Kadın Demokratik Konfederal Sisteminin esasları

  • 09:03 2 Mayıs 2025
  • Jineolojî
“Tarih biz kadınlara kaderimizi yeniden kendi ellerimizle ama bu defa özgürlük temelinde yazma fırsatını sunuyor. Bu kaderi demokratik konfederalizmin öz gücü ve öz kalemi ile yazmak, yaşamı anlamlaştıracak ve özgürlük tadında güzelleştirecektir.”
 
Çiğdem Doğa
 
Cins mücadelesinin çok önemli kavramsal-kuramsal değerleri vardır. Erkekten kopuş, xwebûn, sonsuz boşanma, erkeği dönüştürme gibi kavram-kuramlar, özünde cins mücadelesine yön ve güç veren, yöntem kazandıran değerlerdir. Dolayısıyla kaba bir mücadele olarak ele almaktan ziyade, erkekten, iktidardan koparak kendi olmayı, egemen sistemden sonsuz boşanarak özgürlükle eş yaşayabilmenin kültürünü, felsefesini, ahlakını geliştirmek, anlamlı ve özgürlük değerlerini yaratan bir mücadele olarak ele almak gerekir. 
 
Toplumsal yaşamda cins mücadelesinin zayıf olması, erken evlilik, çok eşlilik, kadına karşı şiddet, fuhuş, uyuşturucu kullanımı gibi geleneksel cinsiyetçiliğin ve erkek egemenliğinin özel savaş saldırılarının yoğunlaşmasına neden olmaktadır. Toplumda kadına karşı bu suçların yaşanıyor olması, kadın örgütlülüğünün ve bilincinin zayıf olması anlamına gelir. Kendini bir sistem olarak örgütleyen erkek egemenliğine karşı kadınların cins bilinci ve cins mücadelesi ile kendini örgütlemesi ve mücadele etmesi kaçınılmazdır. Erkek egemenlikli sistem hem devlet araçları ve hem de oluşturmuş olduğu erkek egemen kişilikleri üzerinden, en fazla kadına karşı cinsiyetçi saldırılar geliştirerek kadını zayıflatmakta, bunun üzerinden kadını ve erkeği teslim almaya çalışmaktadır. Egemenliğin ve özel savaşın en bilindik yöntemleridir bunlar. Toplumda cins mücadelesinin güçlü geliştirilmesi aynı zamanda bu saldırıları da boşa çıkaracak bir niteliğe sahiptir. Bu anlamda cins mücadelesi salt erkek egemenliğine karşı sosyal devrimi gerçekleştirmenin bir yöntemi değil, aynı zamanda erkek devlete ve onun araçlarına karşı siyasi ve öz savunma mücadelesinin de çok önemli bir yöntemi olmaktadır. Devletlerin, erkek egemenlikçi kapitalist sistemin kadın ve beden politikalarını güçlü çözümleyen ve her bir politikası karşısında yeni bir beden, ruh, kişilik, kültür ve yaşam alternatifi geliştiren tarz hem kadınlara ve hem de topluma kazandıracak olan tarzdır. Cins mücadelesini her açıdan daha bilinçli, politik ve örgütsel düzeye kavuşturmak önemlidir. İktidar olmadan güçlü olmak, etkili olmak kadının esas güç anlayışıdır. Bu güç anlayışını geliştirerek gelenekselliği ve erkeğe benzeşmeyi aşmak cins mücadelesinin çok önemli bir özelliğidir. 
  
Konfederalizmde özsavunma önemi 
 
Mücadele ilkesinde stratejik bir yön de özsavunma boyutudur. Bir yandan devletlerin özel savaşının, bir yandan da kapitalist kültürün etkisiyle cinsiyetçi saldırılar inceltilerek hâkim kılınmaya, buna bağlı olarak toplumsal yozlaşma, kadından başlayarak toplumun tümüne yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Bir yandan mücadele eden kadınlar katledilerek, zindanlara atılarak, işkencelerden geçirilerek kadın öncülüğü, mücadele potansiyeli etkisizleştirilmeye, sindirilmeye çalışılmakta, diğer yandan da toplumda yozluk, cinsiyetçilik kışkırtılarak kadının mücadele gücü kırılmaya çalışılmaktadır. Kadınların tüm bunlar karşısında kendini savunması, aynı zamanda varlığını koruma mücadelesidir. Kadın varlığına, fiziğine korkunç düzeylerde düşman olan egemen erkek faşizmine karşı ideolojik, politik, fiziki, sosyal, hukuki her boyutta özsavunma gerçekleştirmek esastır. Özellikle de silahlanmayı ve tüm güç olanaklarını tekeline alarak kadın iradesini teslim almayı hedefleyen bu sistem karşısında her biçimde kendini savunmak yaşamsal önemdedir. Egemen erkeklik her açıdan olağanüstü düzeylerde silahlanır ve bunu halklar, kadınlar, doğa üzerinde vahşi biçimde kullanır iken, kadınların savunmasız kalması, yaşamın tüm dengesini bozmaktadır. Buradaki dengesizliği, adaletsizliği aşmak açısından zengin-esnek ve çok yönlü yöntemlerle kadının ve toplumun özsavunma mücadelesini çok güçlü bir biçimde gerçekleştirmek, bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu konuda yaşanan her zayıflık, kadın katliamları, tecavüz, fuhuş, emek sömürüsü vb. biçimlerde kadına ve topluma geri dönmektedir. Bu nedenle öz savunma bilincini ve örgütlülüğünü çeşitli biçimlerde ve yaygın geliştirmek, kadın konfederalizminin en temel ve can alıcı mücadele görevlerinden biri olmaktadır. 
 
Tüm bunlara karşı ideolojik mücadelenin, cins mücadelesinin, özgürlük ölçülerinin yükseltilmesi çok önemlidir. Özgürlük ölçüleri, ahlaki-politik dokusu güçlü olan toplumlar, kadınlar, asla egemenlerin özel savaş etkisine girmezler. Bu nedenle hem özgürlük ölçülerini geliştirme mücadelesi verilmeli ve hem de toplumda kadınların yaşadığı taciz, tecavüz, fuhuş, öldürme gibi saldırıların önüne geçen, öz savunmasını güçlendiren bir örgütlülük geliştirilmelidir. Kadınla ilgili sorun ve suçlar, sadece devlet mahkeme ve kanunlarına bırakılamaz ki zaten tüm bunları teşvik ve organize eden devletin kendisidir. Kadınlar kendi geliştirdikleri adalet ve özsavunma yapılanmalarıyla gerekli cevapları verebilmelidir. 
Kadın konfederalizmini etik-estetik ilkesi doğrultusunda da değerlendirmek önemlidir. Bu ilke, kadın konfederalizminin kendi içinde taşıdığı maddi ve manevi özgür yaşam ve ahlak değerleridir. Etik ve estetik, yaşamın vazgeçilmez iki temel değeridir. Bir devrimi, yeni yaşamı etik ve estetik değerler olmadan ele almak, ruhu olmayan bir beden yaratmak gibidir. Bu nedenle özellikle de kadın eksenli yaşam ve devrim açısından düşündüğümüzde vazgeçilmez bir öneme sahip olduğunu mutlaka belirtmek gerekir. 
 
Etik ve estetik 
 
Tarihin başlarında ilk toplumsallığı, ilk toplumsal ahlakı yaratanın kadın olduğunu artık herkes bilmektedir. Kadınlar toplumu bir araya getirmeyi nasıl başardı, ortaklaştırıcı temel unsur neydi diye sorduğumuzda ilk cevap ahlak olmaktadır. Toplumsal ahlak, kadın yaratımıdır. Yine evrende, doğada ve toplumda güzelliğin çekiciliği tartışılmaz bir hakikattir. Güzellik arayışı ve yaratımının evrendeki, doğadaki ve insandaki varlığı, bir sır niteliğindedir. Ancak güzel olarak görülen değerlendirilen şey, çekici ve birleştirici bir rol oynar. Güzellik olgusunun çarpıtılması, sahteleştirilmesi ayrı bir konudur, ancak hakiki güzellik, ahlakla iç içe geçmiş güzellik muazzam bir birleştirici etkiye sahiptir. Bütünleştirir, kaynaştırır. İlk kadın devriminde etik ve estetik değerlerin tarihsel bir rol oynadığı, kadınların buna öncülük ettiği görülmektedir. Zaten bu nedenle ana tanrıça toplumun öncüsü olmuş, heykelleri yapılmış, doğal toplum dönemlerinin sanat ve kutsallık öznesi olmuştur. 
 
İşte şimdi ikinci kadın devrimini gerçekleştirirken de kadın öncülüğünde toplumsallığın doğal özüne kavuşması, işlevini görmesi için etik ve estetik görevler söz konusudur. Öncü kadınlardan başlayarak toplumcu, demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi, adil, mütevazi, paylaşımcı, sade kişilik yapısını geliştirmek; kapitalizmin darmadağınık ettiği toplumsallığı, bireycileştirerek kişiliksizleştirdiği bireyi aşmak ve özgür toplumsallığı-özgür bireyi geliştirmek açısından çok önemli bir rol oynar. Kadın konfederalizminde etik ve estetik, her şeyden önce sağlam, özgür ve ahlaklı bir kişilik yapısını geliştirerek toplumsallığı geliştirmektir. 
 
Özgürlük ahlakının toplum içinde ve kadınlarda yapısallaşması, yaşamsallaşması estetiği ifade eder. Bu, ahlaktan, maneviyattan, ruhtan kopuk bir estetik anlayışı değildir, olamaz. Özgürlük ahlakının kendisi, başlı başına güzelliği ifade eder, ancak yapısallığa kavuşmazsa yarım kalır, soyut kalır, etki gücü çok çok zayıflar. Bu nedenle ahlaki güzelliği yapısal, kurumsal, örgütsel güce, yani konfederal sisteme kavuşturarak güzelliği somutlaştırmak gerekir. 
 
Toplumsal ahlakı ve onun estetik yapısını sürekli bir biçimde yaşatma, geliştirme temel bir anlayıştır. Bu anlayış konfederal çalışmada kadınların canla-başla, heyecanla, coşkuyla ve aşkla katılması anlamına gelir. Sıradan bir çalışma tarzının hiçbir estetiği, çekiciliği yoktur. Hangi çalışma olursa olsun, büyük-küçük, basit-karmaşık olsun fark etmez, her çalışmada etik ve estetik kaygıların, bakış açısının, hedefinin olması çok etkileyici bir husustur. Bir mahallede mi çalışılıyor, ekonomi çalışması mı yürütülüyor, bir kadın vakfında mı çalışılıyor, bu çalışmalar ne kadar etik ve estetik değerlere göre ilerliyor, kadınlar için ne kadar ahlaki uyanışa yol açıyor, ne kadar çekici geliyor sorusu her daim sorulabilmeli ve görünen cevaplar üretilebilmelidir. 
Çalışmaların başarısının bir ölçüsü de budur. Kadınlara ait mekanlar, alanlar olmalı ve her zaman için maneviyatı ve biçimiyle göze ve gönüle hitap edebilmeli, insanların bilincine çarpmalı, dikkat çekmelidir. Yani kadın konfederalizminin çalışmalarını sırf yapmış olmak için yapmak değil, anlamlı ve güzel yapmak önemlidir. Her zaman bir özgür kadın farklılığı göze ve gönüle çarpmalıdır. 
 
Demokratik konfederal sistemi inşa çalışması yürüten bireylerin etik ve estetik konusunu, özgür kadın kişiliğini ve özgür yaşam hakikatini yaratma görevi olarak ele alması, bu doğrultuda aşkla çalışmasına yönelmesi çok önemlidir. Dikkat edersek kapitalist modernite kendisini en fazla estetik, moda söylemi üzerinden örgütlüyor ve yayıyor. Buna karşı özgürlük ahlakına sahip estetik ilkelerin hayata geçirilmesi, yaşamsallaştırılması, aynı zamanda kapitalist moderniteye karşı da en radikal mücadele anlamına gelir.  
 
Sonuç olarak;
 
Kadın konfederal sistemin ana hatlarına ve ortaya çıkardığı görevlere ilişkin bunları belirtir iken, esas konunun bu sistemi inşa edecek insan gerçekliği olduğunu mutlaka vurgulamak gerekir. Her sistem kendi insanını, kendi kadrosunu yaratır iken, özellikle de sistemin yeni inşa edilme sürecinde kendini sistem haline getirmiş insan faktörü belirleyici bir öneme sahiptir. Geliştirilmek istenen sistemi, onun bilincini, ruhunu, tarzını, üslubunu, modasını, etiğini, estetiğini kendi kişiliğinde yaratan insan, bu sistemin kadrosu olarak başarıyı şahsında yaratmış, örnek ve model olmuş insan demektir. Bu anlamda, bu sisteme gönül vermiş, kendini adamış kadrosu varsa, bu sistem var olacak demektir. Stratejiler, sistemler, ideolojiler önce insanda, insanın zihninde, onun örgütlenme ve pratikleşme gücünde kazanır. Bu gerçeklik, kadın demokratik konfederalizm sistemi açısından çok daha büyük oranda geçerli bir gerçekliktir. 
 
Kadın devrimi ve kadın konfederalizmi, bir şiir ahengiyle, türkü tadıyla, bitmeyen bir romanın bitmeyen merakı, heyecanı ve aşkıyla, aynı zamanda erkek egemenliğine karşı öfke ve intikamla yürütülmesi gereken bir eylemdir, yaşam tarzıdır, duruşudur. Bu deryaya dalan, bu güzelliği kendinde kuşanır ve eylemselleşir. Mütevazi, emekçi, dürüst, çözüm üreten, çalışmasında ciddi, özenli ve ısrarcı, kolektif ve herkesi katmayı bilen, coşkulu ve aşklı katılan kadın, kesinlikle etrafını etkiler, değişim-dönüşüm, ciddiyet ve demokratik otorite geliştirir. Belki her şeyi bir anda çözemez, ancak ahlaki ve estetik katılım biçimi ile kadınlara çözüm umudunu ve gücünü verir, çözüm kapılarını açık tutar. Kadınlar birlikte yürüme gücünü ve isteğini bulur, çözümü birlikte yaratma arzusu gelişir. Demokratik ve özgürlükçü değerlerle doğru bir mücadele tarzı, öncülük ve katılım biçimi, ikinci kadın devriminde de birleştirici, bütünleştirici ve harekete geçirici rol oynayacaktır. 
 
Tarih biz kadınlara kaderimizi yeniden kendi ellerimizle ama bu defa özgürlük temelinde yazma fırsatını sunuyor. Bu kaderi demokratik konfederalizmin öz gücü ve öz kalemi ile yazmak, yaşamı anlamlaştıracak ve özgürlük tadında güzelleştirecektir.