‘Ekonomik şiddet normalleştiriliyor’ 2025-11-24 09:02:50   Nazlıcan Nujin Yıldız   İZMİR - Kadınların maruz bırakıldığı ekonomik şiddet dair konuşan KCDP İzmir Temsilcisi Esra Akın, ekonomik şiddetin, erkek iktidar ve sistem şiddetinin bir türü olduğunu ifade ederek, bu şiddet türünün toplumsal kalıplar nedeniyle normalleştirildiğini belirtti.   Kadına yönelik şiddetin fiziksel boyutu gün geçtikçe artarken, bu şiddeti besleyen ve iktidar politikalarından ayrı ele alınamayacak olan diğer şiddet türleri de artmaya devam ediyor. Fiziksel şiddeti besleyen en temel şiddet türlerinden biri de ekonomik şiddet. Kadına yönelik ekonomik şiddet, kadının ekonomik kaynaklara erişimini, bunları kullanma ya da kontrol etme hakkını kısıtlayarak kadını ekonomik açıdan bağımlı hale getiren davranış biçimi olarak karşımıza çıkıyor. Başka bir deyişle, ekonomik şiddet; kadının kendi emeği, geliri, mal varlığı ve ekonomik özgürlüğü üzerindeki kontrolünü elinden alarak güçsüzleştirmeyi ve bağımlı kılmayı amaçlıyor. Kadınlarız maruz bırakıldığı ekonomik şiddet, bu tanımlamalarla birlikte “patron” olarak görülen erkekten ve ekonomik krizin sebebi olan iktidar politikalarından bağımsız değil. Kadını aile içerisine hapsetmeye çalışan iktidar, ev içerisinde verilen emeği görünmez kılarken erkek de elde ettiği gelirle kadını kendine bağımlı kılmayı hedefliyor.   Kadınların maruz bırakıldığı ekonomik şiddete dair konuşan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) İzmir Temsilcisi Esra Akın, ekonomik şiddetin iktidar baskısı ve toplumsal kalıplar nedeniyle normalleştirildiğini ifade ederek, buna karşı tüm kadın örgütlerinin ve demokratik kitle örgütlerinin dayanışma içerisinde olup mücadele etmesi gerektiğini söyledi.   ‘Ekonomik şiddet en çok aile içerisinde görülüyor’   Kadınların, iktidar ve sistem tarafından maruz bırakıldıkları şiddet türlerinden birinin ekonomik şiddet olduğunu belirten Esra Akın, ekonomik şiddeti şu ifadelerle tanımladı: “Ekonomik şiddeti şöyle tanımlayabiliriz; maddi gücü, karşındaki kişiyi aşağılamak ya da onu kontrol altında tutmak için kullanılan bir güç olmuş oluyor bu. Buna ne dahil olabilir? kadının çalıştırılmaması, okutulmaması, gelirinin belli bir ücretle sabit tutulup hayatını öyle idame ettirmeye zorlanması, eğitim hakkının gasp edilmesi… Bunların tamamı ekonomik şiddeti belirleyen şeyler ve maalesef Türkiye'de baktığımızda bunların birçoğu aile içinde görülüyor. Aile tanımı ile birlikte bunların tamamı şiddet kapsamına alınmıyor ama kadının bağımsızlaşma ve hayatını idame ettirebilmesinde, özgür olması ve kendi için kararlar alabilmesinde en önemli şeylerden biri ekonomik özgürlüğün sağlanmasıdır” dedi.   ‘Şiddet, toplumsal kalıplar nedeniyle normalleştirildi’   Kadınların ekonomik şiddete maruz bırakıldığı alanlardan ve ekonomik şiddetin normalleştirilmesinden bahseden Esra Akın, “Ev içi emeğin değersizleştirilmesi, kadının güvencesiz koşullarda istihdam ettirilmeye çalışılması ya da sigortasız bir şekilde çalıştırılması bunların tamamı normalleştirilen, birçoğu da toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle iktidar tarafından bize baskılanan, normalleştirilmiş kalıplar. Bu koşullar altında aileden bağımsız, toplumsal cinsiyet rollerinden bağımsız olarak hakkımız olan şeyleri alabilme üzerine çalışıyoruz ve bu şekilde devam etmek zorundayız. Kadınların bunları normal kabul etmesinin sebebi gerçekten dayatılmış toplumsal kalıplar. Sonuç olarak feminist iktisat açısından değerlendirdiğimizde, gerçekten bir patronun alması gereken ücretle bir tutulabilir ev içi emek dediğimiz şey. Çünkü iş koşullarında çalışmasanız bile ev içinde sabah kalkıp kahvaltı hazırlıyorsunuz, evin tüm düzenini sağlıyorsunuz. Çocuk varsa çocuğa bakıyorsunuz. Bakılacak bir hasta varsa ya da engelli biri varsa bunun bakımını sağlıyorsunuz. Aynı zamanda bunun karşılığında bu, sizin yapmanız gereken bir şeymiş gibi atfediliyor toplum tarafından. Sanki bu hiç önemli değil; bunun bir karşılığının olmasına gerek yok; bu bir emek değilmiş gibi konuşuluyor” şeklinde konuştu.   ‘Ev içi emek değersizleştirilmemeli’   Kadınların ev içerisinde verdiği emeğin değersizleştirilmemesi gerektiğini vurgulayan Esra Akın, bu konunun tartışılması gerektiğini dile getirerek, “Yakın zamanda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından ev içi emekle alakalı kadınların da emekli olabilmesi yönünde açıklamalar yapıldı. Bu tabii ki desteklenmeli; ev içi emeği sağlayan kadınların da emeklilik hakkı olmalı. Ancak bu, kadını daha da evin içine hapsetmek özelinde, iş hayatından kopartarak, toplumsal hayattan kopartarak yapmamız gereken şeyler değil. Bunu tartışıyorsak eğer, aynı şekilde erkeklerin de ev içi yaşamda bu emekle alakalı rolleri üstlenmesi gerektiğini kabullenmeliyiz. Onları bu yönde teşvik etmemiz gerekiyor. Kreşlerin, yaşlı ve engelli bakımı yapan yerlerin muhakkak artırılması gerekiyor. Kadınlara güvenceli istihdam sağlayabilmemiz gerekiyor ki aynı zamanda ev içi emeğe sahip kadınları da bir yandan hayattan koparmayalım. Tercih meselesi; yani bu bir zorunluluk haline gelmemeli. Kadınların seçenekleri olmalı” diye ifade etti.   ‘Her kesimden kadın ekonomik şiddete maruz kalıyor’   Ekonomik şiddetin sınıftan bağımsız düşünülemeyeceğini kaydeden Esra Akın, “Kadınların yüzde 42,5’i ekonomik şiddete uğruyor. Bunlar devletin açıkladığı verilerden, TÜİK'in açıkladığı verilerden yola çıkarak söylenen şeyler. Ancak bir yandan da sınıftan bağımsız düşünülemez. Çünkü şöyle bir şey var; yine TÜİK’in açıkladığı verilere göre eğitim hakkı elinden alınan kadınların yüzde 32’si ekonomik şiddete maruz kalırken, yükseköğrenimini tamamlamış kadınların yüzde 10’u ekonomik şiddete maruz kalıyor. Yani sizin eğitim hakkına sahip olmanız, eğitiminizi tamamlamanız, sonrasında güvenceli bir şekilde çalışma hayatına geçmeniz ve iş hayatına sahip olmanız, yaşam hakkına kadar tüm o süreci etkiliyor aslında. O yüzden sosyo-ekonomik durum da ekonomik şiddete maruz kalmaktan bağımsız düşünülemez. Yoksul kesimlerdeki kadınların da ne şartlarda yaşadığını hepimiz biliyoruz. Haberlerde duyuyoruz, davalarını takip ediyoruz. O yüzden sınıf mücadelesinden bağımsız değil ama toplumun her kesimindeki kadın da ekonomik şiddete maruz kalıyor maalesef” diye belirtti.   Ekonomik şiddete karşı dayanışma vurgusu   Kadın örgütlerinin, sendikaların ve demokratik kitle örgütlerinin ekonomik şiddeti toplumsal bir mücadele haline getirdiğini belirten Esra Akın, bu durumu kamusal hak ihlaline dayandırdıklarını söyledi. Ekonomik şiddete karşı verilen mücadelenin bireysel olmadığını dile getiren Esra Akın, “Bizim hakkımız olan şeyler var ve bunları kazanım şartlarımız var. Bunlardan taviz vermiyoruz. Örneğin nafaka hakkına saldırılıyor; bunun kamusal bir hak ihlali olduğu düşüncesini örgütler sağlayabiliyor. STK’ler, dernekler sağlayabiliyor. Tüm kadın örgütlerinin, sendikaların, kadın meclislerinin eşit işe eşit ücret, nafaka hakkı, güvenceli istihdam üzerinde baskı kurup kamuoyu baskısı oluşturup bu şekilde mücadele yürütmesi gerekiyor. Biz kadın mücadelesinden de biliyoruz ki Türkiye tarihinde örgütlü bir mücadeleyi hiç kimse yok sayamıyor. Ne kadar dayanışmayı büyütebilirsek o kadar görünür kılıp kazanılmış haklarımızı da alabiliriz. Dayanışma gerçekten çok önemli. Özellikle şu son iki yılda hepimiz yaşıyoruz; siyasi olarak da kadın konusunda da, hayvanlar konusunda da, doğa konusunda da saldırılmadık bir yan kalmadı. O yüzden politik mücadeleyi yürütmek, örgütlü bir mücadeleyi yürütmek hepimiz için çok değerli” diye ifade etti.