Halide Türkoğlu: Tüm partiler çalışma yürüttüğünde toplumsal barıştan söz edebiliriz 2025-11-09 09:04:23     Melek Avcı   ANKARA - DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, Meclis’e gelen bütçenin yine savaş bütçesi olduğunu belirtirken, sürecin toplumsallaşmasına ilişkin ise, “Elbette ki bu süreçte bir toplumsal mutabakata varılmış. Ama bütün siyasi partiler kendi kitlelerine, bunun sözünü, dilini, siyasetini büyütmek için bu çalışmalara girdiği anda tamamıyla toplumsal bir barıştan bahsedebiliriz” dedi.    Barış ve Demokratik Toplum inşası için Kürt Özgürlük Hareketi, fesih, silah yakma ve son olarak Türkiye’den güçlerini geri çekme kararı alırken iktidar ve devlet tarafında ise yaprak kımıldamıyor. Sözlerin ötesine geçememe durumu yaşanırken Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı ziyaret etme kararını değerlendirmek üzere toplanacak olan Meclis komisyonu da toplantısını “bakanların programı” iddiası nedeniyle erteledi. Yanı sıra kulislere yansıyanlar kadarıyla muhalefet vekillerinin süreçte aktif yer almak için “dokunulmazlık” talep ettiği iddiaları gündeme geldi.     Gelişmeler yaşanırken bir taraftan ise sürecin toplumsallaşması ve savaş bütçesinin değişmesi için kadınlar hem sahada hem de siyasi alanda çalışmalarını sürdürüyor. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu bütçeye ve sürece ilişkin değerlendirmelerde bulundu.    ‘Geçmiş dönemin aynı bütçesi önümüzde iktidar anlayışı değişmedi’   Bütçe süreçlerin ülkenin yönetim anlayışından bağımsız gelişmediğini söyleyen Halide Türkoğlu, siyasete ve ekonomiye bakıldığında yaşama dair bir nevi profil sunduğunu belirtti. Bu yılda erkek egemen ve ayrımcı bir bütçenin sunulduğunu belirten Halide Türkoğlu, “Beklenti barış ve demokratik toplum sürecinde daha halk odaklı, barış eksenli yatırımların ya da bütçenin savunma, güvenlik anlayışından çıkıp, artık halkın ve kadınların bütçesi olma açısından önemli bir fırsattı aslında bu bütçenin kendisi. Ama iktidar ne yazık ki bu fırsatı bu şekilde değerlendirmek yerine daha savunma odaklı erkek egemen bir anlayış üzerinden kadınların ne ihtiyacı olduğuna dair herhangi bir belirleme olmadan mevcut geçmiş dönemin ezber, neredeyse taslağın aynısı önümüze geldi. Bu şu demek; iktidarın mevcut anlayışını değişmediğidir. Halkı, kadınları, gençlerin geleceğini esas alan noktada yer almadığını gösteriyor” dedi.    ‘Barışı konuşurken bütçe savaşa ayrılıyor’   Bütçe süreçlerinin hem iktidarın hem muhalefetin yoğun tartışma süreçlerini barındırdığını belirten Halide Türkoğlu, mevcut durumda bu bütçenin, Türkiye'de önümüzdeki günlerin anlayışını da ortaya koyduğunu söyledi. “Bu ne anlama geliyor?” diyen Halide Türkoğlu, “Halk yoksulluğu, kadın yoksulluğu daha çok gündemde olacak.  İşsizlik sorunu her geçen gün zaten artarak devam ediyor. Kadın cinayetlerin her gün artığı bir yerde, kadın cinayetlerini önlemeye dair bir bütçe anlayışı yerine iktidarın geçmiş dönemlerde de aile yılı olarak ifade ettiği ama demokrasiye ya da eşitliğe, özgürlüğe duyarlı bir aile anlayışından ziyade; ucuz iş gücü olarak gördüğü, emek sömürüsünün yaşandığı, ilkokuldan lise çağına, üniversite çağından her bir gencin yararlanamadığı bir ülke yönetimi söz konusu. Bu şu demek, ülke böyle yönetildiği için bütçesi de bu şekilde ortaya çıkıyor. Biz özellikle bu bütçe süresinde, bu şekilde olmayacağını, barışı konuştuğumuz bu günlerde bütçenin savaşa, ya da savunmaya, odaklı bir bütçe olmasından ziyade ya da demokrasinin askıya alınması değil, tam tersine demokratik gelişmelerin Türkiye'de hayat bulması için güvenlik politikalarından çıkmak gerekiyor. Ve insanların örgütlenme özgürlüğünden tutalım, ifade özgürlüğüne kadar bunun hayat bulabilmesi için de tam da bu alanlara bütçenin ayarlanması lazım. Ama geldiğimiz aşamada ne yazık ki geçmiş dönemin bir tekerrürü olan aynı resimde kalan bir bütçe yılına girmiş oluyoruz” sözlerini kullandı.    Barış, demokrasi ve kadın mücadelesini iç içe gören bir yerden ama aynı zamanda halkların ve kadınların sorularına çözüm üretebilecek, katılımcı, eşitlikçi bir bütçe için Meclis’te ve alanlarda olacaklarını ifade eden Halide Türkoğlu, “İnanıyoruz ki belki bu dönem bütçe böyle oluşacak ama en güçlü muhalefeti göstererekten bütçenin de doğru bir şekilde ele almasını sağlamaya çalışacağız” dedi.    25 Kasım’da hem emek sömürüsü hem savaş politikalarıyla mücadele edilecek   Bütçenin gündeminin yanı sıra kadınlar olarak 25 Kasım gündeminin de önlerinde olduğunu belirten Halide Türkoğlu, 8 Mart, Newroz ve şimdi de 25 Kasım’ın neden aynı zamanda barış ve demokratik toplumun örgütlenme alanına dönüştürüldüğüne ilişkin şunları belirtti: “25 Kasım bizim için çok anlamlı ve mücadele alanlarımızı büyüten günlerden biri, geçmiş tarihi de böyledir. Diktatörlüğün olduğu dönemden, kadınların katledilmesinden, kaybettirilmesine kadar, yargı süreçleriyle oynanmasıyla faili meçhul cinayet gibi gösterilmesine kadar bu sistemleri teşhir eden bir 25 Kasım'dan bahsediyoruz. O yönüyle barış dediğimizde demokrasi mücadelesiyle birlikte kadınların da kazanımlarını koruyan ama aynı zamanda büyüten noktadan ele almalı. O yönüyle 25 Kasım'a giderken gün be gün artan kadın katliamlarına, emek sömürüsüne, yoksulluğa, her türlü ayrımcılığa, toplumda savaş politikalarıyla beslenmiş olan kutuplaştırmaya karşı mücadele etme açısından 25 Kasım sürecini öreceğiz.    14 Kasım'da İzmir'de özellikle yoksulluk ve kadın mücadelesi ekseninde bunu götürmeye çalışacağız çünkü gün be gün büyüyen bir kadın yoksulluğu var ve bunu savaş politikalarından bağımsız görmüyoruz. Antidemokratik uygulamalardan bağımsız görmüyoruz. O yönüyle de İzmir'de yapacağımız buluşma hem kadın işsizliği ama aynı zamanda iş yerinde direnen kadınlarla da dayanışmayı gören bir yerde. Kayyum uygulamalarına, antidemokratik uygulamalara karşı mücadelemiz de devam edecek. Cezaevlerindeki hak ihlallerinin siyasi tutsakların gündemi olan infaz yakmalar da dahil olmak üzere kadın siyasi tutsakların özgürlüğünü de esas alan çalışmalar olacak.”    Final özel savaş bölgesinde olacak   Tam da Barış ve Demokratik Toplum derken bu soruları konuşmak ve çözüm üretmek gerektiğini ifade eden Halide Türkoğlu, gelecek tahayyülü olan bir 25 Kasım yürüteceklerini söyledi. Halide Türkoğlu, sadece eylem-teşhir eksenli değil direniş-ortak mücadele hattını öne çıkaracaklarını söyleyerek, “Final yürüyüşümüzü de Hakkari'de yapacağız. Hakkari'de yapmamızın sebebi hem kayyum uygulamasının olduğu bir kent ama aynı zamanda özel savaş politikaların, genç kadınların her türlü şiddet biçimiyle karşı karşıya kaldığı yer. Burada toplumsal duyarlılığı, mücadele alanlarını büyütebilmek önemli. Dikkat ederseniz bir yandan İzmir'den başlıyoruz ama finalimizle birlikte tam da ülkenin demokratikleşme ama aynı zamanda kadınların yaşam hakkını savun özgürlük ve eşitlik mücadelesini büyütebileceğimiz bir eylem hattımız var” diye belirtti.    ‘Tüm siyasi partiler süreç çalışmalarına girdiğinde toplumsal barıştan söz edebiliriz’   Kadınların alanlardaki mücadelesinin barış ve demokratik toplum sürecinde yeterince açığa çıkmadığı, özellikle siyasi partilerin süreci toplumsallaştırmak noktasında gerisinde durduğu eleştirilerini sorduğumuz da ise Halide Türkoğlu,  bu eleştirilerin özellikle siyasi partilerin kadın yapılarına halk buluşmalarında da geldiğini belirtti. Halide Türkoğlu, “Bu biraz sanki DEM Parti kadın meclisi daha çok anlatıyor, daha çok örgütlemeye çalışıyor, gündemine koymaya çalışıyor gibi görünüyor ama bu biraz bizim parti geleneğimizle de ilgilidir. Kadın hareketleriyle ortak çalışma yürütmek, ortak mücadele alanlarını büyütme dediğimizde işin ruhu da burada besleniyor. Diğer partiler de daha çok iktidar ne yapacak, ne konuşacak bekleyerek; daha sonrasında yol haritaları nedir, biraz daha bir temkinli duruş söz konusu. Tabi bunu da iktidar politikalarından azade görmemek gerekiyor. Bir yandan barış sürecini örmeye çalışırken antidemokratik uygulamalarla insanların örgütlenme alanlarından, yerel yönetim alanlarına kadar birçok şeye müdahale ettiğimizde iktidara karşı bir güvensizlik oluşuyor.  Güvensizlik bir nevi yerelde de beslenen bir durum haline geliyor. Elbette ki bu süreçte bir toplumsal mutabakata varılmış. Komisyonun kurulmasıyla ve siyasi partilerin hemen hemen hepsinin yer almasıyla birlikte bu işin esaslı dönemlerine girdik. Ama ne zaman ki bütün siyasi partiler kendi kitlelerine, kendi tabanlarına barışı ve demokrasiyi birlikte iç içe gören bir ortak mücadele alanı olduğunu, bunun sözünü, dilini, siyasetini büyütmek için bu çalışmalara girdiği anda tamamıyla toplumsal bir barıştan bahsedebiliriz. Ama şu an için bunu söylemek çok mümkün değil” sözlerini kullandı.    ‘Mevcut kurumlar süreç için tam anlamıyla çalışma yürütmüyor’   Fakat bu süreçte sadece siyasi parti çalışmalarının yetmediğini belirten Halide Türkoğlu, şunları belirtti: “Sendikalardan diğer alanlara bu konularda çalışma yürütenler açısından da iktidara olan güvensizliğin kendisi iktidarın antidemokratik uygulamaları, ayrıştırıcı politikaları ve bir şekilde muhalefeti parçalama biçiminden kaynaklıdır. Mevcut kurumların da bu alanda henüz tam anlamıyla çalışma yaptığı söylenemez. Belki şimdilerde yeni yeni baroların açıklamalarıyla sürece dair çözüm önerileri, tartışmalar, görüyoruz ama bu konuda en esaslı çalışmayı yine kadınlar yapıyor. Özellikle Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi bu konuda önemli bir toplumsal alanlardan biri. Bu süreci de bir anlık bir süreç olarak görmemek gerekiyor. Toplumsallaşma dediğimiz alan toplumun da bütün bu kurumların da mevcut demokratik kitle örgütlerinin de bunu tamamıyla hayatlarına, gündemlerine aldığı zaman örülebilen uzun vadeli bir çalışmadır. Bir yandan siyasetin yapacağı işler var, meclisin yapacağı işler var. Ama aynı zamanda demokratik kitle örgütlerinin, hak, hukuk, adalet mücadelesi verenlerin, kadın özgürlük ve eşitlik mücadelesi verenlerin bu sürecin öznesi olduğunu ve bu sürece dair kendi bulundukları alanlarda çalışma yürütmeleri gerektiğini biz bütün buluşmalarımızda da ifade ettik. Ben inanıyorum ki ilerleyen süreçlerde toplum bunu daha çok gündemine alacak.    Sayın Öcalan’la görüşme çok önemli olacaktır   Bugün geldiğimiz aşamada özellikle 16 Ekim'de geri çekilme süreciyle birlikte bu işin artık çözümü için neler yapılabilir dediğimiz komisyonun dinlemeleri tamamladı ve artık bir çözüm önerilerine dair raporlarının sunulması gerekir. Bütün siyasi partiler bu konuda kendi raporlarını hazırlıyorlar ve ilerleyen süreçlerde, bu süreç toplumda daha çok konuşulacak. Ama şunu görmek lazım. Kürt sorununun demokratik çözümü hiçbir siyasi partinin tekelinde olmaması, hiçbir iktidar ya da hiçbir siyasi partinin de kendi kaygıları üzerinden ele almaması gereken bir meseledir. O yönüyle de komisyonun Sayın Öcalan'la görüşmesi çok önemli bir adım olacaktır. Çünkü bu sorunun çözümüne dair iradeyi ortaya koymuş olacaklar.    Siyasi partilerin kadın yapılarıyla görüşmeler   Muhalefet partilerinin kadın  yapılarıyla başlattıkları görüşmelere değinen Halide Türkoğlu, “Bir yandan kadın hareketlerini, barışa dair mücadele üreten kadın kurumları da dahil olmak üzere, yine baroların kadın yapılarıyla görüşüyoruz çünkü toplumsal sorunları tam da toplumun sorunlarına çözüm üretecek kurumlarla yaparsınız. Yani sadece bir başlığınız siyaset olmaz. Siyaset belki bunun en önemli politika yürütücüsü ama politika besleneceği alan toplumsal kurumların kendisinden gelir. Bizim siyasi partilerin kadın yapılarıyla buluşmamız öncelikle Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı zemininde gerçekleşti. Hem bu sürece nasıl bakılıyor ve kadınlar olarak bu sürecin nasıl özneleri olacağız. Görüşmelerimiz başladığında bir komisyon dahi kurulmamıştı. Ve bu süreci anlama açısından da aslında tartışmalar oluşmuştu ve şunu gördük; bizim önümüzdeki en büyük engellerden biri kutuplaştırıcı siyaset biçimi ve erkek egemen siyaset ve dilin kendisi. Cinsiyetçiliğin mecliste durmadan besleniyor olması ve kadın mücadelesinin görünmez kalmasıdır.  O yönüyle kadınların siyasette çözüm odaklı rol alabilmesi, kadınların özne olması önemli. Siyaset çözüm için vardır ve bunun öncülüğünü yapabilecek kesimlerin başında kadınlar gelmekte. Hem meclisteki, hem sağdaki o erkek egemen akılla mücadele etme, o eril kutuplaştırıcı dille mücadele etme bizim temel gündemlerimizden biri. Bu buluşmamızda da bir yandan barış ve demokratik toplum süreci için değerlendirmeler söz konusu olurken, diğer yandan kadınların ortak mücadelesinin bu alanda nasıl inşa edileceğine dair tartışmalarımız oldu. İlerleyen günlerde de zaten bunun çıktıları, verileri sizinle de paylaşılmış olur” sözlerini kullandı.