‘İletişim Başkanlığı iktidarın propaganda makinası olarak kuruldu’ 2025-12-01 16:14:57   ANKARA - Cumhurbaşkanlığı bütçesi görüşmesinde söz alan DEM Parti Milletvekili Sevilay Çelenk, İletişim Başkanlığı’nın özgürlükleri sistematik biçimde engellediğine değinerek, bu başkanlığın iktidarın propaganda makinesi olarak kurulduğuna dikkat çekti.   Meclis Plan Bütçe Komisyonu, 2026 Yılı Merkezi Bütçe Kanun Teklifi kapsamında Cumhurbaşkanlığı bütçesi görüşülüyor. Burada Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın sunumunun ardından vekiller sırasıyla söz aldı. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) adına Amed milletvekili Sevilay Çelenk söz aldı.   ‘İletişim başkanlığı iktidarın propaganda makinesi’   Cumhurbaşkanlığı bütçesini değerlendirirken İletişim Başkanlığı’nın ayrı bir değerlendirme ile ele alan Sevilay Çelenk, “Bu kurum maalesef Türkiye medya düzeni ile birlikte rejimin de otoriter dönüşümünün, merkezi kurumunu oluşturuyor. Türkiye'nin iletişim Başkanlığı kontrolündeki yeni medya düzeni hakları ve özgürlükleri sistematik olarak boğarken rejimi de günden güne otoriterleştirdi. Medya düzeni ve rejim otoriterleştikçe hakikat, gündelik ilişkilerden siyasal hayata hemen her alanda yitirildi. İletişim Başkanlığı iktidarın propaganda makinesi olarak kurulmuş, devletin tüm iletişim kanallarını ele geçirmiş devasa bir ağdır.  Türkiye'de iletişim düzeninin neredeyse tüm alanlarına etki eden medya ekosisteminin en kritik hatlarını elinde tutan bir yapıdır” dedi.   Yurttaşın söz hakkını gasp eden bir yapının bütçesi   İletişim Başkanlığı’nın bürokratik bir canavara dönüştüğüne dikkat çeken Sevilay Çelenk, Fahrettin Altun’un yıllardır canavarlaşan bu yapının hiç doymayan ve doyurulamayan bir rejimi koruduğunu belirtti. Sevilay Çelenk, “Yeni başkan döneminde bu canavarın yurttaşı, kamu yararını ve demokratik işleyişi önceleyen itibarlı bir kurumsal kapasiteye yani görevinin sınırlarına çekileceğini umut etmek istiyoruz. İletişim Başkanlığı bütçesi otoriter bir rejimin merkezi iletişim örgütlenmesinin bütçesidir. 2018 Yılında kurulduğu günden bugüne Cumhurbaşkanı başkanlık sistemi ve siyasi iktidar lehine yurttaşın söz hakkını ifade ve haber alma özgürlüğünü iletişim araç ve ortamlarına erişim özgürlüğünü sistematik müdahalelerle daraltan ve gasp eden bir iletişim örgütlenmesinin bütçesidir. Bu toplum kendi hayatını elinden alan ve ayda 450 milyon lira öğüten bir yalan makinesini besliyor. Bu yalan düzeni altında seçimlerden seçimlere koşuyoruz ve evet hep iktidar oluyorsunuz. Bu medya düzeniyle iktidar oluyorsunuz” diye belirtti.   ‘Gazeteciler yoruma açık düzenlemelerle yargılanıyor’   Konuşma ve tartışma imkanını yurttaşın elinden almış olan, İletişim Başkanlığı’nın iktidarın güvencesi olduğunu söyleyen Sevilay Çelenk şöyle devam etti: “Facebook'tan Instagram'a, X'ten YouTube'a ve sokak röportajlarına kadar her şey kontrol altında. Sosyal medya hesapları makamların, bakanların talebiyle engelleniyor. Siyasetçiler rehin alınır, cezaevlerine tıkılır, bir hüküm tamamlanmadan diğeri gelirken onlardan söz etmek bile bir suç halini alıyor. Bütün veriler 2025'te de gazetecilere yönelik yargı tacizlerinin, sansür ve mobbing'in arttığını gösteriyor. Bunun sonucunu dünya da görüyor. Türkiye en itibarlı endekslerden giderek en alt sıralara iniyor ve çok vahim bir durum olarak değerlendiriliyor. Basın İlan Kurumu, RTÜK, TRT, Anadolu Ajansı gibi kurumlar varlık fonu ve kamu bankalarının reklam havuzları ile besleniyor. Ziraat ve Halkbank gibi kamu bankaları milyarlarca dolarlık reklamlar, medya kuruluşlarına tiraj ve izlenme kriterleriyle ve hakkaniyetle değil sadakat ölçüsü çerçevesinde dağıtılıyor. Muhalif medyanın dijitalde bile yaşama şansı yok. Bir biri ardınca küçülüyor ve kapanıyorlar. Google algoritmaları manipüle edilerek bu küçük alternatif medyanın oradan elde ettiği küçücük paylara bile göz dikiliyor. 28 Kasım'da açıklanan Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği raporu 2024-2025 yılı gazetecilik ve ifade özgürlüğü davaları izleme raporunda mahkemelerde 306 gazetecinin yargılandığı tespitini yaptı. Bu davalarda haber içerikleri, sosyal medya paylaşımları, röportajlar ve eleştirel yorumlar suç delili olarak sunuluyor. Gazeteciler özellikle Cumhurbaşkanına hakaret, dezenformasyon, örgüt üyeliği, örgüt propagandası, terörle mücadelede görevli kişiyi hedef göstermek gibi yeni ve geniş yoruma açık düzenlemelerle yargılanıyorlar.”   Sansür kurumsallaştı   Sosyal medya yasası ve dezenformasyon yasası ile sansürün kurumsallaştığına değinen Sevilay Çelenk, yabancı hizmet sağlayıcıların ve internet platformlarının hizaya çekildiğine vurgu yaparak “11. Yargı paketinin son özgürlük kırıntılarını da elimizden almaya meyil ediyor. Korkunç bir dezenformasyon kurbanı olan, medya lincine uğrayan ve gerçeği bir daha asla anlatamayan yurttaşların yararı için değil bunu biliyoruz. Medya Türkiye'de bu yüzyılın en korkunç manipülasyonu sonucunda çökmüş yargı düzeni ile birlikte trajediye imza attı. Gazetecilik neredeyse bitirilip mevcut yaygın medya kuruluşları haysiyet ve itibar kaygısından tümden uzaklaştıktan sonra durum budur. İşte bu uluslararası yargı literatürüne girecek akıl almaz yargı süreçleri artık sadece siyasi vakalarda değil adli vakalarda da karşımıza çıkıyor. Kısacası ne ilk bakışta ihlaliniz ne dezenformasyonla mücadeleniz hak hukuk adalet gözetmiyor” diye kaydetti.   Düzenlemelerle tekrardan özgürlükler engelleniyor   Kokuşmuş bir medya düzeninde sosyal medya trollerinin masumiyet karinesini ihlal eden yayınlar yaptığını belirten Sevilay Çelenk, “İtibar suikasti düzenliyor. Bunlara karşı koruma isteyemiyoruz. Çünkü düzenleme taleplerimiz bahane edilerek bu tür düzenlemelerde ancak özgürlükler aleyhine dönüyor. Yargı paketleriniz nasıl tacizciyi, tecavüzcüyü serbest bırakmak için hazırlanıyorsa, düşünce suçunu, siyasi hükümleri bunun dışında bırakıyorsa bu türden taleplerimiz de aleyhimize dönüyor. Dilsel ve kültürel dışlanma olanca gücüyle devam ediyor. Türkçe ve diğer  diller iletişimden yapısal olarak dışlanıyor. 2024'te Kürtçe 109 kez hak ihlali konusu oldu. Medya erişimi engelleniyor. Yayınlar lisanssız bırakılıyor” şeklinde konuştu.