Halide Türkoğlu: Bütçeniz ayrımcılığı giderme değil evlilik paket bütçesi

  • 13:24 12 Kasım 2025
  • Siyaset
 
ANKARA - Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesinde konuşan DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, her kadına düşen 51 kuruşla kadınların güçlendirilemeyeceğini söyleyerek, “Bütçeniz cinsiyet eşitsizliğini, ayrımcılığı giderme bütçesi değil evlilik paketi bütçesidir” dedi. 
 
Meclis Plan Bütçe Komisyonu’nda 2026 yılı Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesi görüşülüyor. Burada Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) adına ilk sözü Kadın Meclisi Sözcüsü ve Amed milletvekili Halide Türkoğlu aldı. 
 
‘Kadına yaklaşım da bütçe de değişmedi’
 
Öncelikle adından “kadının” çıkarıldığı, kadının özne olarak tanımlanmadığı bir bakanlığın, kadınların bakanlığı olmadığını ifade eden Halide Türkoğlu, bu bakanlığa ayrılan bütçenin de kadınların eşitlik ve özgürlüklerine şiddetsiz, sömürüsüz bir yaşamına ayrılmış olamayacağını belirtti. Her yıl nasıl bir bütçe kaleminin oluşması gerektiğini kadınların talepleriyle anlattıklarını söyleyen Halide Türkoğlu, “Toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bir bütçe olması gerektiğini söyledik. Kadınlara yönelik şiddeti durduracak bir bütçe olması gerektiğini söyledik. Bakım emeğinin kadınların omuzlarından kaldırılması, kadınlara lütuf gibi sunulan sosyal yardımlardan ziyade, üretim alanlarında kendi ekonomik bağımsızlıklarını elde edecek imkanların yaratılacağı bir bütçenin olması gerektiğini söyledik. Ancak görüyoruz ki 23 yıllık iktidarında partinizin kadına yaklaşımı değişmediği gibi sizin de değişmemiş. Tarih yaşanılan her defasında bizleri haklı çıkardı. Keşke haklı çıkarmamış olsaydı” sözlerini kullandı. 
 
‘Kadınların katledilmesini nasıl açıklıyorsunuz?’
 
“2025 yılında partinizin Kadına Şiddetle Mücadele yaklaşımının kadınların yaşamlarında nelere mal olduğunu ilk 9 ayda işlenen kadın cinayetleri göstermektedir” diyen Halide Türkoğlu, bu katliamların önüne iktidarın geçmediğini belirtti. Halide Türkoğlu, “2025 yılının ilk 9 ayında 224 kadın katledildi. 169 kadın tacize uğradı. 561 kadın fiziksel şiddet gördü. 247 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. 2025 yılının ilk 6 ayında öldürülen 9 kadının, öldürüldükleri anda koruma kararları vardı. Altını çizerek söylüyorum Sayın Bakan. Koruma kararı vardı ve soruyorum bu karar olmasına rağmen kadınların katledilmesini nasıl açıklıyorsunuz? Bunun bir diğer anlam, bu ülkede kanunların, kararların ve uygulamaların kadını korumada yetersiz olduğu gerçeği değil midir? Eğer bu söylediğimizin gerçek olmayan bir tarafı varsa buyurun söyleyin” diye belirtti. 
 
‘Katliamlar yaşanırken ‘aile yılı’ ilan ettiniz’
 
Kadına şiddet artarken bakanlığın ve AKP’nin çözümü bu yılı aile yılı ilan etmekte bulduğunu belirten Halide Türkoğlu şöyle devam etti: “Sonrasında bir yıl yetmez diyerek adeta bu şiddeti körükleyerek önümüzdeki 10 yılın aile yılı olacağını söylediniz. Bizler demokratik, özgür ve eşit yaşamın savunucularıyız. Ataerkiliği besleyen, erkek egemen bir aile yapısını asla kabul etmeyeceğiz. Aile ‘reisliği’ adı altında erkekliğin beslenmesini asla kabul etmedik, etmeyeceğiz. Bu kadar kadının evlerde öldürülmesinin bir açıklaması varsa o da evlerin şiddet gören kadının sığınacağı alanlar olmadığı gerçeğidir. 22 yıl bu boyunca kadınların haklarından, yaşamlarından çalan iktidarınız, bakanlığınız bu yıl da bu politikalardan geri durmamıştır. Bakın sadece bu yılın ilk 9 ayında kadınlara farklı cinsel yönelimli kimliklere karşı işlenen suçlar bizzat iktidarınıza bağlı kurumlar ve bakanlığınızın işbirliği ile gerçekleşmiştir. Özellikle Diyanet eliyle hazırlanan cuma hutbelerinde okunan fetvalarla kadınlar hedef alınmıştır. Kadınların miras hakkına, yaşam hakkına, kendi bedeni üzerinde söz ve karar hakkına bu fetvalarla saldırı gerçekleştirilmiştir. 
 
Diyanet sizi rahatsız etmiyor mu? 
 
Kadınların bin bir emekle elde ettiği miras hakkını Diyanet eliyle hedef alınması sizi rahatsız etmiyor mu? Bakanlığınız bu konu hakkında neden çıkıp tek bir kelime etmiyor? Bizler bunun cevabını biliyoruz. Çünkü Diyanet'in kadınları hedef alan fetvaları sizlerin toplumsal cinsiyet kavramına yönelik saldırılarınızdan bağımsız değildir. Sayın Bakan, Bakanlığınıza bağlı Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından 2 Mayıs 2025 tarihinde tüm il müdürlüklerine gönderilen utanç verici bir genelge yayınlandı. Genelgede toplumsal cinsiyet ile ilgili bazı kavramların eğitim belgelerinden, politika belgelerinden çıkarılması yer alıyor. Bu genelge bakanlığınızdan ayrı gitmediğine göre kadınların yaşadığı ayrımcılığı, eşitsizliğin giderilmesine dönük bir kavram neden hedef alınır? Nitekim gönderilen genelgede kavramın neden kaldırıldığı erkek egemen kodlarla anlatılmıştır.
 
Tüm bütçe kalemlerinde cinsiyet eşitsizliği beslenmiştir
 
Kadınların yaşadığı şiddetin, yoksulluğun, işsizliğin temelinde cinsiyetçilik vardır. Cinsiyet ayrımcılığı vardır. Ve bu şiddet, ayrımcılık, eşitsizlik karşısında etkin mücadele yürütmenin yolu tüm politikaların toplumsal cinsiyet eşitliğini gören bir yerden yapılmasından geçer. Sadece bakanlığınızın bütçesi değil, tüm bütçe için bu geçerlidir. Aksi her durum ise bu cinsiyetçiliği, cinsiyet eşitsizliğini beslemektedir. Kapalı kapılar arkasında erkek egemen zihniyetle toplumsal cinsiyet duyarlılığından uzak, hazırlanan bütçenizdeki tüm ödeneklerde cinsiyet eşitsizliğinin nasıl beslendiğinin göstergesidir.
 
Kadınlar sığınaklara konuk olmaya gitmiyor!
 
Bu ülkede maalesef ki kadınların en fazla ihtiyaç duydukları yer sığınaklardır. Bakın siz konukevi diyorsunuz. Bizler dünya kadın hareketi tarafından kabul gören sığınak kavramını kullanıyoruz. Kadınlar buralara konuk olmak için gitmiyor. Gerçekten bir şeyleri değiştirip dönüştürmek istiyorsak önce hangi kavramın ne hizmet ettiğini bilmemiz gerekiyor. Ülkedeki konukevi sayısına gelince sunduğunuz bütçe tablolarında 2024 yılındaki sığınak sayısı 150 hedef olmuş herhâlde. Çünkü bahsettiğinizde 112 ya da 114 dediniz. Kadın şiddet katmerleşerek artarken 2025 yılında bakanlığınız sadece bir sığınak açmıştır. Ve 2026 yılı sığınak hedefi ise yine bir tane olacakmış. Ben özellikle şunu sormak istiyorum. Neden sadece bir sığınak açılacak? Gerçekten halihazırdaki sığınak sayısı yeterli midir? Elbette ki bu sayı yeterli değildir. Ancak sizlerin kadına yönelik şiddetle mücadele politikası kadınların şiddet gördüğü evlerde kalmasında ısrar etmektir. Nitekim daha önce de belirttim aile yılı adı altında yürütülen politikalar da bunun göstergesidir. Siz her ne kadar kendi politikalarınızda ısrarcıysanız bizler de nasıl bir yaşam istediğimiz konusunda ısrarcıyız.
 
30 büyükşehirden sadece 13'ün sığınağı var
 
Yapmanız gereken kadınları şiddet gördüğü evlerde tutmak değil, var olan sığınakların sayısını artırmaktır.  2024 yılı verilerine göre 30 büyükşehirden sadece 13'ün sığınağı var. Geriye kalan 17 büyükşehir belediyesini sığınak açmaya teşvik edecek ne yapıldı? Ancak iktidarınızın belediyelere yaklaşımı noktasındaki geçmiş kayyum pratikleri ve bugün de hala devam eden GAP'lar bu konuda bir girişimin olmayacağını da bizlere gösteriyor.
 
Kontörü olmayan kadın ALO şiddet hattından yararlanamıyor
 
Bir diğer konu ise Alo Şiddet Hatları. Bu şiddet hatlarının yerel yönetimlerde yaygınlaşması için bakanlığınızın bir girişimi oldu mu? Bu sorunun cevabını sizden bekliyoruz. Ancak bir diğer cevap bulunması gereken soru ise daha vahim. Belediyelere bağlı ALO şiddet hatlarının tarifeli olarak hizmet vermek zorunda kaldığı bilgisi. Belediye bu hizmeti kadınlara sunarken bu hatların tarifeli olması bu hatlara yaklaşımın göstergesidir. Bu belediye ile ilgili değil. Elbette ki sizin bu konudaki politikalarınızla ilgilidir. Kontörü olmayan, hattı olmayan Kadınlar bu hizmetten nasıl faydalanacak? 
 
Evlilik paketi bütçesidir
 
Kadın yoksulluğu her geçen gün derinleşmektedir. Türkiye'deki kadın yoksulluğu, işsizliği verileri bunun göstergesidir. 10 milyona yakın kadın ev işçisi kadın ev işçileri, hasta, çocuk, yaşlı, engelli bakım hizmetleri omuzlarına yüklendiği için çalışma hayatına katılamıyor. Güvencesiz çalıştırılmaktadır. Kocaeli'nin Dilovası ilçesinde bir parfüm dolum tesisinde çıkan yangında ikisi çocuk altı kadının yaşamını yitirmesi bunun göstergesidir. Bu kadınların kayıt dışı güvencesiz işlerde çalışmak zorunda kalması, iş güvenliklerinin olmaması, kısa vadeli esnek çalışma koşulları projelerinizle Kadınlara lütuf olarak sunduğunuz sosyal yardımlarla çözülebilir mi? Şimdiye kadar çözülemediğine, tam tersine her bir projenizin bu ayrımcılığı, eşitsizliği beslediğine yaşanılan bu olaylarla defalarca kez şahitlik ettik.  Çünkü Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın bütçesi kadınların yaşadığı ayrımcılığı, eşitsizliği sömürüyü gidermenin bütçesi değil, evliliğe teşvik paketlerinin bütçesidir.  Kadınların, çocukların yaşadığı yoksulluğu gidermenin değil, nüfus politikaları altında bu yoksulluğu nasıl derinleştirebilirimin bütçesidir.
 
Sosyal yardım değil yerel yönetimleri güçlendirin
 
Sosyal yardım adı altında kadınlara bir lütufmuş gibi sunulan hizmetlerin kadınların yoksulluğunu gidermeye çözüm olmuyor. Bu hizmetler kadınların yoksulluğu mecbur kılan hizmetlerdir. Hane başı ortalama aylık sosyal yardım tutarının 2024 yılında 3 bin 88 TL olduğunu belirtmişsiniz. Ve yine bu yardımlar 2025 yılında 4 bin 100 olmuş. Geldiğimiz aşamada 2026 için sunduğunuz teklif ise 5 bin 50. Gerçekten hiçbir geliri olmayan kadınlar, çocuklar bu ödeneklerle yaşamlarını sürdürebileceğine mi inanıyorsunuz? 1 kilo yağın, 1 kilo domatesin ne kadar olduğuna dair bilginiz var mı? Sizin ev kiralarından haberiniz var mı? Olsaydı zaten bu teklifleri sunmazdınız. Ben tekrar ediyorum. Kadın yoksulluğunu gidermenin yolu sosyal yardım, kısa vadeli esnek, güvencesiz işler değil tam zamanlı güvenceli istihdam alanlarına ihtiyaç var. Yöntem sunuyoruz size. İstihdam alanları açın. Yerel yönetimlerin bu alanlarda çalışmalarını güçlendirecek teşvikler geliştirin. Bakım emeğini kadın bunların omuzlarından alın. Kamusal bir hizmet haline getirin.
 
Cezaevlerindeki kadınlar da sizin alanınız
 
Bir diğer konu ise bu ülkenin en can yakıcı sorunların başında gelen kadın mahpuslar. Bu cezaevlerinde kadınların yaşadıkları sorunlar sizin de öncelikle mücadele yürüteceğiniz alanlar olmalıdır. Özellikle kadın siyasi mahpusların yaşadığı hak gaspları sizin sorununuz olmak zorundadır. Cezaevlerinde gıdaya, sağlığa erişim noktasında yaşanan sorunlara sessiz kalamazsınız. Ancak gelin görün ki bu konuda da yürüttüğünüz tek bir politika olmadığını da görüyoruz. Bu durum yine bu bakanlığın kadınların bakanlığı olamayacağını göstermektedir.
 
‘Fail öldü’ deyip kenara mı çekilecek
 
Son olarak kadına yönelik şiddetle mücadelenin sunduğunuz bütçeyle mümkün olamaz. Bakın kadına yönelik şiddet türleri nettir. Fiziksel, ekonomik, cinsel, psikolojik, dijital ve daha buradan sayamayacağımız birçok şiddet türü ile kadınlar karşı karşıya kalmaktadır. Şiddetin kökenine inmeden sorunun kaynağını görmeden bu şiddetin önüne geçemezsiniz. En somut örneğini yaşanılan son şiddet olaylarında görmekteyiz. Bakın son zamanlarda yaşanan şiddet olaylarında göze çarpan önemli noktalardan biri şiddet uygulayan kadını katleden failin sonradan intihar etmesi. Bakın Ayşe Nur Halil İkbal Uzuner cinayetleri bu ülkede kanuni şiddetin nasıl vahim bir duruma geldiğinin göstergesidir. Şimdi bizler bu cinayetlerin karşısında şunu mu söyleyeceğiz? Evet, kadınlar öldü ama cezalandıracak fail de öldü. İşte tam da burası bizler için mücadele alanıdır. Bu şiddeti besleyenler, bu şiddetin önünü almakta yetersiz kalanlar, caydırıcı yasaları uygulamayanlar, bu cinayetlerin asıl görünmeyen failleridir.
 
51 kuruşla kadınlar güçlendirilemez
 
Yapılması gereken şiddetle Mücadelede şiddeti besleyen, erkek egemen kodlarla hazırlanacak bir bütçe değil, şiddetin önüne geçecek, toplumsal cinsiyet eşitliğini güçlendirecek bir perspektifle bu bütçenin hazırlanmasıdır. Bu kadının güçlendirmesine dair her bir kadına düşen günlük 51 kuruş. Bu 51 kuruş bu ülkenin bu toplumun kadınların geleceğine karar veren bir bütçe. Kadının güçlenmesine ödenek ayırmadığınız sürece bu toplumda şiddet sarmalı devam edecek.”