Çözüm arayışında 2009 süreci 2025-07-06 09:01:08   Dilan Babat   HABER MERKEZİ - 2009’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla yeniden başlayan çözüm arayışları ve PKK’nin silah bırakma girişimleri, devletin somut adım atmaması nedeniyle sonuçsuz kaldı. Barış umudu, bir kez daha tek taraflı adımların yetersizliği ve iktidarın çözümsüzlük politikaları nedeniyle yerini savaşa bıraktı.   Türkiye’de 2009 yılına gelinirken Kürt sorununun çözümü için önemli temaslar yürütülüyordu. Devletin istihbarat kanalları üzerinden PKK ile doğrudan iletişim kurduğu Oslo görüşmeleri, çözüm arayışlarının arka planını oluşturan kritik bir adım olarak öne çıktı. 2008’in ikinci yarısında başlayan ve 2009 boyunca devam eden bu görüşmelerde, MİT yetkilileri ile PKK temsilcileri bir araya gelerek çözüm sürecinin yol haritasını, silah bırakma adımlarını ve demokratik çözüm çerçevesini müzakere etti. Oslo görüşmeleri, kamuoyuna ilan edilen “Demokratik Açılım” süreci ve Habur dönüşleri ile eşzamanlı ilerleyerek, Türkiye’de Kürt sorununun çözümünde yeni bir dönemin başlangıcı olarak ilan edildi.    Yeni süreç “Demokratik Açılım” ve “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi” isimleriyle kamuoyuna duyuruldu. Sürecin hedefi, Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözülmesi ve PKK’nin silahlı faaliyetlerini sonlandırmasıydı. Bu dönemde Abdullah Öcalan, İmralı’dan gönderdiği mesajlarla süreci yönetirken Kandil’den ateşkes çağrıları yapılmış, PKK çözüm sürecine katkıda bulunmak amacıyla pratik bir adım atarak 19 Ekim 2009’da 8’i Kandil’den, 26’sı Mexmûr Kampı’ndan olmak üzere toplam 34 kişilik bir grubu Habur Sınır Kapısı üzerinden Türkiye’ye göndermişti.    Bu gelişme, çözüm arayışının somut zemine taşındığı bir dönüm noktası olarak değerlendirilmiş, PKK’nin silah bırakmaya hazır olduğu mesajını sembolik olarak vermişti. Hükümet başta süreci sahiplenmiş olsa da, medyanın hedef göstermesi ve muhalefetin sert eleştirileri üzerine geri adım atarak sürecin ilerlemesini durdurdu. Sürecin tıkanmasıyla birlikte PKK ve Mexmûr’dan gelenler hakkında soruşturma ve yargılamalar başlatıldı, bazıları tekrar Irak’a dönmek zorunda kaldı, bazıları ise uzun süre baskı altında yaşamaya çalıştı. İktidarın süreçte güven inşa edecek adımlar atmaması, demokratik reformları geciktirmesi ve oluşan siyasi baskılar karşısında geri adım atması nedeniyle süreç tıkandı. Böylece 2009’da bir barış şansı daha heba edilirken, sorun yeniden savaşın şiddetlenmesine yol açtı. Böylece 2009’da gelişen çözüm süreci de başarısızlıkla sonuçlanmış oldu.   2009 sürecin başlaması    2007-2008 yıllarında PKK ve devlet arasındaki silahlı eylemler sürerken çözüm arayışları başlamış, 2008 sonunda devletin istihbarat kanalları üzerinden dolaylı temaslar gündeme gelmişti. 2009 Mayıs ayında dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay, “Demokratik Açılım” sürecini kamuoyuna duyurmuş, Temmuz ayında ise dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözüleceğini açıklamıştı. Bu süreçte PKK’nin silah bırakması ve geri dönüşler tartışılmaya başlanmıştı.   PKK ve Mexmûr’dan gelenler    MİT aracılığıyla Kandil ve Avrupa’da PKK yöneticileriyle temas kurulurken, Abdullah Öcalan İmralı’dan süreci yöneterek bir yol haritası hazırladığını duyurmuştu. Bunun ardından hükümet, demokratik reform paketleri hazırlayacağını açıklamıştı. Bu açıklamalara karşılık olarak Hamiyet Dinçer, Elif Uludağ, Hüseyin İpek, M. Şerif Gençdağ, Mustafa Ayhan, Vilayet Yakut, Lütfü Taş ve Gülbahar Çiçek’ten oluşan 8 kişilik PKK’li grup ve Mexmûr Kampı’ndan Kamil Yüksel, Hamsiye Yüksel, Nurettin Turgut, Musa Tomak, Nurcan Tomak, Yusuf Şen, Cane Kabul, Sait Şedal, İsmail Ayaz, Ayşe Kara, Sosin Yaman, Abdullah Yaman, Emine Sağat, Melekşa Soydan, Mikail Soydan, Haci Sorgül, Mehmet Adanmış, Fatma İzer, Nizar Buldan, Bülent Aka, Mehmet Kaçan ve Zehra Tunç olmak üzere 26 kişi Türkiye’ye giriş yapmak üzere Habur’a gelmişti.   Hükümet geri adım attı    Habur’dan giriş yapan gruplar adli işlemlerin ardından serbest bırakılmış, ancak muhalefetin “PKK ile pazarlık” eleştirileriyle süreç manipüle edilerek tıkanmıştı. Taraflar arasında güven inşa edilememesi, somut adımların atılmaması ve demokratik reformların uygulanmaması sürecin ilerlemesini engellemişti. Kandil’den gelenler hakkında yeniden soruşturmalar açılmış, “örgüt üyeliği” suçlamalarıyla davalar başlatılmış, bazıları hakkında yakalama kararı çıkarılmış ve tutuklamalar gerçekleşmişti. Mexmûr’dan gelenlerin bir kısmı hakkında ise KCK soruşturmaları kapsamında ifadeye çağırma ve gözaltı işlemleri yapılmıştı.   Abdullah Öcalan: AKP 7 yıldır herkesi oyalıyor    Abdullah Öcalan, 2009 yılında avukatlarıyla yaptığı görüşmede, demokratik siyasetin önünde ciddi bir tıkanma yaşandığını ve bu tıkanmanın hukuki, sosyal, kültürel ve askeri alanlarda da kendini gösterdiğini belirterek, “Demokratik siyasette ciddi bir tıkanma yaşanmaktadır. Bu durum beraberinde hukuki, sosyal, kültürel ve askeri alanları da tıkamaktadır. AKP demokratik açılım, Kürt sorununun çözümü diyerek 7 yıldır herkesi oyalıyor. Ama artık bunun bir tasfiye ve oyun olduğu açığa çıkmıştır” değerlendirmesinde bulunmuştu.