Eski HDP Eş Genel Başkanlarından konferansa ‘Barış için yeni dönem’ mesajı

  • 14:00 7 Aralık 2025
  • Güncel
 
İSTANBUL – Barış ve Demokratik Toplum Konferansı’nın ikinci gününde, cezaevinde tutsak olan HDP eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş mesaj gönderdi.
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), İstanbul’da gerçekleştirdiği “Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı”nın ikinci gününe, cezaevinde tutsak olan eski HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş cezaevinden mesajlarını iletti.
 
‘Bölge için yeni dönemin kapıları açılmıştır’
 
“Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı’nı saygıyla, sevgiyle selamlıyorum” diyerek başlayan Figen Yüksekdağ, “Türkiye, Kürdistan, bölge ve dünya halklarının büyük savaş kuşatmaları ve dayatmaları altında ezildiği bir zamanda barışın ve demokrasinin sesi, soluğu, mücadele gücü olmak çok değerlidir. Sayın Öcalan’ın ‘Barış ve Demokratik Toplum’ çağrısıyla bütün Türkiye ve bölge halkları için yeni bir dönemin kapıları açıldı. Bu döneme ruhunu, anlamını, gücünü verecek olan; halklarımızın, kadınların, gençlerin, tüm ezilen inançların ve emekçilerin sarsılmaz demokratik birliği ve hareketidir. Konferansınızın böyle bir hareketin ruhu, bilinci, kararlılığı olacağına inançla; emeği geçen herkesi ve tüm değerli katılımcıları selamlıyorum” diye belirtti.
 
‘Yeni bir düzenin kurulması mümkündür’
 
Ardından Selahattin Demirtaş’ın mesajı paylaşıldı. Selahattin Demirtaş, yolladığı mesajda şunları belirtti: “İnsanlık tarihinin en derin krizlerinden birinden geçtiğimiz bu dönemde, barış artık bizim için, dünya halkları için bir tercih değil, zorunluluktur. Savaşın, eşitsizliğin, otoriterliğin ve inkâr politikalarının yarattığı yıkım; sadece coğrafyalarımızı değil, vicdanlarımızı da yaralamıştır. Bu yüzden bu konferansta atılan her adım, kurulan her cümle, alınan her karar; yalnızca bugünümüze değil, gelecek kuşaklarımızın da kaderini etkilemektedir. Barış; silahların bırakılmasından, susmasından ibaret değildir. Gerçek bir barış hepinizin de bildiği gibi adaletle, eşitlikle, özgürlükle ve onurlu bir yaşamla mümkündür. Barış; Kürt’ün, Türk’ün, Arap’ın, Ermeni’nin, Süryani’nin, Alevi’nin, Sünni’nin, kadınların, gençlerin, işçilerin, inançlı ya da inançsız herkesin kendini bu toprakların eşit ve özgür yurttaşı olarak hissedebildiği, refah içinde yaşayabildiği bir düzenin kurulmasıyla mümkündür.
 
Kürt Halk Önderi'nin toplumla doğrudan konuşabilme gerekliliğini vurguladı
 
Demokratik toplum ise korkular, kaygılar, baskılar üzerine değil; güven üzerine, demokratik katılım esaslarının temel alınmasıyla yükselir. Tek bir kimliğin, tek bir dilin, tek bir inancın değil; tüm farklılıkların eşit ve özgür şekilde var olabildiği bir ortak yaşam sözleşmesidir. İşte bu nedenle demokrasiyi savunmak sadece bir siyasi ve politik duruş değil, aynı zamanda ahlaki ve insani bir sorumluluktur. Bu anlamda Sayın Öcalan’ın cesur ve kararlı duruşu çok değerli ve anlamlıdır. Keşke bunca önyargı bir kenara atılabilse ve Sayın Öcalan’ın doğrudan toplumla konuşabilmesinin imkânları yaratılsa. O zaman eminim ki Türkiye’de kaygılı ve öfkeli herkes için tatmin edici cevaplar da ortaya çıkacaktır, gereksiz spekülasyonlara da zemin sunulmamış olacaktır. Türkiye’nin de artık inkârla, ötekileştirmeyle ve ayrımcı politikalarla değil; demokrasiyle, hukukla ve toplumsal barışla, ortak yaşam iradesinin en güçlü şekilde yaşatıldığı yer olarak anılması gerekmektedir.”