‘Kürt hareketi karanlık dünyaya karşı ışık oldu'
- 15:16 7 Aralık 2025
- Güncel
İSTANBUL - Barış ve Demokratik Toplum Konferansı’nda konuşan Marksist- Sosyolog Filozof John Holloway, “Meksika’dan buraya Kapitalizmin karanlığında bir ışık parlıyordu ve ben o ışığa geldim’ Kürt hareketinin onuru ‘Karanlık Dünyaya Karşı Öfke Işığı’ olduğunu anlayın. Dünya halklarının sizden umut beklediğini gözden kaçırmayın” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), İstanbul’da gerçekleştirdiği “Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı”nın ikini gününde ikinci oturum gerçekleştiriliyor. İkinci oturumda “Özgürlük, Barış ve Gelecek Perspektifleri” başlığındaki tartışmaların moderatörlüğünü İnsan Hakları Derneği (İHD) eski Eş Genel Başkanı Eren Keskin yürüttü.
Oturumda Kazakistan Halk Meclisi üyesi Narin Nadirova, Marksist- Sosyolog Filozof John Holloway, İtalyan Parlamentosu İnsan Hakları Komitesi Başkanı Laura Boldrini, Demokratik Modernite Dergisi editörü Haydar Ergül ve zoom üzerinden Simon Dubbins konuştu.
‘Dünyanın karanlığına karşı parlayan bir ışığa geldim’
Meksika’dan buraya geldiğini söyleyen Marksist filozof John Holloway, “11 bin kilometreden fazla yol kat ettim. Ve neden? Neden bu kadar uzağa geldim?” diye sordu. John Holloway, “Bu kadar uzağa geldim çünkü kapitalizmin karanlığında parlayan bir ışık beni cezbetti; 11 bin kilometre uzaktan bile görülebilecek kadar güçlü parlayan bir ışık… Öcalan’ın ışığı ve Kürt özgürlük hareketi, dünyanın karanlığında parlayan bir ışık. Türk devletinin, hayatını özgürlük mücadelesine adadığı için bir adamı 25 yıldan fazla bir süredir hapiste ve tecritte tuttuğu kadar acımasız bir dünyanın karanlığına karşı parlayan bir ışık… Türk devleti, Erdoğan ve diğer mahkûmları hapiste tuttuğu her gün uluslararası alanda kendini utandırıyor. İsrail devleti çocukları, kadınları ve erkekleri öldürürken seyirci kalabilen, paranın hüküm sürdüğü; hayatın her yönünün kâr elde etmek için parayı çoğaltma arzusuyla şekillendirildiği, kendini yok eden, biz insanların kendi yok oluşumuzu gerçek ve acil bir tehlike haline getirdiğimiz, paranın hiç bu kadar yüksek sesle ve kaba bir şekilde konuşmadığı bir dünya… Bugünün dünyası karanlık, çok karanlık bir yer ve işte bu yüzden bu kadar önemli bu ışık” ifadelerini kullandı.
‘Devlet savaşa yol açar, komün ise barışa’
“Bu yüzden Kürt hareketi ve Zapatista hareketi, Kürt ya da yerli olmayan bizler için çok önemlidir” diyen John Holloway, “Çünkü onların gücü ve fikirleri, insan onurunun tanınmasına dayalı bir dünya için mücadele etmeye devam etme cesareti veriyor bize. Elbette bu hareketlerin mükemmel olduğunu söylemiyorum. Her hareket gibi onların da çelişkileri ve gerilimleri var. Ama karanlıkta parlayan bu ışığın merkezinde beş özellik var: Anti-kapitalist, anti-devletçi, anti-ataerkil, anti-eko-döngücü ve anti-milliyetçi hareketlerdir. Hem Kürt hareketi hem de Zapatistalar, komünizmi yüksek derecede geliştirmişlerdir. Bir örgütlenme biçimi olarak devlet asla bizim olamaz. Komünden farklı olarak, kararları seçilmiş bir elit gruba emanet ederek insanları dışlar. Bunun şiddet ve toplu katliamlar açısından ne anlama geldiği giderek daha açık hale geliyor. Devlet şiddet içeren bir örgütlenme biçimidir; oysa komün değildir. Devlet emir verir; komün ise tartışır, münakaşa eder ve bir sonuca varır. Bir
örgütlenme biçimi olarak devlet savaşa yol açar, komün ise barışa. Anlamlı barış, toplumsal dönüşüm üzerine inşa edilmelidir” diye konuştu.
Özgürlük Sosyolojisi’nden örnek
John Holloway şunları belirtti: “Üçüncüsü, bu ışıklar ataerkil sisteme karşıdır. Öcalan, kadınların köleliğinin dünyadaki en eski kölelik olduğunu söylerken haklıdır. Hem Kürt Özgürlük Hareketi hem de Zapatistalar, kadınların toplumdaki rolünün dönüşümünü mücadelelerinin merkezine koymuşlardır. Bu olmadan özgürlük olamaz ve bu, yaşam biçimimizin ve birbirimizle ilişkilerimizin radikal bir dönüşümü; tüm insanların ve onurlarının karşılıklı olarak tanınmasına dayalı bir dünyanın yaratılması anlamına gelir. Dördüncü olarak, bu anların ışığı ekolojik yıkıma karşıdır. Ve beşincisi, anti-milliyetçilik… Bu önemlidir, çünkü milliyetçilik hem kapitalist baskının en şiddetli yönüdür hem de kapitalizme karşı mücadelede insanların direnişini kırmak için her şeyden daha fazla çaba sarf eden güçtür. Kürt hareketi anti-milliyetçiliklerini ilan etmişlerdir. İnsanlık için mücadele her yerde ve her zaman vardır ve bunu Özgürlük Sosyolojisi’nde çok güzel bir şekilde ifade eder. O, sadece milliyetçiliği değil, her türlü kimlik politikasını reddettiğini şöyle ifade eder: ‘Gerçek anlamda özgürlük, biz ve diğerleri arasındaki ayrımın ötesine geçmektir.’ Bu yüzden beni 11 bin kilometreden buraya getiren bu karanlık gökyüzündeki büyük ışıktır.
‘Dünya halklarının sizden umut beklediğini gözden kaçırmayın’
Ama ne buldum? Elbette çok iyi insanlar buldum; ama dün, Öcalan’ın mektubu hariç, anti-kapitalizm, anti-statizm, anti-ataerkillik, anti-ekosid, anti-milliyetçilikten neredeyse hiç bahsedilmedi. Birkaç kez bahsedildi ama çok az. Katalan, Bask ve İrlanda hareketlerine saygı duyuyorum. Güney Afrika'daki apartheid rejiminin korkunç şiddetinin dönüşümüne olan ilgiyi bile anlayabiliyorum. Ama bunlar Meksika’da yaşayan benim için birer hareket değil. Bunlar, çevrelerindeki dünyayı heyecanlandıran radikal sosyal dönüşüm hareketleri değil; Kürt hareketi gibi. Ve benim dileğim, Türk devletiyle yürütülen tüm zorlu, ayrıntılı ve önemli müzakerelerde ki bunları tamamen destekliyorum Meksika’da, Latin Amerika’da ve dünyanın her yerinde yaşayan bizler için Kürt hareketinin özel bir ışıkla parlayan, çok özel bir hareket olduğunu; onurun ışığı, onurun ‘karanlık dünyaya karşı öfke ışığı’ olduğunu anlayın. Lütfen bunu unutmayın. Dünya halklarının sizden umut beklediğini gözden kaçırmayın.”
Sonrasında konuşan Haydar Ergül ise, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum Manifestosu’nun derin ve kapsamlı olduğunu belirterek, “Yoldaş John Holloway, benim işimi epey kolaylaştırdı. Ne dedi yoldaş John Holloway, ‘beni 11 bin km öteden buraya bu yaşta getiren şey nedir diye sordum ve verdiğim cevap şu oldu; Kapitalizmin karanlığında bir ışık parlıyordu.’ Paradigması bir ışık ama bu ışık metaforu beni tam bundan 27 yıl öncesine, Roma'ya götürdü” ifadelerini kullandı.
‘O ışık Öcalan’ın kendisidir’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik düzenlenen uluslararası komplo sürecini anlatan Haydar Ergül, “Roma'da 50 gün kadar Önder Öcalan ile beraber kaldık. Önder Öcalan Roma 62 gün kalmıştı ve 50 gün kadarını birlikte geçirdik. Son ayrılıncaya kadar da birlikteydik. Zor ve çetin bir dönemdi. Her şey karanlık ve belirsizdi. Eğer Abdullah Öcalan yanımda olmasaydı ben o evde 24 saat yaşayamazdım, çatlardım. Basınç o kadar yüksek, psikolojik basınç, diğer basınç türleri çok yüksek. Roma ajan kaynıyor, suikast girişimleri yapılıyor. Önder Öcalan genel olarak ‘Ne olacak?’ diye sorardı ve genelde şunu tartışırdık; Bu iş Ankara'da biter diyordu. Ben de onu söylüyorum ama şunun altını defalarca çizdi yanımda! ‘Ben hep küçük bir ışığa gittim’ derdi başkan, ‘o küçük ışığı büyüte büyüte büyüte bugüne geldim’ diye eklerdi. Fakat, bugün yoldaş Holloway’dan öğrendim; O ışık Abdullah Öcalan'ın kendisidir” dedi.
‘Bu benzetme rastgele değildir’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın tarihin derinliklerinde anlatılan hakikatleri açığa çıkardığını belirten Haydar Ergül şöyle devam etti: “Buradan bakarken aslında Manifestoyu da orada görürüz. Başkan tarihin içinden konuşuyor! Niye tarihin içinden? Bir Urfa var, Antep var, ama bir de Göbeklitepe var. Bunları mukayese etmek gerekir. Tarihin tüm çelişkilerinin yoğunlaştığı yer Urfa’dır. Göbekli tepe aslında bir kastik katil imalatıdır. Orada ortaya çıkan çelişkiler ortaya çıkıyor zaten. Urfa'ya peygamberler şehri demelerinin bir nedeni de budur. Rastgele bir şey değildir bu benzetme. İbrahimlerin orada çıkmasının tarihi hakikatle doğrudan ilişkisi var. Bu ışık bugün sadece Kürtlere hitap etmiyor. İşte Meksika'daki yoldaşı bu yaşta uçağa bindirip buraya getiriyor. Son attığı adımı da anlayamayız. İşte başkan Ortadoğu'da kurulu düzenin dayattığı kuralları kabul etmedi. Bu coğrafya onlarca yıl önce kastik katil ile başlayan ve merkezi coğrafyası Zagros, Toros dağlık silsilesinin etekleridir.”







