Hakikatin izinde, özgür topluma doğru (8) 2025-08-25 09:01:13   Demokratik ulusta kadının rolü: Mücadele ve inşa   Derya Ren    HABER MERKEZİ - Demokratik ulus modelinin uluslararası, yerel, bölgesel ve Kürtlerin birliği anlamına geldiğini ifade eden Jineoloji Akademi üyesi Zozan Sima, “Toplumda, ulusta ne kadar farklılıklar kendisini meclis ya da komünler olarak inşa ettiği zaman demokratik ulus modeli formuna da ulaşılmış oluyor. Kadının öncülüğü kurulan toplumsallaşma komünü ifade eder” dedi.    Kürt kadın hareketi, yalnızca özgürlük ve eşitlik mücadelesiyle değil; aynı zamanda yeni bir toplumsal yaşamın kurucu gücü olarak demokratik ulus modelinin inşasında temel bir rol üstleniyor. Aileden adalet sistemine, yerel yönetimden toplumsal örgütlenmeye kadar yaşamın her alanında kadın öncülüğünde geliştirilen alternatif yapılar, sadece erkek egemen zihniyete değil; ulus-devletçi sistemin tüm tahakküm biçimlerine karşı da bir yanıt niteliği taşıyor. Kadın akademileri, meclisleri, komünleri ve adalet mekanizmaları gibi kurumsal deneyimler, bu inşa sürecinin hem dayanağını hem de yolunu oluşturuyor.   Ulus devlet sistemine karşı Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği demokratik ulus modelinin önemi ve oluşturulan bu modelde kadının rolüne dair Jineoloji Akademi üyesi Zozan Sima sorularımızı yanıtladı.   "Önder Apo, uluslaşmanın meclisler ve komünler içerisinde kendini örgütlemekle olacağının alternatifini sunuyor. Önder Apo, son çözümlemelerinde ‘Sosyalist toplum, ulus olmadan da olur.’ diyor."   *Demokratik ulus modeli Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın perspektifi ile yaşamımıza girdi. Peki nedir bu demokratik ulus modeli?   Demokratik ulus, demokratik modernitenin ayaklarından bir tanesidir. Reber Apo, Kapitalist Modernite’ye karşı Demokratik Ulus’un üç ayağını tanımlar. Bunlar: Demokratik Ulus, Eko-Endüstriyel Toplum ve Komünal Yaşam’dır. Demokratik Ulus’u tanımlamadan önce, “ulus” kavramını açmak gerekir. Çünkü ulus, Kapitalist Modernite içerisinde ulus-devlet formu olarak algılanıyor. Bundan kaynaklı olarak ulus, daha çok kapitalizm ile tanımlanmaya çalışılıyor. Reber Apo, önceki savunmalarında ve son yapılan çözümlemelerinde bu anlamda bir düzeltmeye gitti ve ‘Ulusun kapitalizm ile bir alakası yoktur. Uluslaşma, modern çağda toplumsal bir formdur’ diyor. Çünkü toplumlar farklı şekillerde varlığını sürdürüyor. İlk süreçlerde klan, kabile; daha sonra ise farklı toplumsal formlar var.   Modern çağda bu saymış olduğumuz formlar değişim ve dönüşüme uğrayarak, aynı coğrafyada yaşayan, aynı kültürü ve dili paylaşan topluluklar yeni bir form kazanarak önümüze çıkıyor. Ulusu bu şekilde tanımlamak daha doğru olacaktır. Kürdistan’a yönelik saldırılar ve istilalar, Kürtlerin kendilerini ulus formu altında örgütlemesini engellemiştir. Bugün yaşadığımız zorlanmalar ve yürütülen direniş bu gerçekle bağlantılıdır. Kürtlerin örgütlenmesine dair adımlar atılmış olsa da, bu yer yer amacına ulaşamamıştır. Exmedê Xanê bunun bir örneğidir.   Demokratik Ulus, devletsiz ulus demektir. Kapitalist Modernite, Avrupa’da uyguladıkları sistemi dünyaya yaymaya çalıştı ve birçok devrimci hareket de bunu uyguladı. Şunu çıkardılar: ‘Her ulusun bir devleti olmalı.’ Bu büyük felaketlere yol açtı. 21. yüzyılda ulus-devletler büyük bir kriz yaşıyor. Bunu tek taraflı düşünmemek gerekir. Hem ezen hem de ezilen bir kriz ve sorun yaşamaya başladı. Çünkü farklılıklar karşısında bu sistemi yürütemediler. Ulus-devletin bir ayağı faşizmdir. Önder Apo bu noktada çok önemli değerlendirmeler yapıyor: ‘Faşizm istisna değildir.’ Bu noktada, ulus-devlet başlı başına faşisttir. Faşisttir; çünkü dünyanın herhangi bir yerinde tek dilli bir yer yoktur. Tek dili yaşatmaya çalışan yerlere bakalım: Orada nasıl katliamların yaşandığını ve yapılan asimilasyonları görürsünüz. Ortadoğu gibi farklılıkları barındıran bir yerde tek dilliliği dayatırsan, çatışmalar ve savaşlar eksik olmaz. Demokratik Ulus tartışması da tam da bu gerçeklikler üzerinden ortaya çıkıyor. Önder Apo, uluslaşmanın meclisler ve komünler içerisinde kendini örgütlemekle olacağının alternatifini sunuyor. Önder Apo, son çözümlemelerinde ‘Sosyalist toplum, ulus olmadan da olur.’ diyor. Yani toplum demokratik bir şekilde kendini örgütleyebiliyorsa, bu sosyalizm demektir. Önder Apo, sosyalizmi devlet ve kapitalizm zehrinden de kurtarmış oluyor.   "Gazze savaşında da çok açık bir şekilde ortaya çıktı ki, eğer kendi uluslarını düşünüyor olsalardı, onları korumasız bırakmazlardı. Bu nedenle ulus-devletlerin Ortadoğu’daki rolü tahripkârdır."   *Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan savunmalarında Ortadoğu’da en tehlikeli kurumun ulus devlet kurumu olduğunu söylüyor. Bu temelde Demokratik ulus modeli Ortadoğu için neden hayati önemdedir?   Somut örneklerde bunu görebiliyoruz. Ortadoğu’da 22 tane ulus-devlet var. Eğer ajan kurum olmasaydı, Filistin şu an bunları yaşıyor olur muydu? Ortadoğu’nun nasıl bir tarihe sahip olduğu ve tüm bu tarihe rağmen yaşadığı krizler ortada. Eğer ulus-devlet ajan kurum olmasaydı, Ortadoğu bu halde olur muydu? Dünyanın diğer yerlerinde de ulus-devletler soykırım üzerinden kendilerini var etmişlerdir ama Ortadoğu’da durum daha kötüdür. Tek devlet, tek millet, tek ulus, tek dil, tek dini dayatırsan bu soykırımdır. Ve bu da yapılıyor. Yapılmayan yerlerde ise yüzyıllardır çatışmalar devam ediyor.Ortadoğu’daki ulus-devletler kendi dinamikleri ile inşa edilmemişlerdir. Sınırların cetvelle çizildiği bir durum söz konusudur. Bu, bir toplumun başına gelebilecek en kötü şeydir. Kobanê ve Riha ya da Nisêbîn ve Qamişlo’ya bakalım; ailenin bir parçası bu tarafta, diğer parçası öbür tarafta kalmıştır. Ulus-devletler, halkın çıkarına olan şeyleri değil; aksine halkın yararına olan şeyleri pazarlama durumundadır. Gazze savaşında da çok açık bir şekilde ortaya çıktı ki, eğer kendi uluslarını düşünüyor olsalardı, onları korumasız bırakmazlardı. Bu nedenle ulus-devletlerin Ortadoğu’daki rolü tahripkârdır.   "Ulus-devlette kadının rolü; çocuk makinesi olmak, emeği sömürmek gibi yollarla gerçekleşir. Bugün görüyoruz ki, ulus-devlet kadının doğurganlığı üzerinden siyaset üretmeye çalışıyor. "   *Demokratik ulusun inşasında kadının rolü nedir, kadın bu inşada nasıl öncü rol üstleniyor ve üstlenmeli?   Demokratik ulus, komünler birliği üzerinden kendisini inşa eder. Aynı zamanda toplumdaki komünlerin örgütlenmesidir. Toplumda, ulusta ne kadar farklılık meclis ya da komünler olarak kendisini inşa ederse, demokratik ulus modeli formuna da ulaşılmış olur. Kadının öncülüğü, kurulan toplumsallaşma komününü ifade eder. Tarihsel anlamda da bu şekildedir. Günümüze baktığımızda ise ulus-devlet; doğa kırımı, kadın kırımı ve toplumların kırımı olarak kendisini sürdürmektedir. Kadınların bedeni ve düşüncesi üzerinden kendisini var etmeye çalıştığını görüyoruz.Eğer bizler, kadınlar etrafında bir yaşam inşa edersek, ulus-devletin temellerini de yıkmış olacağız. Çünkü ulus-devlet; ataerkil bir zihniyet, doğayı katleden endüstriyalizm ve toplum katliamı üzerinden kendisini inşa etmeye çalışmaktadır. Eğer kadın etrafında bir yaşam inşa edilirse, ulus-devlet de sarsılmış olur. Ulus-devlet zihniyetinden en çok etkilenen kadındır. Ulus-devlet, kadınlara hitap etmeyen ve geleceği olmayan bir sistemdir. Ulus-devlette kadının rolü; çocuk makinesi olmak, emeği sömürmek gibi yollarla gerçekleşir. Bugün görüyoruz ki, ulus-devlet kadının doğurganlığı üzerinden siyaset üretmeye çalışıyor. Kadınların iradesi ve örgütlenmesi ile yürütülen mücadele, aynı zamanda ulus-devlete karşı da bir antitez geliştirmek anlamına gelir.   Rojava Devrimi, ‘Jin jiyan azadî’ serhildanı ve yüzyıllardır kadınların verdiği mücadeleyi temsil eder. Bu da alternatifi yaratmaktır aynı zamanda. Kadınlar bugün öncülük yapıyor ve yapmaya devam ediyor. Reber Apo, kadınların öncülük edeceğine yönelik potansiyeli görüyor ve buna yönelik örgütlenmenin esas olduğunu, bu konuda üstüne düşen rolü yerine getirme noktasında kararlı olunması gerektiğini ifade ediyor. Kadınların Demokratik Ulus modelinde iki rolü vardır: hem mücadele etmek hem de inşa etmek.   "Demokratik ulus modeli; uluslararasıdır, yereldir, bölgeseldir ve Kürtler arasında birliği sağlamaktır. Her kent, her mahalle, her sokağın komünlerini inşa etme projesidir."    *Yeni Suriye’nin inşası başta olmak üzere 4 parça Kürdistan için demokratik ulus modeli nasıl hayata geçirilmelidir?   Demokratik ulusun inşa edilmesine yönelik belli bir aşamaya gelinmiş durumda. Kürtler, devletsiz bir şekilde; kendi ulusuyla, kendi anadilinde eğitimi; halklarla yeni bir sistemi oluşturma; kadının özgürlüğü, ailenin demokratikleşmesi ve erkeğin dönüşümü; özsavunmanın oluşturulması gibi birçok konuda belli bir aşamaya gelmiş durumda. Bu durum da demokratik ulusun geldiği aşamayı gösteriyor. Elde edilen bu kazanımları, ulus-devlet saldırılarına karşı korumak gerekir. Şu an Rojava’da da bu yaşanıyor.Birlik, kazanımları korumanın en öncelikli adımıdır. Ulus-devletlerin tehlikesine karşı cumhuriyeti demokratikleştirmek gerekir. Eğer varlığını sürdürmeye çalıştığın yerde faşist bir oluşum varsa, senin demokratik olarak varlığını inşa etmen zordur. Bundan kaynaklı olarak cumhuriyeti demokratikleştirmek önemlidir. Kürdistan’ın dört parçasında var olan cumhuriyetleri demokratik dönüşüme kavuşturmaktır. Bu sadece Kürdistan için değil; Ortadoğu’nun tamamında demokrasiyi inşa etmektir. Dünya genelinde ise enternasyonal dayanışma ile demokrasiyi yaymaktır. Demokratik ulus modeli; uluslararasıdır, yereldir, bölgeseldir ve Kürtler arasında birliği sağlamaktır. Her kent, her mahalle, her sokağın komünlerini inşa etme projesidir. Eğer bütünsel bir yaklaşım benimsenmezse, demokratik ulus inşa edilemez.   Yarın: Demokratik modernite ve kadın özgürlüğü