İKP: Dilovası, sömürü düzeninin sonucudur 2025-11-13 19:05:39   İZMİR – İzmir Kadın Platformu, Dilovası’nda bulunan fabrikada çıkan yangına ilişkin basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada, “Bu katliam ‘aile ile iş yaşamının uyumu’ gibi söylemlerle meşrulaştırılan güvencesizliğin en ağır sonucudur” denildi.   İzmir Kadın Platformu (İKP), Dilovası’ndaki Ravive Kozmetik’te meydana gelen yangın sonucu 2’si çocuk 6 kadının yaşamını yitirmesine ilişkin basın açıklaması gerçekleştirdi. Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde yapılan açıklamada, “Kaza değil katliam. Denetimsizliğe, güvencesizliğe karşı isyandayız” yazılı pankart ve “İş kazası değil, cinayet”, “Dilovası’nda öldürülen kadınların hesabı sorulacak” yazılı dövizler taşınırken sık sık “Kadınlar artık susmayacaklar”, “Kaza değil bu bir katliam” ve “Bir kişi daha eksilmeyeceğiz” sloganları atıldı. Basın metnini platform adına Hatice Çoruk okudu.   ‘Devlet denetim görevini yerine getirmedi’   Yapılan şikayetlere rağmen, devletin denetim görevini yerine getirmediğini söyleyen Hatice Çoruk, “Devletin tutumu, güvencesiz çalışmanın patronlar lehine nasıl örgütlendiğinin kanıtı niteliğindedir. Bu katliam, sermayenin sınırsız kâr hırsı uğruna insan yaşamının, özellikle de en güvencesiz konumdaki kadın ve çocuk işçilerin hayatının nasıl hiçe sayıldığını bir kez daha yüzümüze çarpmıştır. Kadınların yoğun olarak çalıştığı depo, tekstil, kozmetik ve temizlik sektörlerinde düşük ücret, uzun vardiya, sigortasız istihdam ve güvenlik önlemlerinin yokluğu artık olağan hale getirilmiştir. Yangın çıkışlarının kapalı olduğu, denetimlerin kâğıt üzerinde yapıldığı her işyeri bir sonraki cinayet mahallidir. Ve bu katliam ‘aile ile iş yaşamının uyumu’ gibi söylemlerle meşrulaştırılan güvencesizliğin en ağır sonucudur. Aile ile iş yaşamının uyumu dedikleri şey, ya açlık sınırında, taciz, hakaret ve mobbing altında güvencesiz çalışma ya da evde ve iş yerinde bir cinayete kurban gitme ihtimalidir. Bu sistem, kadınlara sadece iki seçenek bırakmaktadır: Ya yoksulluk ya da ölüm” dedi.    ‘Düzenin en karanlık yüzü bir kez daha ortaya çıktı’   Dilovası’nda yaşanan katliamın, ihmal zinciriyle ve tekil bir kaza olarak tanımlanamayacağını ifade eden Hatice Çoruk, bu durumun politik ve sistematik bir tercih olduğunu ve ilk olmadığını vurguladı. Hatice Çoruk, “Dilovası’nda yaşamını yitiren iki çocuk işçi, bu düzenin en karanlık yüzünü bir kez daha ortaya çıkardı. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) verilerine göre yalnızca 2024 yılında en az 62 çocuk işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi.  Son 10 yılda bu sayı 600’ü aştı. TÜİK verileri ise 2023 itibariyle 720 bini aşkın çocuğun fiilen çalıştığını, bunların büyük bölümünün 15 yaşın altında olduğunu gösteriyor. Çocuklar doğrudan MEB’in kurguladığı MESEM’ler eliyle ‘staj’ adı altında sermayenin kar hırsına feda ediliyor. Bu tablo, yoksulluğun ve sermaye düzeninin çocukları nasıl sistemli biçimde ölüme sürdüğünün kanıtıdır. Yoksulluk politikalarıyla aileleri çaresiz bırakan, sosyal destekleri sadakaya indirgeyen iktidar; çocukları fabrikalara, depolara, tarlalara sürmektedir. Devlet, patronlara ucuz çocuk emeği sağlar, sonra da ‘kaza’ der geçer” ifadelerini kullandı.   ‘Devletin ‘soruşturma başlattık’ rutinine inanmıyoruz!’   Devletin ‘soruşturma başlattık’ rutinine inanmadıklarını dile getiren Hatice Çoruk, “Her iş cinayetinden sonra Cumhurbaşkanı ve bakanlıklar yine ‘soruşturma başlattık’ açıklamalarıyla öfkeyi bastırmaya çalışıyor. Ama biliyoruz: Bu açıklamalar, sorumluluğu gizlemenin aracıdır. Gerçek sorumlular yalnızca işyeri sahipleri değil; denetimsizliği bilerek sürdüren, iş güvenliğini kâğıt üzerinde bırakan, ucuz, güvencesiz, esnek çalışmayı çalışma yaşamının tek kuralı haline getiren ilgili devlet yetkilileri ve siyasi iradedir. Emeği görünmez kılınan kadınlar, güvencesiz ve denetimsiz işlerde en ağır bedeli ödüyor. Dilovası’nda yitirdiğimiz altı kadın ve çocuk, bu ülkenin dört bir yanında çalışan milyonlarca kadının ve çocuğun ortak kaderini hatırlatıyor: Bu düzen, emeğimizi sömürürken çocukların yaşamını da çalıyor. İSİG verilerine göre 2013–2025 arasında en az 1605 kadın işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Bu kadınların sadece %3’ü sendikalıydı. Örgütsüzlük güvencesizliği, iş cinayetlerini beraberinde getiriyor. Ama kadınlar emeğini, haklarını, yaşamlarını savunmak için mücadele ettiğinde karşısında yine devletin şiddetini görüyor” diye belirtti.   ‘Hesabını hep birlikte soracağız’   Dilovası’nda yaşanan yangının, yalnızca bir fabrikanın değil, tüm sömürü düzeninin sonucu olduğunu kaydeden Hatice Çoruk, buna karşı örgütlü mücadelenin önemine dikkat çekerek şunları söyledi: “Kadın ve çocukların yaşamını hiçe sayan bu esnek istihdam biçimleri yerine güvenceli, sendikalı, insanca çalışma koşulları sağlansın diye biz onların ‘kaza’ dediği cinayetlerin hesabını hep birlikte soracağız! Biz kadınlar biliyoruz: Bu düzen kadın düşmanıdır, emek düşmanıdır, çocuk düşmanıdır. Yaşamlarımızı patronların insafına değil, örgütlü mücadelemize emanet edeceğiz. Kadınlar, çocuklar yaşayacak. Biz kazanacağız. Yaşasın kadınların örgütlü mücadelesi! Son olarak yangında yakınlarını yitiren ailelere başsağlığı dilerken, yitirdiklerimizin hesabını hep birlikte soracağımızı bir kez daha ilan ediyoruz”