‘Sayın Abdullah Öcalan’ın uzattığı barış eli acilen tutulmalı’

  • 09:04 5 Temmuz 2025
  • Güncel
Neslihan Kardaş
 
BEDLÎS - Çatışmalarda bir çocuğunu kaybeden Barış Annesi Güler Coşkun, barış için acil adımlar atılması gerektiğini belirterek, “Sayın Abdullah Öcalan’ın uzattığı barış eli acilen tutulmalı” dedi.
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısı ile başlayan süreçle birlikte barıştan yana olan her kesim, şimdi barış talebini daha gür ses ile dile getiriyor. Bedlîs’in (Bitlis) Tetwan (Tatvan) ilçesinde yaşayan Barış Annesi Meclisi üyesi Güler Coşkun, yıllardır barış mücadelesi veriyor. Bu mücadele süresi boyunca türlü zorluklarla karşılaşan, fakat mücadelesinden vazgeçmeyen Güler Coşkun, çatışmalı süreçte bir çocuğunu kaybetti. Güler Coşkun, oğlunu bir hava saldırısında kaybederken, cenaze olarak sadece oğlunun bir bacağını getirip defnediyor. Güler Coşkun, yaşadığı acıya rağmen hâlâ barış talebinde ısrarcı.
 
Barış Annesi Güler Coşkun, kaybettiği çocuğu Cahit Coşkun’u (Ferzat Sedar) anlatarak barış talebine ilişkin JINNEWS’e konuştu.
 
‘Üzerimizde emeği çok büyük’
 
Ekonomik nedenlerden dolayı 90’lı yıllarda Tetwan’dan İstanbul’a göç ettiklerini anlatan Güler Coşkun, çatışmalı süreçte yaşamını yitiren oğlu Cahit Coşkun’un o zamanlar henüz 4’üncü sınıfa gittiğini söyledi. Ekonomik durumlarının iyi olmaması nedeniyle Cahit Coşkun’un çocuk yaşta çalışmak zorunda bırakıldığını ve “boyacılık” yaptığını dile getiren Güler Coşkun, “Her akşam eve gelince kazandığı parasını bize teslim ederdi. Oğlum hiçbir zaman kimsenin hakkını yemezdi. birçok işte çalışırdı parasını kazanmak için. Onun bizim üzerimizde emeği çok büyük. Bize o baktı. Hiçbir anne baba bile çocuklarına o kadar emek vermemiştir” dedi.
 
‘Oğlum yazardı’
 
Bir süre sonra Tetwan’a geri döndüklerini ifade eden Güler Coşkun, “Döndükten sonra da oğlum hem siyasette yer alıyordu hem de çalışıyordu. Oğlum aynı zamanda yazardı, kitap yazıyordu. Kitabında babası için de bir yazı yazmıştı. Ben de bir gün sordum ‘neden benim için de bir şey yazmıyorsun’ diye, sonraki gün geldi ve benim için de bir şey yazmıştı, onu bana gösterdi. Sonrasında babası yaşamını yitirdi. Bunun üzerine çok zorluk yaşadık. Oğlumun aklı fikri ise her zaman siyasi çalışmalardaydı. Sürekli polislerle karşı karşıya gelirdi. Ben de ona dikkatli olmasını söylediğimde öfkelenirdi” diye konuştu.
 
‘Bizim başımız dik’
 
Cahit’in bir gün kendisine PKK’ye katılmaya karar verdiğini ama aklına kendisi gelince gidemediğini söylediğini belirten Güler Coşkun, “Ben onun bu söylemi üzerine çok kötü oldum. O da artık benimle hiçbir şeyini paylaşmayacağını söyledi. Aradan biraz zaman geçtikten sonra ondan soğumam için uğraşıyordu ki o gittiğinde ben çok üzülmeyeyim. Bir süre sonra çalışmak için başka bir kente gideceğini söyledi. Ben de bir süre kalır ve geri döner diye düşünüyordum ama gittikten üç gün sonra PKK’ye katıldığını öğrendim. Eğer bu dünyada çocuğu giden tek anne ben olsaydım o zaman ‘neden ben’ diye sorardım, ama bir tek ben değildim. Benim gibi binlerce anne var. Bizim başımız dik. Her anne böyle çocuklar doğuramaz. Biz onların mücadelesi sayesinde ayaklarımızın üzerinde durabiliyoruz. Bütün dünya gerillanın mücadelesini konuşuyor. Sayın Abdullah Öcalan ve mücadele eden siyasi tutsaklar sayesinde biz varız. Şimdi en azından kendi dilimizi konuşuyoruz. Eskiden evimizde Kürtçe kasetlerimiz vardı. Korkudan gizlemek zorunda kalıyorduk” şeklinde konuştu.
 
Bir annenin rüyası
 
Oğlunun yaşamını yitirdiği gün rüyasında gördüğünü dile getiren Güler Coşkun, rüyasını şöyle anlattı: “21 Haziran 2021 gecesi ben evde uyuyordum. Rüyamda oğlumla birlikte bir mağarada olduğumu gördüm. Çok güzel bir yerde, tepemizde ağaçlar vardı. Oğlumla el ele tutuşmuşuz, ikimiz de çok keyifliydik. Sonra büyük bir patlama sesi geldi. Uçaklarla üstümüze bomba yağdırıyorlardı. Bu gürültü ile birlikte oğlumun eli elimden ayrıldı. O dağlar, taşlar un ufak oldu. Koca koca ağaçların hepsi kurudu. Ben orada kaldım ve oğlumu kaybettim. Bunun üstüne büyük bir korku ile uykudan uyandım. Kızım ne olduğunu sorduğunda ona anlatmadım. Gittim, rüyamı suya anlattım ki suyla birlikte akıp gitsin. Meğerse oğlum o gece şehit düşmüş.”
 
‘Oğlumun cenazesi olarak sadece bir bacağını getirebildim’
 
Oğlu Cahit Coşkun’un 21 Haziran günü yaşamını kaybeden iki arkadaşının akıbetini öğrenmek için arkadaşlarının peşinden gittiğini kaydeden Güler Coşkun, “Yolda bir çoban ile karşılaşıyorlar. O çobandan yemek istiyorlar. Çoban da kendisinde yiyecek bir şey olmadığını söylüyor ve ‘burada bekleyin, ben yiyecek bir şeyler getirip geleceğim’ diyor. Kısa bir süre sonra oğlum ve arkadaşlarının yerini askerlere söylüyorlar ve uçaklar kalkıyor, havadan saldırıyorlar. Ben oğlumun cenazesi olarak sadece bir bacağını getirebildim. Rüyamda o bacağını da görmüştüm. O çoban onları şikâyet etmiş. Oğlumun cenazesi üç ay kimsesizler mezarlığında kaldı. Ben oğlumun şehit düştüğünü öğrendikten sonra kan testi yapıldı ve DNA örneği alındı. Üç ayın sonunda gidip cenazemi alabildim” ifadelerini kullandı.
 
‘Kürt olduğumuz için adımız terörist olmuş’
 
Güler Coşkun, eskiden devletten çok korktuklarına dikkat çekerek, “Bize terörist deniyordu ama biz de çocuklarımız da terörist değiliz. Mücadeleye katılan tüm çocuklarımız da çok zekiydiler. Başta anneler olmak üzere her ulustan insanlar Kürt halkının neden başkaldırdığını düşünmeli. Terörist olsalardı muhakkak biterdi. Demek ki bir bildikleri var. Bizimle ilgili öyle bir algı oluşturulmuş ki biz İstanbul’dayken Ordulu bir komşumuz bizim memleketimizde terörist olup olmadığını ve onlardan korkup korkmadığımızı sordu. Ben de ona ‘sen benden korkuyor musun’ diye sordum, komşum ise ‘hayır, senden neden korkayım’ dedi. Bunun üzerine ben de ona ‘bana terörist diyorlar’ dedim. Biz Kürt olduğumuz için adımız terörist olmuş. Ona çocuklarımızın neden gittiğini sormaları gerektiğini söyledim. Eğer işkenceye maruz kalmasaydık, köylerimiz yakılmasaydı çocuklarımız da başkaldırmazdı” sözlerine yer verdi.
 
‘Biz Kürt’üz ve Kürdistanlıyız’
 
Binlerce yıldır Kürt halkının kendi topraklarında yaşadığını vurgulayan Güler Coşkun, Kürt halkının göçmen olmadığını ve başka bir yerden gelmediğini belirtti. Güler Coşkun, “Biz Kürt’üz ve Kürdistanlıyız. Tek bir Kürt kalsa bile bizim barış mücadelemiz her zaman olacaktır. Artık herkes durup düşünmeli ve ‘artık yeter’ demeli. Bu savaş neden bitmiyor? Kürtler dilini ve kimliğini istiyor, başka bir şey istemiyor. Eğer artık bir çözüm bulunmazsa savaş daha da ağır bir hal alacak ve 3. Dünya Savaşı başlayacak. Ama barış sağlanırsa tüm savaşlar son bulacak. Biz çok bedel ödedik ama artık ‘barış’ diyoruz. Artık kimse yaşamını yitirmesin. Bir Türk annesi barış için el ele vermek üzere bizi bir kez çağırsa, binlerce Kürt annesi bu çağrıya katılır. Omuz omuza verelim ve hep beraber dünyaya barışı getirelim. Barış Anneleri olarak gece gündüz uğraşıyoruz. Yeri geldi coplarla dövüldük, biber gazına maruz kaldık, ama barıştan yine de vazgeçmedik” ifadelerini kullandı. 
 
'Bir an önce adım atılmalı'
 
Güler Coşkun son olarak şunları söyledi: “Barışı sağlamak zorundayız. Şu an başlayan süreç için de devlet de talepte bulundu ve süreci onlar başlattılar. Bu sebepten bir an önce adımlar atılmalı. Kanımızın son damlasına kadar bu mücadele yolunda olacağız. Diğer anneler de aynı şekilde barış için mücadele etmeli. Artık kimsenin çocukları ölmesin. Uzatılan barış talebi acilen tutulmalı. Cezaevindeki siyasi tutsaklar serbest bırakılmalı. Artık herkesin görmesi lazım. Türkiye’de ekonomi kalmadı. Elimizde hiçbir şey yok. O kadar mermiye para harcanacağına halka verilsin o para. Sayın Abdullah Öcalan’ın uzattığı barış eli acilen tutulmalı.”