CHP'li Güler Koçyiğit: Yaşam hakkımızı korumak için kenetlenmeliyiz 2025-08-06 09:04:16   AMED - CHP Kadın Kolları Başkanı Güler Koçyiğit, sadece katliam ve şiddet verilerinin yer aldığı tablolara bakarak kadınların yaşam gerçekliğini anlamanın imkânsız olduğunu belirterek, kadınların erkek egemen sistemde her geçen gün yok edildiğine dikkat çekti. Güler Koçyiğit, "Biz kadınlar, kendi yaşam hakkımızı korumak için kenetlenmeliyiz" dedi.   Erkek egemen sistemin şiddeti, her geçen gün derinleşiyor. Bu şiddet, yalnızca kadınları değil, toplumun bütün kesimlerini etkisi altına alıyor. Faillere uygulanan cezasızlık politikaları, sembolik ya da ödül niteliğindeki cezalar ve kadınları korumaktan uzak yasalar, suçluları cesaretlendirirken yeni sorunların da önünü açıyor. Devletin yürüttüğü özel savaş politikaları, toplumu özünden ve kimliğinden koparmayı hedeflerken en büyük darbeyi yine kadınlara vuruluyor. Bu politikalar sonucunda, kadınlar ya katlediliyor, ya intihara sürükleniyor yada fuhuşa zorlanıyor. Sistemin bu tabloya verdiği yanıt ise, kadını koruyacak en önemli yasal düzenlemelerden biri olan İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çekilmek oldu. Bu karar, kadınlara yönelik şiddetin önünü açarken, faillere daha fazla cesaret verdi.   Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Diyarbakır İl Kadın Kolları Başkanı Güler Koçyiğit, artan kadın katlaimlarına dair değerlendirmelerde bulundu.   ‘Katliamlar sistematik’   Yaşanan kadın katliamlarının sistematik olduğunu belirten Güler Koçyiğit, son yıllarda artan kadın katliamlarının, ülke için hem sosyolojik hemde hukuki açıdan çok ciddi sorunların ve eksikliklerin olduğunu kaydetti. Güler Koçyiğit, “Yılın ilk yarısı tamamlanmasına rağmen istatistiklere göre katledilen kadın sayısı 130-134 arasında. Ve her kadın, bu tabloya sadece bir sayı olarak ekleniyor. Devletin çok ciddi önlemler alması gerekiyor. Kadın katliamları çığ gibi arttı; artık sıradanlaşmaya başladı ve çok tehlikeli bir hâl aldı. Bu durum; sosyolojik sorunlardan, erkek egemen anlayıştan ve ekonomik sıkıntılardan kaynaklanıyor. Faillere verilen cezaların caydırıcı olmaması, katliamların fevri değil, sistematik olduğunu açıkça gösteriyor. Devlet, üzerine düşen görevi mutlaka yerine getirmeli. Kimse bu katliamlara sessiz kalmamalı; çünkü her kadın cinayeti bir sonrakini tetikliyor” dedi.     ‘Kadınlar en yakınları tarafından katlediliyor’   Güler Koçyiğit, yargı işleyişinin doğru olmadığına dikkat çekerek, uygulanan cezasızlık politikalarının faillere güç verdiğini ve bunun sonucunda yaşanan sorunların daha da arttığını dile getirdi. Devletin bu konuda büyük bir sorumluluğu olduğunun altını çizen  Güler Koçyiğit, şunları söyledi: “Cezasızlık politikaları, aflar ve indirimler faillerin cesaretini artırıyor. Bir avukat olarak işin cezai boyutunun basit olmadığını bilsem de toplumdaki algı, insanların bu suçları işlemeye devam etmesine sebep oluyor. Kadın katliamlarına baktığımızda, katillerin çoğunun en yakınlar olduğunu görüyoruz: eş, sevgili, aile bireyleri… Kadınlar evlerinde, en güvendikleri kişiler tarafından katlediliyor. Kadınların, siyasi partilerin ve sivil toplum örgütlerinin yalnızca basın açıklamaları, yürüyüşler ve taziye ziyaretleriyle yetinmesi çözüm değil. Bu mesele bu kadar basit görülemez. Bu, ülkemiz, toplumsal yapımız, geleceğimiz ve kadınlarımız için gerçekten çok ciddi bir sorun. Daha samimi ve gerçekçi adımlar atılması gerekiyor. Elbette en büyük sorumluluk devlete düşüyor. Kadınlar kendilerini koruyamadıkları için ve daha güvenli bir sistem istedikleri için bu mekanizmaların oluşturulması şart. Bir kadın olarak, ülkemde kadın katliamlarının bu kadar yaygın olmasından büyük üzüntü duyuyorum. Her gün bir kadın arkadaşımızın katledilmesine tanık olmak ağır bir acı. Ancak çok ciddi önlemlerin alınması gerektiğini ısrarla vurguluyorum. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuda duyarlıyız ve hükümetin bir an önce üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesini istiyoruz.”   ‘İstanbul Sözleşmesi bir güvenceydi’   Bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen iktidarın, aynı zamanda kadına verdiği desteği de geri çektiğini belirten Güler Koçyiğit, “İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kaldırılmasını bir kadın ve bir hukukçu olarak çok eleştiriyorum. Devlet bu sözleşmeyi kaldırarak aslında ‘kadınların arkasındaki desteği çekiyoruz’ mesajını verdi. Oysa İstanbul Sözleşmesi kadınlar için bir güvenceydi; kadınların güvenliği konusunda en etkili mekanizmalardan biriydi. Üstelik bu yıl ‘Aile Yılı’ ilan edildi. Böylece kadının değil, ailenin merkeze alındığı açıkça ortaya konuldu. Bunun sonucunda toplumda şu algı oluştu: ‘Ailede erkek, kendi çıkarına gelmeyen bir durum olduğunda kadına şiddet uygulayabilir, hatta katledebilir.’ Biz kadınlar, kendi yaşam hakkımızı korumak için kenetlenmeliyiz. Çünkü hukuk, yalnızca erkekler için değil, kadınlar ve toplumun tüm kesimleri için vazgeçilmez bir güvencedir. Ancak olumsuzluklardan en çok mağdur olan ve en ağır etkilenen yine kadınlardır. Yasalar, kadınların arkasındaki en önemli güçtür. İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kaldırılması, kadınların arkasındaki devlet desteğinin çekilmesi anlamına geldi. Bugün cinayetlerin bu kadar artmasında, bu algının çok önemli bir payı olduğunu düşünüyorum” diye belirtti.