek. Bu veriler güçlü bir savunuculuk ve bütçe talebi aracına dönüşecektir” şeklinde konuştu.
‘Bölgedeki erişim Türkiye ortalamasının yüzde 55 altında’
Cansel Talay son olarak şunları söyledi: “Doğu ve Güneydoğu’da adli yardım sistemi, sosyal devletin yükümlülüğünü yerine getiremediği bir alanda, baroların, kadın örgütlerinin ve gönüllü avukatların fedakârlığıyla ayakta durmaya çalışmaktadır. Kadınların adalete erişimi fonlara, kişisel çabalara ve iyi niyete bırakılamaz. Bu bir kamu sorumluluğudur. Biz bu raporla; yetkilileri, karar alıcıları ve kamuoyunu göreve çağırıyoruz. Özetle, Doğu ve Güneydoğu’da bin kadından sadece biri adli yardıma ulaşabiliyor; kadınlar boşanmak istiyor ama avukata ulaşamıyor; bölgedeki erişim Türkiye ortalamasının yüzde 55 altında. Diyarbakır’da bir kadına yıllık adli yardım payı sadece 12 TL, şiddet dosyaları adli yardımda eleniyor; bazı illerde her 3 kadından 1’i reddediliyor. Adli yardım, sosyal devletin değil, baroların ve gönüllü avukatların sırtına yüklenmiş durumda.”







