ÇED raporları talanı meşrulaştırıyor: 100 yıkım projesi devrede 2025-10-18 09:03:14   Rozerin Gültekin   AMED - Amed Barosu Çevre ve Kent Komisyonu üyesi Yasemin Özaydoğdu Atlı, başta Amed olmak üzere Kürdistan genelinde yaşanan ekolojik kırıma dikkat çekerek, “2019 yılından bu yana Amed’de her yıl ortalama 100 yıkım projesi hayata geçiriliyor” dedi.   Devletin savaş politikası sonucu Kürdistan yıllardan beri talan ile karşı karşıya bırakılıyor. Aynı zamanda Kürdistan’da asimilasyon politikasının devamı olarak halk toprağından uzaklaştırılarak kimliksizleştirilmeye çalışılıyor. Gelinen süreçte barış tartışmaları sürse de Kürdistan’da doğaya yönelik savaş ve talan hâlâ devam ediyor. Amed Barosu'na bağlı Çevre ve Kent Komisyonu üyesi Yasemin Özaydoğdu Atlı, Amed başta olmak üzere Kürdistan’da yaşanan ekolojik kırıma dair değerlendirmelerde bulundu.   ‘İnsanın doğadan ayrılışı aslında kendi özünden ayrılışıdır’   Amed bölgesinde her geçen gün ekolojik kırımın derinleştiğini söyleyen Yasemin Özaydoğdu Atlı, barışın tartışıldığı bu süreçte doğaya yönelik savaşın hâlâ devam ettiğinin altını çizdi. Yasemin Özaydoğdu Atlı, “Bizi doğamızdan, köylerimizden, topraklarımızdan ayırarak benliğimizi unutturmak istiyorlar. İnsanın doğadan ayrılışı aslında kendi özünden ayrılışıdır. Kürdistan yıllardır sömürge haline gelmiş bir bölge. İlk önce çatışmalarla doğamız gasp edildi, şu anda da maden ve petrol arama şirketleri tarafından gasp edilmeye devam ediyor. Kulp’ta, Lice’de, Dicle’de, Şırnak’ta, Cudi'de, Ağrı'da, Van'da, aklımıza gelebilecek her yerde şu an sömürü içerisindeyiz. Her gün yüzlerce ÇED raporu geliyor. Proje için öncelikle oranın o faaliyete uygun olup olmadığına dair ÇED raporu almak gerekiyor. ÇED olumluysa hemen faaliyetlere başlıyorlar. Ama ÇED raporu alınmadan da kum ocakları, petrol aramaları devam ediyor” dedi.   Olumlu ÇED raporları, bilirkişi raporları   Doğa talanına karşı açtıkları yürütmeyi durdurma davalarında iptal kararlarının verilmediğini ve olumlu ÇED raporları verildiğinin altını çizen Yasemin Özaydoğdu Atlı, “Faaliyet göstermek isteyen şirketin çevresel etki değerlendirme (ÇED) raporu alması gerekiyor. Çevresel etki değerlendirme raporu olumlu ya da olumsuz şekilde sonuçlanınca şirket ona göre faaliyetine devam ediyor. Biz bu aşamada devreye giriyoruz ve davamızı açıyoruz. Ancak mahkemeler yürütmeyi durdurma kararı vermiyor. Bilirkişi raporları maalesef istediğimiz gibi çıkmıyor, gaspa devam ediliyor. Normalde bilirkişi heyeti tarafından bölgedeki kişilerin havasına, suyuna, toprağına zarar verip vermeyeceği tespit edilmeli. Faaliyetin o toprağa uygun olup olmadığı, yerleşim yerine yakınlığı veya uzaklığı, bunların hepsi tespit edilmesi gerektiği hâlde bilirkişiler tarafından nedensizce, hiçbir gerekçe gösterilmeden oranın maden faaliyetine, petrol aramaya uygun olduğu kanaati veriliyor” diye belirtti.   Uluslararası sözleşmelere uyulmuyor   Doğayı korumaya yönelik ulusal ve uluslararası birçok sözleşmede Türkiye’nin imzası bulunmasına rağmen bu sözleşmelere uygun davranılmadığına işaret eden Yasemin Özaydoğdu Atlı, “Türkiye; Berne Sözleşmesi, Paris Uluslararası Çevre Koruma Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler’in Çevre Koruma Sözleşmesi olmak üzere birçok sözleşmeye bağlı ama maalesef Kürdistan'da uygulanmıyor. Uygulanmamasına karşı bir yaptırım da yok. Mülkiyet hakkı ve yaşam hakkımız var ama devlet de bu konuda hiçbir şekilde gereğini yerine getirmiyor. Şirketlerin elinde olan bir sistem içerisindeyiz. Hiçbir düzen bunu engellemiyor” diye ifade etti.     ‘Amed'in şu an her bölgesinde bir faaliyet var’   Son olarak Yasemin Özaydoğdu Atlı, şunları dile getirdi: “Pirejman Köyü'ne ait davamız devam ediyor. Diyarbakır Lice İlçesi'nde Bakır Ocağı'ndan kaynaklı davamız devam ediyor. Diyarbakır Çınar İlçesi'nde Çömçeli Köyü'nde bir davamız var. Sur’a bağlı bir köyde petrol arama şirketinden kaynaklı bir davamız var. Amed'in şu an her bölgesinde bir faaliyet var. Köy halkı bize ulaştığı sürece ve bizim gözlemlediğimiz olaylar olduğu sürece biz müdahale etmeye çalışıyoruz. Mesela Hesadin Yaylası süreci var. Yargı mekanizmasının artık hiçbir etkisi yok. Raporların hukuki olup olmadığının hiçbir etkisi yok. Şirket gelip orada faaliyete başlıyor ve devam ediyor. Raporları da önemsemiyorlar. Raporlara farklı fotoğraflar yansıyor. Örneğin, faaliyet yapılan alanın değil, hemen yanındaki boş alanın fotoğraflarını atıyorlar. Ama aslında faaliyet yapılan alan bir ormanlık alan olmasına rağmen orası fotoğraflanmayıp boş bir alan fotoğraflanıyor ve bu şekilde raporlar oluşturuluyor.”   Eko kırıma karşı mücadele içindeyiz   Amed kırsal alanlarında ve köylerde, 5 yılda petrol, maden, beton santrali ve baraj projeleri olmak üzere ortalama 500 civarı yıkım projesi hayata geçmiş. Yani 2019 yılından itibaren her sene Amed’de ortalama 100 tane yıkım projesi devreye girmektedir. Bunları hektar veya dönüm olarak maalesef hesaplamamız mümkün değil. Ama örneğin, en yakın zamanda Sur ilçesinde Amerikalı bir şirketin petrol arama faaliyetinden dolayı 15 bin dönümlük bir araziyi faaliyete geçirdiğini biliyoruz. Biz baro olarak eko kırıma karşı bir mücadele içindeyiz. Bunun için özellikle halkın örgütlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.”